Konu Arşivi | "Eğitim Sen"

Konular: , ,

Öğretmenlerden yasa protestosu

Tarih: 26 Şubat 2014 Yazan: editor3

nhpphntmyl019Eğitim sendikalarının Anamur’daki üyeleri, hükümetin TBMM’ye sunduğu “Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nı protesto ederek iş bıraktı. Eğitim Sen, Eğitim İş ve Türk Eğitim Sen’in Anamur temsilcilikleri yaptıkları açıklamalarla yasa tasarısına sert tepki gösterdi.

Türk Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Harun Taşdemir, sendika binasında üyelerin de katılımıyla yaptığı açıklamada, “Eğer bu yasa yürürlüğe girerse 4 yılını tamamlayan müdür, müdür yardımcısı, şube müdürü, milli eğitim müdürünün görevlerine son verilecektir. Bunların yerine tekrar atama yapılacaktır. Dershaneler de ortadan kaldıracaktır. Dünyanın hiçbir ülkesi yoktur ki, bir eğitim kurumunun görevine yasa ile son verilsin. Dershanelerde çalışan personel, öğretmen mağdur edilecektir. Zaten işsizliğin had safhada olduğu ülkemizde atanamayan 320 bin öğretmenin de atama beklediğini hesaba katarsak durumun vahameti bir kez daha ortaya çıkacaktır” dedi. Eğitim Sen ve Eğitim İş sendikalarının üyeleri de birlikte sloganlar atarak eski Cumhuriyet meydanına yürüdü. Temsilciler Gürkan Temiz ve Uğur İnan?ın koordinesiyle meydanda toplanan kalabalık ellerindeki pankartlar ve attıkları sloganlarla hükümeti protesto etti.

Burada sendikalar adına açıklama yapan Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Gürkan Temiz,  yasa tasarısının eğitimde yıllardır uygulanan piyasa merkezli politikaların ve siyasal kadrolaşma hamlelerinin çok daha ilerisini ifade ettiğini belirterek, “Tasarı, dershanelerin kapatılması bahanesi üzerinden bir taraftan kamu kaynakları ile özel okulların doğrudan desteklenmesini getirirken, diğer taraftan sayıları 100 bini bulan eğitim yöneticilerine yönelik tarihin en büyük ve en kapsamlı tasfiye planını içermektedir” dedi.

Buradaki eyleme, Türk Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Harun Taşdemir de destek verdi.

(Temsilcilerin konuşmalarının tam metni aşağıda?)nhpphntmyl012nhpphntmyl013nhpphntmyl014nhpphntmyl015nhpphntmyl017nhpphntmyl016nhpphntmyl018nhpphntmyl020nhpphntmyl027nhpphntmyl028nhpphntmyl021

EĞİTİM SEN ANAMUR TEMSİLCİSİ GÜRKAN TEMİZ?İN KONUŞMASI:

?Hükümet tarafından TBMM`ye sunulan “Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” eğitimde yıllardır uygulanan piyasa merkezli politikaların ve siyasal kadrolaşma hamlelerinin çok daha ilerisini ifade etmektedir. Tasarı, dershanelerin kapatılması bahanesi üzerinden bir taraftan kamu kaynakları ile özel okulların doğrudan desteklenmesini getirirken, diğer taraftan sayıları 100 bini bulan eğitim yöneticilerine yönelik tarihin en büyük ve en kapsamlı tasfiye planını içermektedir.

AKP hükümeti, bu tasarı ile kamusal eğitim alanını daha da daraltmakta, özel öğretimin doğrudan desteklenmesi doğrultusunda ciddi adımlar atmaktadır. Kamusal eğitime ayrılması gereken kaynakların dershanelerin dönüşümü bahanesiyle özel öğretime aktarılması, özel okulların eğitim içindeki payının arttırılması için sayısız teşvik ve destek getirilmek istenmesi, iktidarın eğitim politikasının merkezinde halkın değil, piyasa güçlerinin olduğunu göstermektedir.

Siyasi iktidar bir taraftan kamu kaynaklarını özel okullara aktarmak için düzenleme yaparken aynı taslak içinde MEB Temel Kanunu ve Teşkilat Kanunu`nda yapmak istediği değişikliklerle, kendi döneminde atanan tüm yöneticilere görevden el çektirmekte ve yeni yönetim kadrolarını, kendi siyasi çizgisindeki valiler aracılığıyla Bakanlığa bağlı okul ve kurumlarda görevlendirmek için kapsamlı bir değişiklik yapmak istemektedir.

Bu nedenle, TBMM`ye sunulan kanun taslağına karşı mücadeleyi başta eğitim sendikaları olmak üzere en geniş toplum kesimleriyle ortaklaştırmak gerekmektedir.

