Konu Arşivi | "Eğitim-İş"

Konular:

Eğitim İş, Berberoğlu’nun tutuklanmasına tepki gösterdi

Tarih: 16 Haziran 2017 Yazan: editor

Eğitim İş, Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına tepki gösterdi

Eğitim İş Mersin Şube Başkanı Hakan Boyar, “Tüm muhalif unsurların sesinin bir bir susturulmaya çalışıldığı Türkiye, giderek faşizmin kol gezdiği bir ülke haline getirilmektedir” dedi.

Boyar, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun “MİT TIR’ları görüntülerinin yayınlanması” davasında 25 yıl hapis cezasına çarptırılmasıyla siyasi iktidarın yargının kararlarını kendi çıkarlarına göre yönlendirmesinin bir kez daha ortaya çıktığını belirterek, şunları kaydetti:

“Gelinen noktada, yargı, siyasi iktidarın arka bahçesi haline getirilmiş, Türkiye’de hukukun üstünlüğüne, tam bağımsız ve güvenilir bir yargının tesis edilmesine zarar verilmiştir. Yargıyı kuşatma altına alan, yargıçlar ile savcıların görev ve sorumluluklarını tartışılır hale getiren anlayış, bugün adaleti katletmiştir.

Enis Berberoğlu, demokrasi ve insan haklarının yara aldığı zorlu süreç karşısında, sadece halkın haber alma özgürlüğüne yönelik sorumluluğunu yerine getirmiştir. Hiçbir kaçma şüphesi bulunmayan Enis Berberoğlu’nu, varsa somut deliller net olarak ortaya konmadan ve kamuoyu vicdanındaki soru işaretleri giderilmeden tutuklamak, onunla beraber onun vekil olması yönünde yurttaşlık iradesini kullanmış tüm vatandaşların siyaseten hapsedilmesidir.

“Basın hürdür, sansür edilemez” hükmünü içeren Anayasa’nın 28. Maddesi’ne aykırılık teşkil eden bu kararı, siyasi iktidarın, haber ve ifade özgürlüğünü baskı altına alma, egemen anlayışın çıkarlarına hizmet eder hale getirme çabalarının bir örneği olarak görmekteyiz. Söz konusu haber ilk yayınlandığında,  ”Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, o sözlerin gereği yerine getirilmiştir.

Demokrasinin askıya alındığı dönemlerde, muhaliflerin sırf muhalif oldukları için yargılandığı davalarda adaleti tecelli ettirme kaygısı güdülmez. Aksine, toplumu korkuyla zapt etme arayışının ürünü olan bu tür davalarda adaletin değil, intikamın peşinde olunduğu mesajı son derece görkemli bir şekilde sunulur. Bu davalarda şekil kitaba uygun olsa da, esas ne kitaba ne de vicdana uygundur.

Demokrasi ve cumhuriyet sevgisinin bedelini özgürlükleri ile ödeyenlerin suçlu olmadığını siyasi iktidar da biz de çok iyi biliyoruz ve çok yakın bir zaman da hepsinin özgürlüklerine kavuşacaklarını da. Sırf kendilerine muhalif oldukları için yurtseverlere devlet gücüyle zulümederken; “kayın peder-damat hukuku yaratanlar” ektikleri rüzgarı, demokrasinin sağlıklı işleyeceği bir sistemde “fırtına” olarak biçecektir.

Siyasi iktidar bilmelidir ki, hiçbir hukuksuzluk tarihte karşılıksız kalmamıştır ve bundan sonra da kalmayacaktır.

Tablo ne ölçüde iç karartıcı olursa olsun ulusumuz, demokrasi ve özgürlük düşmanlarına er-geç hak ettikleri demokratik yanıtı verecektir.

“Sizi unutmayacağım” diyen Berberoğlu’nu biz de asla o zindanlarda unutmayacak ve unutulmasına müsaade etmeyeceğiz.

Türkiye’yi yarı açık bir ceza evine çevirmek isteyenler bilmelidir ki; gerçeği hapsedecek kadar güçlü bir hapishane, güneşi sıvayacak kadar büyük balçık yoktur.

Bunu göstermek, Cumhuriyet’in ilkelerine ve Cumhuriyetçilere sahip çıkmak için elimizden geleni yapacağız.

Susmayacağız! Gerçeği söylemekten yılmayacağız.”

16-haziran-2017001

Yorum (0)

Konular: , ,

Olçum?a suç duyurusu

Tarih: 30 Mart 2016 Yazan: editor3

67674drrlpf002Eğitim-İş Sendikası, Burdur?daki bi toplantıda eğitim müfredatı ile ilgili sözleri nedeniyle Eğitim Bir Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum hakkında suç duyurusunda bulundu. ADD Anamur Şubesi ise kınama mesajı yayımladı.

Eğitim- İş Genel Başkanı Veli Demir, sendika üyeleri ile birlikte Burdur?da yaptığı açıklamada, Olçum?un ?Kemalist ruhu, Kemalist ideolojiyi müfredatımızdan ciddi bir şekilde arındırıp medeniyet değerlerini içselleştirmiş bir müfredatı bu ülkenin en büyük sivil toplum teşkilatı olarak ortaya koymamız gerekiyor? sözlerini hatırlatarak, ?Olçum bu açıklamasıyla, Atatürk ve Atatürkçülük (Kemalizm ile kastedilen) ile ilgili uygulanan eğitim-öğretim müfredat programından rahatsızlık duyulduğunu ve bu programın kaldırılması için Milli Eğitim Bakanlığı?na siyasi baskı uygulayacaklarını açıkça beyan etmiştir? dedi.

Öğretim birliği yasasıyla hedeflenen çağdaş eğitim anlayışını ve ulus bilincini ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir talebin yurtsever eğitimciler tarafından kabul edilemeyeceğini ifade eden Demir, şunları söyledi:

?Emperyalist güçlerden bağımsız bir ulus yaratmak yoluyla, Atatürk?ün öncülüğünde gelişen egemenlik anlayışını özümseyemeyenler bugün, cumhuriyetin kazanımlarına, Atatürk ilke ve devrimlerine saldırarak içlerini boşaltmaya çalışmaktadırlar.

Eğitim-İş olarak; ülke gündemine ilişkin sorunları, emekçilerin sorunlarını bir kenara bırakarak sürekli toplumu provoke etmeye yönelik tartışmalar yaratan yandaş sendika Eğitim-Bir-Sen ve benzer yapılar ile temsil ettikleri görüşlerin karşısında duyarsız kalmamız mümkün değildir.

Temel amacı, hukuka, demokrasiye, özgürlüklere, bilime ve eğitime önem veren, Büyük Önder Atatürk?ün devrimlerinin izini süren bir nesil yetiştirmek olan ulusal eğitim sistemini yıkmaya çalışanların; özellikle de Türk toplumunun siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamında bir dönüm noktası olan Atatürk?e saldıranlara bu hadsizliklerini bildirmek konusunda gereken her türlü hukuki yola başvuracağımızın bilinmesini istiyoruz.?