Kamu kaynakları özel okullara aktarılamaz

Getirilmek istenen düzenleme ile 1 Eylül 2015 tarihine kadar özel okula dönüşme taahhüdünde bulunan dershanelere Hazine taşınmazları üzerinde eğitim tesisi yapmaları için kamu arazilerini 25 yıllığına bedelsiz kullanma hakkı verilecek. Ayrıca hazine arazisi üzerindeki Milli Eğitim Bakanlığına ait okullar, okulların ek binaları on yıla kadar kiraya verilebilecek. Devlete ait arazisi değerli okullar birer birer özel sektöre, vakıflara devredilecek. Kamusal eğitime ayrılması gereken kaynakların, özel okullara aktarılmak istenmesi büyük bir çelişkidir.

Dershanelerin kapatılması ve özel okula dönüştürülmesini,kamusal kaynakların; eğitimin ticarileştirilmesi ve her geçen gün daha fazla oranda piyasalaştırılması için özel okullara, dolayısıyla sermayeye aktarılması olarak değerlendiriyoruz. Yapılması gereken, halkın ödediği vergilerden oluşan kamu kaynaklarının kamusal eğitim için kullanılmasıdır.

Nitelikli bir eğitim sistemi oluşturmak için, tek başına eğitim sisteminin kamusal nitelikli olması ve kamu kaynakları tarafından finanse edilmesi yeterli değildir. Kamu tarafından herkese eşit ve parasız olarak sunulması gereken eğitimin bilimsel ve demokratik bir içerikte olması, kamusal, nitelikli bir eğitim sisteminin oluşturulması açısından zorunludur.

Eğitim yöneticilerinin sözlü sınavla belirlenmesi ve vali tarafından atanması kabul edilemez

Kanun yürürlüğe girdiği tarihte, 4 yıl ve üzeri sürelerle okul müdür ve yardımcısı olarak görev yapanların görevleri “hiçbir işleme gerek kalmaksızın” sona erecek. Görevi sona eren eğitim yöneticileri öğretmen olarak görevlendirilebileceği gibi, görev yeri de değiştirilebilecek. Düzenleme ile eğitim yöneticileri atamasında tek kriter hükümetin çizgisinde olmak olacak ve bütün atamalarda “siyasi torpil” temel belirleyen haline gelecek. Bu düzenleme, AKP hükümetinin eğitimde en alt kademeden en üste kadar hiçbir farklı görüşe yer vermek istemediğini, bütün eğitim yöneticilerinin siyasi iktidarın sözünden çıkmayan “siyasi kadrolar” haline getirilmek istendiğini gösteriyor.

Bizler yıllardır eğitimde yaşanan siyasi kadrolaşma girişimlerine dikkat çekerek eğitim yöneticilerinin okullarda ya da işyerlerinde gerçekleştirilecek demokratik seçimlerle belirlenmesini ve yönetici atamalarında liyakat ve yeterlilik kriterlerinin temel alınmasını savunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı ise yapmak istediği değişiklikle Bakanlık kadrolarını eğitimcilerden çok iktisat, işletme gibi alanlardan sağlayarak her açıdan piyasa merkezli eğitim işletmeciliği anlayışını hayata geçirmeyi planlıyor.

Dershane öğretmenlerinin sorunları çözülmüyor

Dershanelerdeki eğitim emekçileri iş güvencesi, çalışma koşulları ve ücret güvencesi açısından en olumsuz koşullarda çalışıyorlar.

AKP hükümeti ve Milli Eğitim Bakanlığı, ne dershanelerde güvencesiz ve kölelik koşullarında çalışan öğretmenlerin sorunlarını ne de dershaneleri yaratan sınav ve piyasa merkezli eğitimi ortadan kaldırmak niyetindedir. İktidar, bir taraftan eğitimdeki piyasa ilişkilerini derinleştirirken bir taraftan da dershanelerde çalışan binlerce eğitim emekçisini işsizliğe ya da daha güvencesiz koşullarda çalışmaya mahkûm etmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen istihdamı konusunda bugüne kadar benimsediği bütün politika ve uygulamalardan derhal vazgeçmeli, öğretmen yetiştirme ve istihdamı konusunda sendikalarla bir araya gelerek ataması yapılmayan öğretmenlerin ve güvencesiz çalışan öğretmenlerin sorunlarının kalıcı olarak çözülmesi için ortak politikalar geliştirmelidir. Eğitim fakültelerinden mezun olan tüm öğretmenler koşulsuz, şartsız, sınavsız, mülakatsız kadrolu atanmalı, herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır.

Aday öğretmenlere sınavın arkasında iş güvencemizi tamamen kaldırmak hedefi var!

Aday öğretmenler bir yıl fiilen çalıştıktan sonra performans değerlendirmesinde başarılı olmak ve disiplin cezası almamak koşuluyla asaleten atanmak için yazılı veya sözlü sınava girmek zorunda kalacak. İlk sınavda başarılı olamayanlar başka bir il ya da ilçeye sürgün edilecekler ve ikinci sınavda da başarılı olamazlarsa memuriyetle ilişikleri kesilecek.

İlk bakışta, bu düzenlemenin sadece aday öğretmenlere özgü olduğu düşünülse de düzenlemenin Milli Eğitim Bakanlığı`nın Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi`ne uygun bir şekilde yapıldığı anlaşılmaktadır. MEB, “Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi” ile öğretmen yetiştirme sistemi ve öğretmen istihdamını, günümüzün piyasa değerleri olan “rekabet”, “verimlilik”, “kariyer”, “performans”, “stratejik hedefler” gibi kavramlar üzerinden şekillendirmek istemekte; ilk adımı aday öğretmenlerin asli kadrolara atanması aşamasında uygulamak istemektedir. Bu uygulamanın bir sonraki adımı önce eğitim yöneticilerinin, ardından tüm eğitim ve bilim emekçilerinin iş güvencelerinin kaldırılması ve eğitimde sözleşmeli istihdamın hızla yaygınlaşmasıdır.

Öğretmenlik mesleği AKP iktidarı tarafından tamamen sınava dayalı teknik bir meslek haline dönüştürülmüştür. Adaylıktan asil kadroya geçiş koşulu sınav odaklı değil; uygulama ve süreç odaklı olmak zorundadır. Eğitimde her türlü güvencesiz istihdam (ücretli, vekil, taşeron, geçici, 4-c, 50-d vb.) uygulamasına derhal son verilmelidir.

Kamu Kaynaklarının Talanına ve Eğitim Sisteminin Siyasi Kadrolarla  Yönetilmesine İzin Vermeyelim!

Sonuç olarak AKP hükümetinin geçtiğimiz 12 yıl içinde eğitim sistemi üzerinden hayata geçirdiği bütün icraatlarında olduğu gibi, yine kamu kaynaklarını özel okullara aktarmak için düzenlemeler yaptığı, sadece bununla yetinmeyip bütün Bakanlık teşkilatını tasfiye ederek, piyasacı eğitim politikalarına uygun olarak yeni bir siyasal kadrolaşma operasyonu başlattığını söylemek mümkündür. ?

TÜRK EĞİTİM SEN ANAMUR İLÇE TEMSİLCİSİ HARUN TAŞDEMİR?İN KONUŞMASI

?Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milli Eğitim Yasa Tasarısı komisyondan geçmiştir.

Hükümet TBMM?deki sayı üstünlüğüne güvenerek, bu yasayı çıkarma kararlılığındadır. Eğer bu yasa yürürlüğe girerse idarecilerin tamamı mağdur olacaktır.4 yılını tamamlayan müdür, müdür yardımcısı,şube müdürü ,milli eğitim müdürünün görevlerine son verilecektir.Bunların yerine tekrar atama yapılacaktır.

Para harcayarak günlerce ders çalışarak dişiyle tırnağıyla sınav kazanıp idareci olanların görevlerine bir çırpıda son verilecektir. O zaman adama sormazlar mı madem görevden alacaktın neden sınava girdirip atamasını yaptın?

Bizler öğretmenler olarak bugün üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakıyoruz. Bizler çocukları öğretmensiz bırakmak istemiyoruz. Kendi haklarımızı kamuoyuna duyurmak için buna mecbur kaldık. Değerli velilerimiz çocuklarınızın öğretmenlerini hakları konusunda kamuoyu oluşturmak için bizlerin yanında olmanızı istiyoruz. Bizler huzurlu ve mutlu olursak çocuklar daha iyi olacaktır.

Bu eylemi sendika genel merkezinin almış olduğu karar doğrultusunda yapmaktayız. Kanunsuz bir eylem değil, yasal bir eylemdir.

Bu yasa, sadece yöneticilerin mağduriyeti ile kalmayıp dershaneleri de ortadan kaldıracaktır. Dünyanın hiçbir ülkesi yoktur ki,bir eğitim kurumunun görevine yasa ile son verilsin.Dershanelerde çalışan personel,öğretmen mağdur edilecektir.Zaten işsizliğin had safhada olduğu ülkemizde atanamayan 320 bin öğretmeninde atama beklediğini hesaba katarsak durumun vahametini bir kez daha ortaya çıkacaktır.

Burudan hükümete seslenmek istiyoruz:

Ülkeyi yolsuzluklar, hukuksuzluklar ülkesi haline getirmeyelim?

Polis devleti olmayalım.

Zaten elinizi çekmediğiniz sıra bu defa milli eğitim çalışanlarına mı geldi

Yeter artık çekin elinizi devlet memurunun, milli eğitim çalışanlarının, öğretmenlerin üzerinden.