Demir, yaptığı açıklamanın hem Anayasa hükümlerine hem de Türk Ceza Kanunu hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum hakkında Burdur Cumhuriyet Savcılığı?na suç duyurusunda bulunduklarını da sözlerine ekledi.

ADD ANAMUR ŞUBESİ?NDEN AÇIKLAMA

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Anamur Şubesi de yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:

?Eğitim sendikalarının birinin başkan yardımcılığı görevini yürüten kişinin, Milli Eğitim Programlarından Atatürkçülüğü ve Atatürk’ü silmek istemesini, zavallı bir zihniyet olarak görüyor, Anamur Atatürkçü Düşünce Derneği olarak kınıyoruz. Bu ve benzeri düşüncelere sahip olan kişi, kurum ve zümreler Cumhuriyetin gücüyle gün gelecek tarihin çöplüğünde yelerini alacaklardır.?

OLÇUM NE DEMİŞTİ

Eğitim- Bir- Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, 26 Mart’ta düzenlenen il divan toplantısındaki konuşmasında, “Yaklaşık 100 yıl boyunca bu ülkenin özellikle de eğitim alanında sirayet etmiş Kemalist ruhu, Kemalist ideolojiyi müfredatımızdan ciddi bir şekilde arındırıp medeniyet değerlerini içselleştirmiş bir müfredatı bu ülkenin en büyük sivil toplum teşkilatı olarak ortaya koymamız gerekiyor. Bakanlık ve siyaset üzerinde ciddi bir baskı unsuru olarak da bunu takip edip üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor ve inşallah içimize yolculuk konusunda da ulaşabileceğimiz bütün alanlara ulaşıp bu mücadeleyi sürdüreceğiz.” demişti.67674drrlpf001

Yorum (0)

Konular: ,

CHP ve Eğitim-İş kutlama töreni düzenledi

Tarih: 30 Ekim 2015 Yazan: editor

CHP ve Eğitim-İş Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla Cumhuriyet Meydanında kutlama töreni düzenledi.

Meydandaki Atatürk Anıtı?na CHP ve Eğitim-İş çelenkleri konuldu, saygı dışında bulunuldu ve İstiklal Marşı söyledi. Ardından konuşmalar yapıldı ve CHP?li gençlerin okuduğu şiirlerle kutlama sona erdi.

qfuigg55gan009qfuigg55gan010qfuigg55gan011qfuigg55gan012qfuigg55gan013qfuigg55gan014qfuigg55gan015qfuigg55gan016

Yorum (0)

Konular:

Eğitim-İş Basın açıklaması.

Tarih: 04 Haziran 2015 Yazan: editor

Eğitim-İş  Anamur şubesi bir basın açıklaması yaparak seçmeli derslerin seçmeli dert haline geldiğini söyledi.

Eğitim-İş Anamur ilçe temsilciliğinden yapılan yazılı açıklama şöyle;

Bireyin eğitim yaşantılarını düzenlerken sadece bilgi ve zekaya değil, sosyal ve kültürel yönden destekleyen, çok yönlü gelişimini ele alan bir sisteme gereksinim duyulmaktadır. Çocuk ve gençler sadece bilgi ve kuruma bağlı tek taraflı dinleyici olduklarında yaşamla uyumsuz bireyler olarak yetişmekte ve mutsuz nesiller yaratılmaktadır. Bu nedenle onların ilgilerine, beklentilerine ve yeteneklerine yönelik tercihler sunmak, sağlam kişilikli, mutlu bireylerden oluşmuş bir toplum yaratmak için eğitim son derece önemli bir işleve sahiptir. Ancak, eğitimin bu çok önemli işlevini her fırsatta kendine kullanan bir sistemin kurgulandığı ortadadır. Çocuklarımızın uğrayacağı bu büyük zararı gözler önüne sermek ise, onların geleceğine değer vermek adına biz öğretmenlerin en büyük sorumluluğu olmalıdır.

Bu hafta okullarımızda öğrenci ilgi, istek ve yetenekleri dikkate alınarak seçmeli ders tercihleri başlatılmıştır. Ders seçimlerinde sınıf öğretmenleri rehberlik yapacak ve veliler bilgilendirilecektir. En az 10 öğrencinin aynı dersi seçmesi durumunda sınıf açılabilecektir. 10 öğrencinin talebi olmadıkça açılmayacak seçmeli dersler için okul yöneticileri iş başında?Seçmeli mi, seçmemeli mi? Sözde öğrencinin ilgisi ve veli tarafından tercih yapılması gerekirken, bazı okullarda idare tarafından belirlenmiş tercihli listelerin dayatılması dikkat çekmektedir. Okullarda ilgili alanlarda kadroların durumu gözetilerek seçmeli derslerin belirlendiği savunmasını yaparken, Din, Ahlak ve Değerler Eğitimi derslerine yönlendirilmesi ve tercihe zorlanması öğretmenler arasında rahatsızlık yaratmıştır. Bakanlık sırf dini içerikli dersleri müfredata sokmak adına birçok seçmeli ders oluşturmuş ve öğrencilerin sözde seçeneğini artırmıştır. Ne hikmetse; okul idareleri diğer seçmeli dersleri okutacak öğretmeni olmasına rağmen, yeterli öğretmeninin olmadığı dersleri (örn. Osmanlı Türkçesi ve Kuran-ı Kerim Dersi) öğrencilerine zorunlu olarak seçtirmektedirler. Aynı zamanda Bilgi Kuramı ve Sosyal Etkinlik Dersi notla değerlendirilmezken, Din içerikli derslerin not ile değerlendirilmesi çelişki yaratmaktadır.

EĞİTİM-İŞ olarak velilerimize sesleniyoruz:İdarecilerin baskısına boyun eğmeden çocuklarımızın ilgi ve istekleri doğrultusunda dersleri seçelim.

EĞİTİM-İŞ olarak Okul Müdürlerine Sesleniyoruz:Yönetmelikleri çiğneyip Gençlerimizin geleceği ile oynamayın.

EĞİTİM-İŞ olarak; Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın sağlıklı, mutlu, özgür bireyler olarak yetişmeleri için bu konunun takipçisi olacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz”

ANAMUR EĞİTİM-İŞ TEMSİLCİLİĞİ

haber0012

Yorum (0)

Konular: ,

Eğitim Sen ve Eğitim İş’ten basın açıklaması

Tarih: 25 Eylül 2014 Yazan: editor3

nhjfvklsxb002Özellikle rant alanı yüksek olan okullardaki müdür atamaların tamamına yakınının Eğitim Bir Sen üyesi olması, iktidarın bir süredir gündeminde olan arazisi değerli okulların satılması ile ilgili planlarını daha kolay hayata geçirebilmesi açısından önemlidir.

Eğitim yöneticileri değerlendirme sonuçlarına göre görevden alınan ve görev süresi uzatılan okul müdürlerinin sendikal aidiyetine bakıldığında, tarihin en büyük siyasal kadrolaşma hareketi ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır.

KAMU KAYNAKLARININ ÖZEL OKULLARA AKTARILMASI

12 yıldır, devlet okulları sorunları ile baş başa bırakılırken, her fırsatta özel okullara yönelik teşvik politikaları uygulanmıştır.

Özel okulların yıllardır doğrudan kamu kaynaklarıyla desteklenmesinin arkasında, eğitimde yaşanan ticarileştirme sürecini hızlandırmak ve paralı eğitimi yaygınlaştırmak vardır.

Bugüne kadar özel okullara vergi teşvikleri ve çeşitli kalemlerde indirimler yapılmış, devlet okullarının talepleri dikkate alınmazken, özel okulların istekleri hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından anında yerine getirilmiştir.

Halktan toplanan vergilerin özel okullara ?öğrenim desteği? adı altında aktarılması, her şeyden önce herkese eşit ve parasız eğitim hakkının ihlali anlamına gelmektedir.

Devlet okullarında çoğu taşeron şirket personeli binlerce yardımcı hizmetli çalıştırılırken, velilerden temizlik, spor vb. adlarla birçok kalemde para toplanıp eğitimin tüm yükü velilerin sırtına yüklenmektedir.

Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesi ve sadece eğitimde değil, bütün alanlarda kamu harcamalarının payının arttırılmasının sağlanmasıdır.

ZORUNLU ROTASYON VE ADAY ÖĞRETMENLERE SÖZLÜ SINAV

Geçtiğimiz günlerde TBMM?de kabul edilen torba yasa ile öğretmenlere zorunlu rotasyon (yer değiştirme) ve aday öğretmenlerin asli kadrolara geçirilirken sözlü sınav uygulamasının önü açılmıştır.

Eğitim Bakanlığı, pek çok konuda olduğu gibi zorunlu rotasyon ve aday öğretmenlere sözlü sınav konusunda dayatmacı tutumunu sürdürmekte, öğretmenlerin ve sendikaların bu konudaki eleştiri ve önerilerini dikkate almamaktadır.

Eğitimde zorunlu rotasyon uygulamasının önce il içinde başlatılması beklenmektedir. Büyükşehirlerin sınırlarının son derece genişlediği bir dönemde açıkça ?il içi sürgün? anlamına gelmektedir.

On binlerce eğitim emekçisinin aile ve okul yaşantısını alt-üst edecek olan zorunlu rotasyon uygulaması kabul edilemez. Eğitimde, hiçbir gerekçe eğitim emekçilerini okuttuğu öğrencisinden, ailesinden, oturduğu mahallesinden kopararak zorla başka bir işyerine sürgün göndermesini haklı çıkaramaz.

Öğretmenlere zorunlu rotasyon uygulaması halinde eğitim sisteminin yeni bir kaos ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. MEB?in görevi, eğitimde 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, attığı her adımda, eğitim emekçilerini mağdur etmek değil, onların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmek, eğitimcilerin ve sendikaların taleplerini dikkate almaktır.

Öğretmenler açısından açıkça ?sürgün? anlamına gelen ve pek çok yönden istismar edilebilecek ?zorunlu rotasyon? uygulaması asla gündeme getirilmemelidir. MEB, öğretmenleri kendi istekleri dışında zorunlu rotasyona tabi tutmak yerine, gönüllülük ve teşvik esasına dayalı çözümler üretmeye çalışmalıdır.

Aday öğretmenlere sözlü sınav uygulaması, iş güvencemizin elimizden nasıl adım adım alınmaya çalışıldığının görülmesi açısından önemlidir.

TEOG İLE ÖĞRENCİLERİN ÖZEL OKUL, MESLEK LİSESİ, İMAM HATİP LİSELERİ VE AÇIK LİSEYE MAHKÛM EDİLMELERİ

Eğitimde 4+4+4 dayatmasının kaçınılmaz bir sonucu olarak liseler, tıpkı ilkokul ve ortaokullar gibi mevcut sistemin ve onun koruyucusu olan siyasi iktidarın ekonomik-siyasal çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırılırken, öğrencilerimiz özel liselere, meslek liselerine, imam hatip liselerine ve açık liselere yönlendirilmiştir.

TEOG yerleştirmeleri sürecinde defalarca uyarmamıza rağmen göz göre göre yapılan yanlışlar sonucunda çok sayıda öğrenci belki de hiç gitmek istemeyeceği bir lise türüne otomatik olarak yerleştirilmiştir. TEOG?da tercih yapmayan 134 bin öğrenciden 94 binin meslek, 40 binin imam hatip liselerine otomatik olarak yerleştirilmiş olması MEB?in dayatmacı politikalarının son örneği olmuştur.

MEB, önce tercih yapmayan öğrencilerin adreslerine en yakın okula yerleştirileceklerini açıklamış, ancak bazı illerde öğrencilerin evlerinden 100 km, hatta 150 km uzaklıktaki okullara yerleştirildiği görülmüştür.

Kaydı otomatik olarak imam hatip liselerine yapılan öğrencilerin içinde gayrimüslim öğrencilerin bulunması, sorunun ne kadar ?ciddiyetle? ele alındığının göstergesidir.

Liselerde kontenjan sorununun çözülmemesi durumunda öğrenciler ya ekonomik koşullarını zorlayarak özel liselere yönelecek ya da istemediği bir okulda okumaktansa açık liseye yönelerek örgün eğitimin dışına itilmiş olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı bu rezaletin hesabını vermelidir.

PERSONEL AÇIKLARI VE ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLER SORUNU

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), öğretmen atamalarına yönelik olarak 109 alanda belirlenen kadro kontenjanlarını açıklamıştır. Bakanlığın Eylül ayı içine 40 bin öğretmen, bin hizmetli atayacak olması, yıllardır ciddi bir sorun olan öğretmen atamaları ve personel açıklarının bu yıl da kapatılmayacağını göstermektedir.

Yıllardır atama bekleyen, ancak siyasi tercihler nedeniyle yeteri kadar atama yapılmaması nedeniyle ataması yapılmayan öğretmenler büyük bir stres içine itilmekte, intiharlara kadar varan olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bugüne kadar ataması yapılmadığı için 40?ın üzerinde işsiz öğretmen intihar etmiştir.

Eğitimde 140 bin öğretmen açığı bulunmakta, okulların büyük bölümünde yardımcı hizmetli istihdamı taşeron şirketler ya da İŞKUR tarafından gönderilen ?geçici personel? ile sağlanmaktadır. MEB?in giderek büyüyen öğretmen ve yardımcı hizmetli açıkları ile ilgili olarak kalıcı çözümler üretmek yerine her yıl sınırlı sayıda atama yapması, eğitimde zaten sorunlu olan işleyişi daha da zorlaştırmaktadır.