Bizleri siyasete alet etmeyiniz. Bizler Türkiye Cumhuriyetinin memuru olarak kalmak istiyoruz. Alın terimizi ekmeğimize katıp evimize helal ekmek götürmek istiyoruz.

Bir kişinin dudağının arasına sıkıştırılmış bir uygulama istemiyoruz. Ülke geleceğinin şekillendiği milli eğitim bakanlığının siyasallaşmasını istemiyoruz. Kanun ve yönetmeliklerin milli eğitim çalışanlarından, öğretmenlerden yana olmasını istiyoruz. Liyakata önem veren, kariyerin öncelikli olduğu, devlet memurlarına yaşam hakkı tanıyan bir ülke bir siyasi yapı istiyoruz..

Cebimizde olan elinizi yakamızdan da çekmenizi istiyoruz.

O halde;

Hakkımızın gasp edilmediği bir güne uyanmak istiyoruz.

?Türküm, doğruyum, çalışkanım? denilen bir okul istiyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti yazan bir tabelanın altında huzurla ders yapmak istiyoruz.

Bizim ilkemiz önce ülkemiz. Onu ebed müddet yaşatmak istiyoruz.

Fişlenmeden huzurla yaşamak istiyoruz.

Bir koltuk uğruna kendimizi satmadık ve satanlardan da asla olmayacağız.

Hasılı; Bu güzel ülkeye canla başla, şevkle, özveriyle hizmet ettik ve etmeye devam edeceğiz.

Yeter ki bizlere yol açın, huzur verin, güven verin?.

Ne mutlu Türküm diyene !?

Yorum (0)

Konular:

Beden Eğitim dersinin kaldırılması protesto edildi

Tarih: 16 Şubat 2014 Yazan: editor3

picpiertgmld014Meslek liselerinde Beden Eğitim dersinin kaldırılması, Anamur’daki beden eğitimi öğretmenleri tarafından protesto edildi.

Eski Cumhuriyet meydanında toplanan beden eğitimi öğretmenleri adına konuşan Eğitim-Sen Anamur Örgütlenme Sekreteri Beden Eğitim Öğretmeni Murat Abay, şunları söyledi:

“Bilindiği gibi Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu 2013-2014 yarıyıl tatilinde Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü nün 28.01.2014 tarihinde Teknik Lise, Anadolu Teknik Lisesi, Meslek Lisesi, Anadolu Meslek Lisesi, ve Anadolu Sağlık Meslek Liselerinden Beden Eğitimi Derslerini kaldırmıştır.

Benzer bir uygulama 2009-2010 Eğitim Öğretim yılı başında tüm liselerde uygulanmış, öğrencilerden velilerden ve öğretmenlerden, üniversitelerimizin beden eğitimi bölümlerinden ve de birçok sivil toplum örgütlerinden gelen tepkiler üzerine bir yıl sonra geri çekilmek zorunda kalınmıştır. Ne var ki bu geri çekilme kademeli olarak yapılmış, 2009-2010 Eğitim öğretim yılında liseye başlayan gençler hiç beden eğitimi dersi almadan mezun olmuşlardır. Çünkü öğrenciler Resim, Müzik, Beden Eğitimi derslerinden birini seçmek zorunda bırakılmış ve bu da haftada sadece 1 saatle sınırlandırılmıştı. Bir dönem nesli bir çırpıda böylece harcanmıştı.

Aradan geçen üç yılın sonunda 2012-2013 yılından itibaren liselerde tüm sınıflar 2 saat Beden Eğitimi dersi alabilme noktasına gelmişken, bu sene tekrar sistem darmadağın edilmiş, mesleki eğitimde beden eğitimi dersi tekrar tırpanlanmıştır. Bunun öncesinde 4+4+4 sistemi ile İlköğretimde beden eğitimi dersi zaten yok edilmiş, çocuklarımız daha ilköğretimde beden eğitimi dersinden ve spordan mahrum kalmıştır. İleri,çağdaş ve demokratik ülkelerde ilkokulda Beden Eğitimi dersi 4 ile 6 saate çıkartılıp spora başlama yaşı 4?5 yaşına çekilirken, bizde yeni uygulamaya konan 4+4+4 sistemiyle ilköğretimde Beden Eğitimi dersi yok edilmiş, çocuklarımız daha ilköğretim çağında bu dersten ve spordan mahrum kalmıştır. Şu anda ilk dörtte  (yani 1.2.3. ve 4.) sınıflarda Beden Eğitimi dersi yoktur.İkinci dörtte(yani 5.6.7. ve 8.) sınıflarda vardır. Tabi beden eğitimi dersinden mahrum kalan sadece çocuklar değil, onları okutacak olan beden eğitimi öğretmenlerinin aile bütünlüğü darmadağın olacak, yerinden, yurdundan ve okullarından ayrılmak zorunda bırakılacaklardır.