KAMUSAL, BİLİMSEL, DEMOKRATİK VE LAİK EĞİTİM

Eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır birikerek artan sorunları sürekli artmakta, her eğitim-öğretim yılı giderek ağırlaşan sorunlar ve çelişkiler eşliğinde açılmıştır.

Siyasi iktidar eğitim sistemini kendi dünya görüşüne göre yeniden biçimlendirmeye çalışırken, eğitimin sorunlarına kalıcı çözümler üretmekten çok, her alanda dayatmacı bir tutum izlemektedir.

Türkiye gibi farklı inanç gruplarının, dinlerin, mezheplerin olduğu çok dilli ve çok inançlı bir toplumda din eğitiminin öğrencilere yıllardır ?tek din, tek mezhep? anlayışı üzerinden dini eğitim dayatılmaktadır.

Zorunlu din dersi ve ?zorunlu seçmeli? din dersleri dayatmalarına ek olarak, liselere ibadethane açılmasının zorunlu hale getirilmesi, okullarda yeni ayrışmaların, kutuplaşmaların ve gerginliklerin habercisidir.?nhjfvklsxb003nhjfvklsxb001nhjfvklsxb004nhjfvklsxb006

Yorum (0)

Konular: , ,

Öğretmenlerden yasa protestosu

Tarih: 26 Şubat 2014 Yazan: editor3

nhpphntmyl019Eğitim sendikalarının Anamur’daki üyeleri, hükümetin TBMM’ye sunduğu “Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nı protesto ederek iş bıraktı. Eğitim Sen, Eğitim İş ve Türk Eğitim Sen’in Anamur temsilcilikleri yaptıkları açıklamalarla yasa tasarısına sert tepki gösterdi.

Türk Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Harun Taşdemir, sendika binasında üyelerin de katılımıyla yaptığı açıklamada, “Eğer bu yasa yürürlüğe girerse 4 yılını tamamlayan müdür, müdür yardımcısı, şube müdürü, milli eğitim müdürünün görevlerine son verilecektir. Bunların yerine tekrar atama yapılacaktır. Dershaneler de ortadan kaldıracaktır. Dünyanın hiçbir ülkesi yoktur ki, bir eğitim kurumunun görevine yasa ile son verilsin. Dershanelerde çalışan personel, öğretmen mağdur edilecektir. Zaten işsizliğin had safhada olduğu ülkemizde atanamayan 320 bin öğretmenin de atama beklediğini hesaba katarsak durumun vahameti bir kez daha ortaya çıkacaktır” dedi. Eğitim Sen ve Eğitim İş sendikalarının üyeleri de birlikte sloganlar atarak eski Cumhuriyet meydanına yürüdü. Temsilciler Gürkan Temiz ve Uğur İnan?ın koordinesiyle meydanda toplanan kalabalık ellerindeki pankartlar ve attıkları sloganlarla hükümeti protesto etti.

Burada sendikalar adına açıklama yapan Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Gürkan Temiz,  yasa tasarısının eğitimde yıllardır uygulanan piyasa merkezli politikaların ve siyasal kadrolaşma hamlelerinin çok daha ilerisini ifade ettiğini belirterek, “Tasarı, dershanelerin kapatılması bahanesi üzerinden bir taraftan kamu kaynakları ile özel okulların doğrudan desteklenmesini getirirken, diğer taraftan sayıları 100 bini bulan eğitim yöneticilerine yönelik tarihin en büyük ve en kapsamlı tasfiye planını içermektedir” dedi.

Buradaki eyleme, Türk Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Harun Taşdemir de destek verdi.

(Temsilcilerin konuşmalarının tam metni aşağıda?)nhpphntmyl012nhpphntmyl013nhpphntmyl014nhpphntmyl015nhpphntmyl017nhpphntmyl016nhpphntmyl018nhpphntmyl020nhpphntmyl027nhpphntmyl028nhpphntmyl021

EĞİTİM SEN ANAMUR TEMSİLCİSİ GÜRKAN TEMİZ?İN KONUŞMASI:

?Hükümet tarafından TBMM`ye sunulan “Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” eğitimde yıllardır uygulanan piyasa merkezli politikaların ve siyasal kadrolaşma hamlelerinin çok daha ilerisini ifade etmektedir. Tasarı, dershanelerin kapatılması bahanesi üzerinden bir taraftan kamu kaynakları ile özel okulların doğrudan desteklenmesini getirirken, diğer taraftan sayıları 100 bini bulan eğitim yöneticilerine yönelik tarihin en büyük ve en kapsamlı tasfiye planını içermektedir.

AKP hükümeti, bu tasarı ile kamusal eğitim alanını daha da daraltmakta, özel öğretimin doğrudan desteklenmesi doğrultusunda ciddi adımlar atmaktadır. Kamusal eğitime ayrılması gereken kaynakların dershanelerin dönüşümü bahanesiyle özel öğretime aktarılması, özel okulların eğitim içindeki payının arttırılması için sayısız teşvik ve destek getirilmek istenmesi, iktidarın eğitim politikasının merkezinde halkın değil, piyasa güçlerinin olduğunu göstermektedir.

Siyasi iktidar bir taraftan kamu kaynaklarını özel okullara aktarmak için düzenleme yaparken aynı taslak içinde MEB Temel Kanunu ve Teşkilat Kanunu`nda yapmak istediği değişikliklerle, kendi döneminde atanan tüm yöneticilere görevden el çektirmekte ve yeni yönetim kadrolarını, kendi siyasi çizgisindeki valiler aracılığıyla Bakanlığa bağlı okul ve kurumlarda görevlendirmek için kapsamlı bir değişiklik yapmak istemektedir.

Bu nedenle, TBMM`ye sunulan kanun taslağına karşı mücadeleyi başta eğitim sendikaları olmak üzere en geniş toplum kesimleriyle ortaklaştırmak gerekmektedir.

Kamu kaynakları özel okullara aktarılamaz

Getirilmek istenen düzenleme ile 1 Eylül 2015 tarihine kadar özel okula dönüşme taahhüdünde bulunan dershanelere Hazine taşınmazları üzerinde eğitim tesisi yapmaları için kamu arazilerini 25 yıllığına bedelsiz kullanma hakkı verilecek. Ayrıca hazine arazisi üzerindeki Milli Eğitim Bakanlığına ait okullar, okulların ek binaları on yıla kadar kiraya verilebilecek. Devlete ait arazisi değerli okullar birer birer özel sektöre, vakıflara devredilecek. Kamusal eğitime ayrılması gereken kaynakların, özel okullara aktarılmak istenmesi büyük bir çelişkidir.

Dershanelerin kapatılması ve özel okula dönüştürülmesini,kamusal kaynakların; eğitimin ticarileştirilmesi ve her geçen gün daha fazla oranda piyasalaştırılması için özel okullara, dolayısıyla sermayeye aktarılması olarak değerlendiriyoruz. Yapılması gereken, halkın ödediği vergilerden oluşan kamu kaynaklarının kamusal eğitim için kullanılmasıdır.