10 yılı aşkın bir süredir Türk Milli Eğitim sistemi bir türlü rayına oturmamış, yaz boz tahtasına dönüşmüştür. Okula girdiği sistemle mezun olan bir öğrenci nesli dahi yoktur. Ne var ki değişen her sistemle de mağdur olan hep beden eğitimi derslerini alması gereken öğrencilerimiz olmaktadır. Ders çizelgelerinde değişiklik yapılırken üzeri çizilecek ders olarak ilk akla gelen her zaman beden eğitimi dersi olmaktadır. Meslek liselerinde son yapılan değişiklikte de bu durum değişmemiş, beden eğitimi dersi kökten kaldırılmıştır.

İlköğretimden lise son sınıfa kadar beden eğitimi dersi yaparak, yaşayarak işlenen beden eğitimi dersi son derece önemlidir ve dokunulmaması gereken en önemli alandır. Ancak Meslek liselerinde beden eğitimi derslerinin kaldırılması hepsinden öte ayrı bir cinayettir.

Meslek liseleri aynı zamanda fabrikadır. Meslek liseleri aynı zamanda işyeridir. Meslek liseleri aynı zamanda hizmet üretim yerleridir. Buradaki öğrenciler aynı zamanda ülkenin üreten ve hizmet veren işçileri gibidir. Haftanın her günü çalışan ve üreten bu öğrencilere haftada 2 saat beden eğitimi dersi ile deşarj olmayı, oynamayı, sportif kültür kazanmayı, sağlığını korumayı, spor yoluyla kendini ifade etmeyi çok gören bir anlayışın, 19. Yüzyılda madenlere girmesi kolay olur diye çalıştırılan çocuklara yapılan muameleden ne farkı vardır?

Meslek lisesi öğrencileri toplumun genellikle dar gelirli ailelerinin çocuklarıdır. Eğitimde fırsat eşitliğinden yararlanamamış, maddi imkansızlıklar nedeni ile daha iyi orta öğretim kurumlarına hazırlanma olanağı bulamamış ve ailelerinin bir an önce eve kazanç getirecek bireyler olarak gördükleri öğrenciler bu okullara gitmektedir. Esasen en çok itibar görmesi gereken okulların meslek liseleri olması gerekmez mi.

Bu nedenlerle meslek lisesi öğrencilerinin sosyalleşeceği, spor kültürünü geliştirecekleri, kendilerini ifade edebilecekleri, sağlığını koruyabileceği alanlar çok sınırlıdır ya da hiç yoktur. Haftada 2 saat de olsa beden eğitimi dersi ile meslek lisesi öğrencileri deşarj oluyor, sosyalleşiyor, kendilerini fiziksel anlamda ifade edebiliyor (ki bu ergenlik çağında çok önemlidir), sportif bilgi ve beceri öğreniyor yani beden eğitimi dersinin hedeflediği tüm kazanımlara erişme olanağı buluyordu. Ayrıca okul spor takımlarına girerek okullarını yarışmalarda temsil eden meslek liseleri en başarılı liselerdir. Okul takımlarına başvuru oranları en yüksek liselerdir. Çünkü gerek eğitim sistemi içinde gördükleri üvey evlat muamelesi gerekse toplumsal yaşamdaki sosyal adaletsizlik sonucu bulundukları yer nedeni ile kendilerini gösterebilme, sosyalleşebilme, saygı görebilme ihtiyacını ifade edebilecekleri yer olarak sporu ve sportif mücadeleyi görmektedir.

Şimdi meslek lisesi öğrencilerinin elindeki tek eğlencesi ve oyunu olan beden eğitimi dersini ve dolayısıyla sporu alarak bu çocukları isyankarlığa, sigara ve alkol gibi madde bağımlılığına, kötü alışkanlıklara, internet cafelere, kahvehanelere itilmiş olmuyor da ne oluyor?

Haftada iki saat beden eğitimi dersini meslek lisesi öğrencilerine çok görenler bu gerçeği göremiyor mu? Milyonlarca lira harcayarak ?Meslek Lisesi Meselesi Memleket Meselesi? diye projelerle büyük holdinglerle işbirliği yapılarak çocukların mesleki yeterlikleri ve iş olanakları artırılmaya çalışılırken onların sağlıkları neden göz ardı ediliyor?

Sağlık bakanlığı ?obezite ile mücadele? adı altında kaynak ayırıp reklam filmlerine binlerce lira para harcarken, madde bağımlılığı ilk okullara kadar inmişken, sporda şiddet her alanda giderek yaygınlaşırken, hastaneler 40 yaşında insanların eklem, bel fıtığı, omurga kayması ve hareketsiz yaşamın tüm rahatsızlıklarını yaşamaya terk edilmişken, spor kültürünün bir türlü yerleştirilemediği, sportif başarının dibe vurduğu ülkemizde çocuklarımızın ve gençlerimizin beden eğitimi ve sporu öğrenmekten dolayısı ile sağlıklarını koruma eğitiminden mahrum bırakılarak mı bu sorunlarla mücadele edilecek?

Olimpiyatları alabilmek için Gençlik ve Spor Bakanlığı milyonlarca lira para harcayıp kampanya ve yatırım yaparken, sportif başarısı en yüksek olan meslek liselerinde beden eğitimi dersi kaldırılarak ve de potansiyel sporcular daha işin başında adeta toprağa gömülerek mi olimpiyatlara ev sahipliği yapılacak?

Sağlıklı bir nesil için Bedensel gelişimin en az ruhsal gelişim kadar önemli olduğu ne zaman anlaşılacak? Kaldı ki beden eğitimi dersi içinde fiziksel gelişim olduğu gibi en az onun kadar da ruhsal ve ahlaki gelişim vardır.

Sonuç olarak; Atatürk?ün sağlam kafa sağlam vücutta bulunur sözü ile beraber Çoklu zeka kuramı içerisinde bütün zeka kuramları ile ilişkisi olan beden eğitimi dersi Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öncesi eğitimden başlayarak lise 12. Sınıfın sonuna kadar zorunlu ortak dersler kapsamında olması gereken bir disiplindir. Hiçbir okul türü bu dersten muaf ve mahrum bırakılamaz. Meslek liseleri ve kısmi olarak sosyal bilimler liselerinde kaldırılan zorunlu 2 saat beden eğitimi dersi tüm sınıflara tekrar konulmalıdır.

Beden Eğitimi öğretmenleri olarak   bu işin takipçisi olacağımızı ve mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna ve Milli Eğitim Bakanlığına duyururuz.”picpiertgmld010picpiertgmld011picpiertgmld012picpiertgmld013

Yorum (0)

Konular:

Eğitim-Sen’in 9. olağan genel kurulu yapıldı

Tarih: 20 Ocak 2014 Yazan: editor3

getamnkx5001Eğitim Sen Anamur Temsilciliği?nde gerçekleştirilen 9. olağan genel kurulda yeni yönetim kurulu belirlendi.

Temsilcilik binasında gerçekleştirilen genel kurulda divan, Ahmet Karakuş, Mahir Engin Çelik ve Şeref Koz?dan oluştu.

Temsilci Mustafa Bakır, 6 yıl boyunca sürdürdüğü görevini noktaladığını ve artık aday olmayacağını belirterek, şunları söyledi:

?Değerli arkadaşlar yıllardır bu onurlu görevi sizlerle birlikte sürdürdük. Her arkadaşım buna emek kattı.

Bu anlamı ile çalışanından emeklisine, yerel basın emekçilerine her arkadaşıma, yönetim kurulu adına çok teşekkür ediyorum. İşte bu örgütlü kolektif mücadeleyi birlikte yarattık.

Eğitim sen onurlu bir yaşam mücadelesinin adıdır. Eğitim Senliler gelecek kuşakları elleri ile biçimlendirirler. Bilgi ile donatır. Aydınlık bir gelecek için hazırlarlar. Erdem eker ahlak ekerler. Kısacası eğitim senliler tepeden tırnağa özgür kuşaklar yetiştirmeyi ilke edinmişlerdir.

Eğitim Sen, bir direniş örgütüdür. Bu direniş politiktir. Devrimcidir. Ortaklaşan dil, emekten, özgürlükten yanadır. Buralara kolay gelinmedi. Örgütü örgüt yapan bu devrimci eylemlerdir. Sınıflar mücadelesi tarihsel rolünü sürdürürken, pratik becerimiz teorik bilincimiz de kendi eylem anlayışımızı belirledi. Bu süreç böyle gerçekleşti.

Sizlerle kurduğumuz iletişimi siyasal, sınıfsal kimliğimizle sürdürdük. Bu kurumu yönetirken de etkili oldu. Tüm çabamız buranın kurumsal kimliğinin sürdürülmesi içindi. Başarabildikse ne mutlu. Bu süreçte bana 6 yıl gibi uzun bir süre görev verdiniz. Yeri gelince bırakmayı da bilmeli, kırıp incittiğim birileri olmuşsa ben kendi adıma özür diliyorum.

Değerli arkadaşlar, 11 yıllık AKP iktidarı dönemine kadar eğitim hiç bu kadar kötü yönetildi. Öğretmenlik mesleği hiç bu kadar itibarsızlaştırılmadı. Eğitim emekçileri hiç bu kadar aşağılanmadı. Hiç bir iktidar eğitimi bu kadar piyasanın insafına bırakmadı. Emekçiler hiç bu kadar sömürülmedi. İnsanların özel yaşamına hiç bu kadar müdahale edilmedi. Emekçiler bunlara mutlaka bir ders vermelidir.