Nitelikli bir eğitim sistemi oluşturmak için, tek başına eğitim sisteminin kamusal nitelikli olması ve kamu kaynakları tarafından finanse edilmesi yeterli değildir. Kamu tarafından herkese eşit ve parasız olarak sunulması gereken eğitimin bilimsel ve demokratik bir içerikte olması, kamusal, nitelikli bir eğitim sisteminin oluşturulması açısından zorunludur.

Eğitim yöneticilerinin sözlü sınavla belirlenmesi ve vali tarafından atanması kabul edilemez

Kanun yürürlüğe girdiği tarihte, 4 yıl ve üzeri sürelerle okul müdür ve yardımcısı olarak görev yapanların görevleri “hiçbir işleme gerek kalmaksızın” sona erecek. Görevi sona eren eğitim yöneticileri öğretmen olarak görevlendirilebileceği gibi, görev yeri de değiştirilebilecek. Düzenleme ile eğitim yöneticileri atamasında tek kriter hükümetin çizgisinde olmak olacak ve bütün atamalarda “siyasi torpil” temel belirleyen haline gelecek. Bu düzenleme, AKP hükümetinin eğitimde en alt kademeden en üste kadar hiçbir farklı görüşe yer vermek istemediğini, bütün eğitim yöneticilerinin siyasi iktidarın sözünden çıkmayan “siyasi kadrolar” haline getirilmek istendiğini gösteriyor.

Bizler yıllardır eğitimde yaşanan siyasi kadrolaşma girişimlerine dikkat çekerek eğitim yöneticilerinin okullarda ya da işyerlerinde gerçekleştirilecek demokratik seçimlerle belirlenmesini ve yönetici atamalarında liyakat ve yeterlilik kriterlerinin temel alınmasını savunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı ise yapmak istediği değişiklikle Bakanlık kadrolarını eğitimcilerden çok iktisat, işletme gibi alanlardan sağlayarak her açıdan piyasa merkezli eğitim işletmeciliği anlayışını hayata geçirmeyi planlıyor.

Dershane öğretmenlerinin sorunları çözülmüyor

Dershanelerdeki eğitim emekçileri iş güvencesi, çalışma koşulları ve ücret güvencesi açısından en olumsuz koşullarda çalışıyorlar.

AKP hükümeti ve Milli Eğitim Bakanlığı, ne dershanelerde güvencesiz ve kölelik koşullarında çalışan öğretmenlerin sorunlarını ne de dershaneleri yaratan sınav ve piyasa merkezli eğitimi ortadan kaldırmak niyetindedir. İktidar, bir taraftan eğitimdeki piyasa ilişkilerini derinleştirirken bir taraftan da dershanelerde çalışan binlerce eğitim emekçisini işsizliğe ya da daha güvencesiz koşullarda çalışmaya mahkûm etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen istihdamı konusunda bugüne kadar benimsediği bütün politika ve uygulamalardan derhal vazgeçmeli, öğretmen yetiştirme ve istihdamı konusunda sendikalarla bir araya gelerek ataması yapılmayan öğretmenlerin ve güvencesiz çalışan öğretmenlerin sorunlarının kalıcı olarak çözülmesi için ortak politikalar geliştirmelidir. Eğitim fakültelerinden mezun olan tüm öğretmenler koşulsuz, şartsız, sınavsız, mülakatsız kadrolu atanmalı, herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır.

Aday öğretmenlere sınavın arkasında iş güvencemizi tamamen kaldırmak hedefi var!

Aday öğretmenler bir yıl fiilen çalıştıktan sonra performans değerlendirmesinde başarılı olmak ve disiplin cezası almamak koşuluyla asaleten atanmak için yazılı veya sözlü sınava girmek zorunda kalacak. İlk sınavda başarılı olamayanlar başka bir il ya da ilçeye sürgün edilecekler ve ikinci sınavda da başarılı olamazlarsa memuriyetle ilişikleri kesilecek.

İlk bakışta, bu düzenlemenin sadece aday öğretmenlere özgü olduğu düşünülse de düzenlemenin Milli Eğitim Bakanlığı`nın Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi`ne uygun bir şekilde yapıldığı anlaşılmaktadır. MEB, “Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi” ile öğretmen yetiştirme sistemi ve öğretmen istihdamını, günümüzün piyasa değerleri olan “rekabet”, “verimlilik”, “kariyer”, “performans”, “stratejik hedefler” gibi kavramlar üzerinden şekillendirmek istemekte; ilk adımı aday öğretmenlerin asli kadrolara atanması aşamasında uygulamak istemektedir. Bu uygulamanın bir sonraki adımı önce eğitim yöneticilerinin, ardından tüm eğitim ve bilim emekçilerinin iş güvencelerinin kaldırılması ve eğitimde sözleşmeli istihdamın hızla yaygınlaşmasıdır.

Öğretmenlik mesleği AKP iktidarı tarafından tamamen sınava dayalı teknik bir meslek haline dönüştürülmüştür. Adaylıktan asil kadroya geçiş koşulu sınav odaklı değil; uygulama ve süreç odaklı olmak zorundadır. Eğitimde her türlü güvencesiz istihdam (ücretli, vekil, taşeron, geçici, 4-c, 50-d vb.) uygulamasına derhal son verilmelidir.

Kamu Kaynaklarının Talanına ve Eğitim Sisteminin Siyasi Kadrolarla  Yönetilmesine İzin Vermeyelim!

Sonuç olarak AKP hükümetinin geçtiğimiz 12 yıl içinde eğitim sistemi üzerinden hayata geçirdiği bütün icraatlarında olduğu gibi, yine kamu kaynaklarını özel okullara aktarmak için düzenlemeler yaptığı, sadece bununla yetinmeyip bütün Bakanlık teşkilatını tasfiye ederek, piyasacı eğitim politikalarına uygun olarak yeni bir siyasal kadrolaşma operasyonu başlattığını söylemek mümkündür. ?

TÜRK EĞİTİM SEN ANAMUR İLÇE TEMSİLCİSİ HARUN TAŞDEMİR?İN KONUŞMASI

?Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milli Eğitim Yasa Tasarısı komisyondan geçmiştir.

Hükümet TBMM?deki sayı üstünlüğüne güvenerek, bu yasayı çıkarma kararlılığındadır. Eğer bu yasa yürürlüğe girerse idarecilerin tamamı mağdur olacaktır.4 yılını tamamlayan müdür, müdür yardımcısı,şube müdürü ,milli eğitim müdürünün görevlerine son verilecektir.Bunların yerine tekrar atama yapılacaktır.

Para harcayarak günlerce ders çalışarak dişiyle tırnağıyla sınav kazanıp idareci olanların görevlerine bir çırpıda son verilecektir. O zaman adama sormazlar mı madem görevden alacaktın neden sınava girdirip atamasını yaptın?