Dünya emekçi halkları kapitalizmin, savaşa, baskıya, sömürüye dayanan, insanlık dışı uygulamaları karşısında bir çıkış ararken. Ülkemizde bu kapitalist sistemin temsilcileri, bizlerin emeği üzerinden, saltanat sürüyor. Yoksullara ise cay, simit 2 çuval kömürle idare edin deniyor. Kendileri lüks ve gönenç içinde yaşarken, emekçiler yoksulluk içinde sürünüyor. Bunun sebebi bu kapitalist, soygun düzeninin temsilcileri ve politikalarıdır. İnsanlar sadakaya muhtaç duruma düşürülmüşse yönetenler suçludur.

Birileri eşine aldığı uçak haberleri ile anılırken, diğer biri kapanan yollar nedeni ambulansın ulaşamadığı köylerde canından oluyor. Birilerinin tek odalı evinde yakacak odunu yok, pencere camı kırık, geçimini çöp sepetlerinden kâğıt toplayarak sürdürmeye çalışırken 40 günlük bebeği soğuktan evde zatürreden ölüyor. Diğer tarafta ayakkabı kutularında saklanan milyon dolarlar.

Duayla, dinle, vaazla harama övgü düzenler, beddua ile işin içinden çıkmaya çalışanlar. Kapitalist sistemi, soygun düzenini savunan temsilciler, bilin ki aç yatanların hesabı sizden sorulacaktır.

Değerli arkadaşlar; yıllardır ülkenin üzerine bir kabus gibi çöken AKP iktidarı, yoksulluğu çözmeye değil sadaka ile yönetmeye taliptir. Emekçilerin çalıştıkları her alanda sömürü acımasız bir şekilde sürüyor. Yoksulluğu yönetirken devletin gelirlerini yandaşlarına peşkeş çekiyorlar. Ülke nüfusunun %10 lüks içinde yaşarken, geri kalanın  %50 den fazlası aç ve sefalet içersinde. Bu son derece kaygı vericidir.

Eğitim sağlık iyi yönetilmiyor. Bu sorunlar piyasaya havale edilmiştir. Bu sistemde aydın olmak, eğitimci da olmak yetmiyor. Tek çözüm örgütlü olmaktır. Bunun için sınıfsal bilinç mutlaka kazandırılmalıdır. Eğitim bir insan hakkıdır. Eşit parasız eğitim hakkı ısrarla savunulmalıdır. Emekçilere yapılan bu zulüm karşısında birlikte hareket etmekten başka çıkar yolumuz yoktur.

İktidar?ın baskı ve zulmü bitmiyor. Birde kendi hukukunu uyguluyor. Ülkede hukuk hiç emekten, ezilenden yana olmadı. Bunu Roboski de, gezi olaylarında, bir mayıslarda, Sivas davasında, Maraş olaylarında açıkça gördük. Hukuk hep egemenlerden, ezenlerden yana oldu. Bu anlamda, biz emekçilere direnmek, örgütlenmek kalıyor.

11 yıldır gözü kardan, ranttan başka bir şey görmeyen dinci liberal zihniyet, ormanlarımızı, nehirlerimizi, kentlerimizi yağmalıyor. Yasam alanlarımızı yok ediyor. Buna seyirci kalmamalıyız. Ortadoğu da akan kanın hesabı sorulmalıdır. Irak?a götürdükleri demokrasiyi görsünler utansınlar.

Fakat nerde bunlarda utanacak yüz. Birde baskılara direnen kitle örgütlerine, Eğitim Sen?e saldırıyorlar. Çünkü eğitim sen bir mücadele örgütü. Kendilerinde mücadele etme yürekliliğini görmeyenlerde, zor günlerde buralardan kaçıyor. Bilinmelidir ki mücadeleden kaçtıkları sürece herkes kaybedecek.

Değerli arkadaşlar, Eğitim sen?li olmak, çelik bir direnç gerektirir. Egemenler gelir, egemenler gider. Eğitim senliler direnmeye devam eder. Koşullar ne olursa olsun, İnsanca yaşam Eşit, Özgür, Demokratik bir Ülke mücadelemiz sürecektir. Umutları da yürekleri kadar büyük olan gençlerimize, sözümüz var. Onurlu bir geleceği inatla, direniş kararlılığımızla mutlaka kuracağız.

Genel kurulu ziyaret eden CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk de AK Parti iktidarına eleştirilerde bulunduğu konuşmasında, ?Öğrencilik yıllarımda AKP eğer iktidarda olsaydı şimdi ben hapiste olurdum. O zaman bile böyle baskı ve şiddet yoktu. Buna hep birlikte direnmek zorundayız? dedi. Mali rapor ve faaliyet raporunun kabul edilmesinin ardından divana sunulan yönetim kurulu asil, yedek ve şube delegelikleri listesi oybirliği ile kabul edildi.