Bizler öğretmenler olarak bugün üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakıyoruz. Bizler çocukları öğretmensiz bırakmak istemiyoruz. Kendi haklarımızı kamuoyuna duyurmak için buna mecbur kaldık. Değerli velilerimiz çocuklarınızın öğretmenlerini hakları konusunda kamuoyu oluşturmak için bizlerin yanında olmanızı istiyoruz. Bizler huzurlu ve mutlu olursak çocuklar daha iyi olacaktır.

Bu eylemi sendika genel merkezinin almış olduğu karar doğrultusunda yapmaktayız. Kanunsuz bir eylem değil, yasal bir eylemdir.

Bu yasa, sadece yöneticilerin mağduriyeti ile kalmayıp dershaneleri de ortadan kaldıracaktır. Dünyanın hiçbir ülkesi yoktur ki,bir eğitim kurumunun görevine yasa ile son verilsin.Dershanelerde çalışan personel,öğretmen mağdur edilecektir.Zaten işsizliğin had safhada olduğu ülkemizde atanamayan 320 bin öğretmeninde atama beklediğini hesaba katarsak durumun vahametini bir kez daha ortaya çıkacaktır.

Burudan hükümete seslenmek istiyoruz:

Ülkeyi yolsuzluklar, hukuksuzluklar ülkesi haline getirmeyelim?

Polis devleti olmayalım.

Zaten elinizi çekmediğiniz sıra bu defa milli eğitim çalışanlarına mı geldi

Yeter artık çekin elinizi devlet memurunun, milli eğitim çalışanlarının, öğretmenlerin üzerinden.

Bizleri siyasete alet etmeyiniz. Bizler Türkiye Cumhuriyetinin memuru olarak kalmak istiyoruz. Alın terimizi ekmeğimize katıp evimize helal ekmek götürmek istiyoruz.

Bir kişinin dudağının arasına sıkıştırılmış bir uygulama istemiyoruz. Ülke geleceğinin şekillendiği milli eğitim bakanlığının siyasallaşmasını istemiyoruz. Kanun ve yönetmeliklerin milli eğitim çalışanlarından, öğretmenlerden yana olmasını istiyoruz. Liyakata önem veren, kariyerin öncelikli olduğu, devlet memurlarına yaşam hakkı tanıyan bir ülke bir siyasi yapı istiyoruz..

Cebimizde olan elinizi yakamızdan da çekmenizi istiyoruz.

O halde;

Hakkımızın gasp edilmediği bir güne uyanmak istiyoruz.

?Türküm, doğruyum, çalışkanım? denilen bir okul istiyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti yazan bir tabelanın altında huzurla ders yapmak istiyoruz.

Bizim ilkemiz önce ülkemiz. Onu ebed müddet yaşatmak istiyoruz.

Fişlenmeden huzurla yaşamak istiyoruz.

Bir koltuk uğruna kendimizi satmadık ve satanlardan da asla olmayacağız.

Hasılı; Bu güzel ülkeye canla başla, şevkle, özveriyle hizmet ettik ve etmeye devam edeceğiz.

Yeter ki bizlere yol açın, huzur verin, güven verin?.

Ne mutlu Türküm diyene !?

Yorum (0)

Konular:

Eğitim-İş?tan YGS skandalına tepki.

Tarih: 17 Nisan 2011 Yazan: editor

Eğitim-İş Anamur temsilciliği yaptığı basın açıklamasıyla YGS de kopya iddialarına tepki gösterdi.
Eğitim-İş Anamur temsilciliğinin Basın Açılaması şöyle; ?27 Mart Pazar günü gerçekleşen, 1 milyon 700 bine yakın öğrencinin katıldığı YGS, akıllara ziyan bir skandala sahne oldu.
Daha önce de KPSS? de yaşanan skandalın izleri henüz hafızalardan silinmeden, daha büyük bir skandalın patlak vermesi, bu işin çivisinin çıktığını gösteriyor.
Aslında kopya işinin hazırlığını KPSS sınavından sonra yapılmıştır Her adaya özel şifre verildi ve kamu kurumlarına atama yapılırken kaç puanla alındığı başka bir aday tarafından görünmemesi idi. oysa hükümetin politikalarında kurumlarda şeffaflığı ön plana alınmıştı.  Şimdi ise YGS giren öğrencinin kaç puanla yerleştirildiği anlaşılmasın, bunlar yetmezmiş gibi özel şifreleme yazılım alınması bunu da YGS sınavında kullanılması, bir çelişki değil mi? Okullara bakıldığında sadece kız öğrencilerin bazı okullarda sınava girmesi şifrelerin ipuçlarını veriyor.
Ayrıca bu öğrencilere özel şifre verileceği için mi yapıldı.  Bilindiği gibi ÖSYM, YGS? de adaylara ve öğretmenlere yönelik tuvalet yasağı ve abartılı üst aramalarıyla gündeme gelmişti. Öğretmenlerimizin abartılı biçimde üstlerinin aranmasını, bu kadar abartılı güvenlik önleminin altında acaba yine bir skandal mı yatıyor diye kamuoyunda bir endişe oluşmuştu. Burada tabi türbanlı öğrencilerin rahatlıkla sınava girmelerine ve her türlü cihazı barındırabilecek bir şekilde örtünmeye müsaade edilmesi, gelinen noktada anlaşılıyor ki, minareyi çalan kılıfını hazırlıyormuş. Bir yandan psikolojik baskı altında sınava giren adaya ve öğretmene güvensizlik, öte yandan sistemli bir şekilde dışarıya soru sızdırmalar, özel yazılımla soru şifreleme?
Bu kopya girişiminin belli bir anlayışın sahibi kesimlere özel düzenlendiği açıktır. Bu süreç ideolojik bir istismar politikasının, kendi yayılım alanlarında taraftarını toplama ve yetiştirme idealinin bir aşaması olarak kendi sistemlerine dahil etmektir.
ÖSYM?den bu skandalın en ince ayrıntısıyla ortaya çıkarmasını, yetkililerden ise en tepeden en alta kadar bu işe bulaşan herkesin hukuk ve kamuoyu vicdanında yargılanmasını bekliyoruz. Yüz binlerce mağdur edilmiş adayın mağduriyetini az da olsa gidermek için acilen YGS? nin iptali ve bu yıla özgü özel birinci ve ikinci aşama sınavlarının bir arada yapılmasına gidilmesidir.
Dişinden tırnağından artırdığıyla çocuğunun sınava hazırlanması için özveride bulunan yüz binlerce vatandaşımızın elleri bu işin sorumlularının yakasındadır. Anlayana bu skandalın hukuki boyutu bir yana, vicdani sorumluluğu dahi dayanılamaz ağırlıktadır.
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir?in ?İddiası sadece master kopyalar için doğru; ancak sınavda her adayın soru kitapçığı, soruların yeri ve cevapların yeri birbirinden tamamen farklı.? biçimindeki açıklaması ciddiyetten uzaktır. Soruyu ve şıkları okumadan 40 sorudan 30?un üzerindeki doğru cevaba hemen ulaşılıyor. Böyle bir şifrelemenin gerekçesi nedir?
Eğitim ve Bilim Emekçilerinin temsilcisi olarak Sendikamızın bu eğitim ve bilim hırsızlığı konusunda başta hukuk mücadelesi olmak üzere gerekli her türlü mücadeleyi vereceğinden kimsenin kuşkusu olmasın?
                                                                          EĞİTİM- İŞ ANAMUR TEMSİLCİLİĞİ
egitim-is001

Yorum (0)

Konular:

Eğitim-İş?ten Tekel işçilerine destek

Tarih: 04 Şubat 2010 Yazan: editor3

04sbt001Eğitim-İş Anamur Temsilcisi Osman Uyar, Tekel işçilerine destek amacıyla gerçekleştirilen bir günlük uyarı grevini desteklediklerini bildirdi.
Uyar yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:
?Küreselleşmeyle yaygınlaşan sömürü ağı ülkemizde de işbirlikçi AKP tarafından uygulanan özelleştirme süreciyle emekçileri ve sendikalarımızı sarmalına alarak mağdur etmeye devam etmektedir. Bu süreçte işsizlik fırlamış, taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma dayatılmıştır. Emekçiler, işsiz ve örgütsüz bırakılarak sahipsizliğe, açlığa ve sefalete  mahkum edilmiştir.
 En son özelleştirme mağduru olan Tekel işçileri işlerinden edilmiş, 4-C uygulamasıyla güvencesiz, sendikasız ve örgütsüz bırakılmak istenmiştir. Bu uygulamalarla adeta köleleştirme politikası izlenmektedir. AKP iktidarı  İMF ile sözleşme yapabilmek ve daha önce verdiği sözleri tutabilmek için Tekel işçilerini feda etmiştir. Yoksulluğun, yolsuzluğun ve işsizliğin ayyuka çıktığı günümüzde soygunu, vurgunu kendileri yapanlar, garip-guraba, fakir-fukara, hak-hukuk edebiyatı ile malı götürenler, 72 milyonun hakkı olan hazineyi bir avuç Tekel işçisine soydurtmayız diyerek dürüstlük taslamaktadırlar.
Tekel işçisi, AKP iktidarının bütün baskılarına, maruz kaldığı tazyikli suya, gaz bombalarına ve biber gazına, çetin kış koşullarına rağmen yılmadan mücadelesini sürdürmekte, baskılara asla boyun eğmemektedir. ?Ölmek var, dönmek yok.? Diyerek kararlı tutumunu sürdürmektedir. Adeta işçi sınıfının, emek mücadelesinin tarihini yeniden yazmaktadır.
Eğitim-İş, alın terinin karşılığını almak isteyen, emeğine, sendikasına ölümü pahasına sahip çıkan Tekel işçisinin yanındadır. 4 Şubat 2010 Perşembe günü yapılacak olan bir günlük uyarı grevini destekliyoruz. Bütün emek örgütleri ve demokratik kitle örgütleri olarak bu sınıfsal dayanışmayı güçlendirmeliyiz. AKP iktidarının uyguladığı faşizan baskılara hep birlikte göğüs germeliyiz. Tüm halkımızı bu mücadelede yanımızda görmek istiyoruz. Emeğimize ve geleceğimize sahip çıkalım.
Gün, mücadele günüdür. Gün, emperyalizme karşı, AKP?nin faşizan zulüm ve baskılarına karşı savaşım günüdür.?

Yorum (0)

Konular:

Eğitim-İş Kuruluşunun 4. yılını kutladı

Tarih: 14 Aralık 2009 Yazan: editor

egitim-is002Anamur Eğitim-İş kuruluşunun 4. yılını Bozdoğan köyü Ustam restaurant?ta düzenlediği yemekli toplantı da kutladı.
Sendika üyesi, yeni emekli olan öğretmenler, Veli Satar, Nail Satıcı ve Muhammet Gümüş onur plaketi ve çiçekler verildi. Yemekte bir konuşma yapan Eğitim-İş Anamur temsilcisi Osman uyar,  ?17 Ekim 2005 tarihinde ülkemizin dört bir tarafına çoban ateşleri yakarak kurduğumuz Sendikamızın 4. kuruluş yıldönümünü büyük bir heyecan ve coşkuyla kutluyoruz. Bizler bu anlamlı günde, eğitim iş görenlerinin ve halkımızın sendikal mücadelemize gösterdiği büyük ilgi, sağladıkları destek sayesinde ülkemizin dört bir yanında güçlü bir örgütlülük sağlamış olmanın coşku ve heyecanını yaşıyoruz. Yaşadığımız bu coşku ve heyecanın verdiği güçle ifade etmek isteriz ki; Eğitim-İş, kamu çalışanları sendikal mücadelesinin içine düştüğü krizi aşabilme yeteneği ve kararlılığına sahiptir. Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendikalarla birlikte bu kararlılık emek mücadelesini hak ettiği yere mutlaka ulaştıracaktır.
Eğitim-İş, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da üyelerinden, konfederasyonundan ve halktan aldığı güçle, kuruluş felsefesi ışığında onurlu mücadelesini sürdürecek ve bu doğrultuda en kısa zamanda grevli ve toplu sözleşmeli sendika yasasının yaşama geçirildiği bir süreçte kendi işkolunda yetkili sendika olma hedefine ulaşacaktır ?diye konuştu. Anamur Meslek Yüksek Okulu Müdürü, Anamur ADD yöneticileri, Sendika üyeleri ve davetlilerin katıldığı yemek, katılımcıların müzik eşliğinde dans ederek eğlenmeleriyle devam etti.egitim-is0071egitim-is001egitim-is003egitim-is004egitim-is005egitim-is0061egitim-is008

Yorum (0)

Konular: ,

Eğitim-İş üyeleri iş bıraktı

Tarih: 25 Kasım 2009 Yazan: editor3

Eğitim-İş Anamur Temsilciliği, memur konfederasyonları tarafından başlatılan ?iş bırakma eylemi?ne basın açıklamasıyla destek verdi.
Eğitim-İş Anamur Temsilcisi Osman Uyar, sendika binasında yaptığı açıklamada, toplu görüşmelerin kamu çalışanlarının beklentilerini karşılayamadığını söyledi.
Uyar, kamu çalışanlarının sorunlarının çözümü için grev ve toplu iş sözleşmesi haklarının kullanmaya başladıklarını ifade ederek, ?Bir gün iş bırakarak üretimden gelen gücümüzü kullandık. Bütün siyasi partilerimizi, sendikalarımızı, meslek kuruluşlarımızı, odalarımızı, derneklerimizi ve yurttaşlarımızı iş bırakma eylemine destek vermeye davet ediyoruz? diye konuştu.25kasim006
OSMAN UYAR?IN
BASIN AÇIKLAMASI
?AKP İktidarının Toplu görüşme Sürecinde kamu çalışanlarını yok sayan tavrını, 2010 yılı için öngördüğü 2,5+2,5?luk komik ücret artışını, siyasi kadrolaşmayı, çalışanların ve toplumun üzerindeki  siyasal baskıları  protesto etmek için; emeğimize ve geleceğimize sahip çıkmak için; kamu çalışanlarının emeklerinin karşılığını almasını sağlayacak grevli toplu sözleşmeli bir sendika yasası için; Tam Bağımsız Türkiye anlayışına, Cumhuriyetin kazanımlarına,  Atatürk İlke ve devrimlerine  sahip çıkmak için 25 Kasım 2009?da bir gün iş bırakarak   üretimden gelen gücümüzü kullanacağız.   
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu?nun 2001?de kabul edilip yürürlüğe girmesinden bu yana sekiz toplu görüşme yapılmıştır.  Ne yazık ki bu görüşmeler kamu çalışanlarının beklentilerini karşılayamamış, kamu çalışanlarının ücret artışları günün gerçeklerinden uzak kalmış, ekonomik ve sosyal haklarda ciddi kayıplar yaşanmıştır.             
  Bu durumun ortaya çıkmasındaki en önemli etken,  iş başındaki hükümetlerin IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası sermaye temsilcilerinin reçetelerini. körü körüne uygulamalarıdır.Başta kamu çalışanları olmak üzere ücretli ve dar gelirli kesimler, ekonomik büyüme döneminde de, kriz döneminde de dikkate alınmamışlardır.  Yapılan yasal düzenlemelerle eğitim ve sağlık gibi temel kamu hizmetleri paralı hale getirilmiş, emeklilik başta olmak üzere, sosyal güvenlik alanında kazanılmış haklardan geriye gidişler söz konusu olmuştur.   
KEY kesintilerinin  geri ödenmesi tam bir skandala dönüşmüş, kesintilerin eksi nemalandırılması yetmiyormuş gibi, yüz binlerce hak sahibine KEY hesaplarından hiçbir ödeme yapılmamış, yüz binlerce hak sahibine de eksik ödeme yapılmıştır. Hükümet 2010 yılı için memur maaşlarına %2,5+%2,5, asgari ücrete %3+%3, emekli maaşlarına  %4+%2,4 oranlarında, gazi maaşlarına  aylık 8,2 Türk Lirası, yaşlılık maaşlarına ise aylık 2,3 Türk Lirası gibi komik artışları reva görmüştür.                
Aynı hükümet, doğal gaz, akaryakıt, elektrik gibi bazı temel mal ve hizmetlere 2009 yılı içerisinde fahiş oranlı zamlar yapmıştır. Son olarak 1 Ekim 2009 tarihinden itibaren muayene katılım paylarına yapılan artışlar ise %100?ü bulmuştur.Açıklanan enflasyon rakamları gerçek hayatı yansıtmamaktır.              
Kamu çalışanları, bu gidişe artık ?DUR!? demek istemektedirler.                
Kamu çalışanları, sorunlarının çözümünün, hak kayıplarının önlenmesinin, insanca yaşamaya yetecek ücret düzeyinin ve daha iyi çalışma koşullarının yolunun grev ve toplu iş sözleşmesi haklarının kullanılmasından geçtiğinin bilincine varmışlardır.                        
Hükümet, daha önce vermiş olduğu sözlere rağmen, sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmamış, grev ve toplu iş sözleşmesi hakkının yasallaştırılmasına ve bunun için gerekli iç hukuk düzenlemelerini yapmaya bugüne kadar hiç yanaşmamıştır. Değerli Kamu çalışanları!  Sizleri:              
 Verilen sözlerin tutulması, grevli  ve toplu iş sözleşmeli sendika hakkımızın yasallaşması için,               
Yaşanan hak kayıplarına ?DUR!? demek için,               
Kamu çalışanlarına reva görülen komik ücret artışını protesto etmek için,İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret, daha iyi çalışma koşulları için,
Ekonomik krizin faturasının çalışanlara çıkarılmaması için,              
 Ekonomik, sosyal, demokratik haklarımız için,          
Onurumuz, işimiz, aşımız ve daha güzel yarınlar ve Tam Bağımsız Türkiye için;  25 Kasım 2009 Çarşamba günü demokratik haklarımızı kullanarak bir günlük iş bırakma eylemine katılmaya davet ediyoruz.      Birleşik Kamu-iş olarak, kararı konfederasyonumuz tarafından da alınan  iş bırakma eyleminin geniş katılımlı ve başarılı olması için birlikte hareket etme zorunluluğunun bilincinde olarak davranmaktayız. Ancak bu kararın alınmasını kendi tekellerinde olduğunu sanan bazı konfederasyonlar Birleşik Kamu-işi yok sayma  gibi bir  keyfiyet içindedir. Bunun  emek mücadelesine zarar vereceği kanısındayız. Bu kutsal görev adına eylemde ve alanda birlikteliği sağlamak için  bütün sendikaları sorumluluklarının gereğini yapmaya davet ediyoruz.               
Ayrıca, bütün siyasi partilerimizi, sendikalarımızı, meslek kuruluşlarımızı, odalarımızı, derneklerimizi ve yurttaşlarımızı kamu çalışanlarının yapacakları bir günlük iş bırakma eylemine destek vermeye davet ediyoruz.?

Yorum (0)

Anket

Mersin - Antalya yolu tamamlandığında Anamur'a ne gibi faydaları olur?

  • Turizm yatırımları artar, turizm gelişir (45.0%, 513 Oy)
  • Göç alır, fayda değil zarar getirir (33.0%, 375 Oy)
  • Anamur'un il olmasına katkı sağlayabilir (12.0%, 134 Oy)
  • Tarım ürünleri kolay pazarlanır (10.0%, 116 Oy)

Toplam Oy: 1,139

Loading ... Loading ...

HAVA DURUMU

ANAMUR

İLETİŞİM SAYFALARI

Son Yorumlar

  • Mehmet Büyükarı: Işıklar içinde olsun… İlk kez Bulut’u...
  • Şeref Koz: Genç meslektaşımız Sevgi Kilunç’ı ve onun yetişmesine katkı...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Haziran emekçiler için ne kadar hüzün dolu olsada yine...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY:
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Emeği geçen tüm usta öğretici, kursiyer, idareci ve...
  • Vatandaş: Sayın Müdür Bey, Anamur Devlet hastahanesi yeni binasına...
  • Şeref Koz: Kim ne derse desin Anamur’da en çok çalışan CHP’liler...
  • Şeref Koz: Ruhu şad olsun. Sayın Fikri Sağlar’a ve ailesine başsağlığı...
  • Vatandaş: Biz toplum olarak şak-şak yalaka ve taklacılığını ekonomik,...
  • Abdullah Aydın: Emek en yüce değerdir.