Yönetim kurulu Bülent Altan, Çiler Apaydın, Gürkan Temiz, Murat Abay ve Yunus Deniz?den oluşurken, yedek üyeliklere Sema Durna ve Ali Tuna seçildi. Şube delegeliklerine ise Ali Tuna, Bülent Altan, Çiler Apaydın, Doğan Tekin, Durmuş Alparslan Apaydın, Enver Kazaklı, Serkan Uysal, Gürkan Temiz, Ferhat Dizmen, Hüseyin Aydın, İbrahim Oğurlu, Meral Sezdirmez, Vedat Karadeniz, Murat Abay, Murat Ulusoy, Mustafa Günal, Osman Ertuğrul, Ramazan Şahin, Sema Durna, Şefaaddin Oğul, Veli Erdem, Yunus Deniz ve Zeki Sert seçildi.getamnkx5002getamnkx5003getamnkx5005getamnkx5004

Yorum (2)

Konular:

Bakır ailesinin annesi vefat etti

Tarih: 04 Ocak 2014 Yazan: editor3

dsc_7042Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Mustafa Bakır?ın annesi Fatma Bakır, vefat etti.

Alınan bilgiye göre, Çataloluk köyündeki evinde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan 83 yaşındaki Fatma Bakır, hastanede vefat etti.

Fatma Bakır?ın cenazesi cumartesi günü hastaneden alınarak, Çataloluk köyündeki evine götürüldü. Buradan da köy mezarlığına götürülen cenaze, ikindi namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından köy mezarlığında toprağa verildi.

Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Mustafa Bakır ve ailenin diğer fertleri, cenaze töreninin ardından taziyeleri kabul etti.dsc_7032

Yorum (1)

Konular:

Sendikalar, şairleri andı

Tarih: 05 Haziran 2013 Yazan: editor3

tksm6ga002Eğitim Sen, SES ve BES Anamur Temsilcilikleri, şairler Nazım Hikmet, Ahmet Arif ve Sabahattin Ali?yi anma gecesi düzenledi.

Temsilcilik binasındaki gecenin açılış konuşmasını yapan Sema Bozacı Durna, şunları söyledi:

?Bu akşam, büyük ustaları hep birlikte saygı ile anıyoruz. Bu ölümsüz üç yürek, bizden önceki nesilleri, bizleri ve bugün de gençleri etkileyen kocaman çınarlar. Onların anlamlandırdığı evren; doğanın, sevginin, güncelin ve tarihselin, değişimin gücünün, direnmenin kaynaştığı bir duygu coğrafyasıdır. O koca yüreklerinde yeri geldiğinde bir çocuğun sevecenliğini, yumuşaklığını, yeri geldiğinde bir ordunun savaşçı ruhunu yerleştirmeyi bildiler. Üçü de bu toprağın, üzerinde yaşayanların ve yaşananların sesi ve vicdanı oldular.  Dinlediğimiz türkülerin, dillendiğimiz dörtlüklerin birçoğu bu ozan ve yazarlara aittir. Sesleri sesimiz, yürekleri yüreğimizdir. Söylenen bizim türkümüz, anlatılan bizim hikâyemizdir.?

Eğitim Sen Temsilcisi Mustafa Bakır ise şunları söyledi:

?Doğru düşünce güzel sanatı yaratmanın temel koşuludur. Doğru düşüncelerin bize yansıyan ışığında bütün bir insanlığı görürüz. Yaşadığımız karmaşık yapının doğru yerinde duran şairlerimiz, sanatçılarımız, savundukları, devrimci, toplumcu düşünceleri ile insanı, geleceğinden koparmadan ele alarak, sanatlarına işleyen değerlerimizdir.

Bu şairlerimiz, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya için mücadele ettiler. Ömürlerini bu mücadeleye adadılar. Eserleri, birçok eser gibi, sanatımıza ve kültürümüze ışık tutmaya devam ediyor. Onlar sadece birer şair değil, aynı zamanda mücadele örneğidirler. Onlar ezilen emekçilerin, işçilerin ortak sesidir.    Nazım Hikmet 20 Kasım 1901 yılında dünyaya gelir. O bir dünya şairi, Özgürlük, Barış ve Emek mücadelesinin meşalesidir.

Hakkında acılan düzmece davalar yüzünden, ekmeğinden ve suyundan daha değerli bulduğu özgürlüğü elinden alınmıştır. Yıllarca zindanlarda yatmıştır.  Yattığı cezaevlerini adeta akademiye çevirmiştir.

Ozan ölümüne kadar bir militan gibi yasamıştır. Aşkın, doğanın, devrimin, özgürlüğün, barışın, başkaldırının şairidir. Aynı zamanda bir mücadele örneğidir. Onun şiirleri bir eylem çağrısı gibidir. Sabahattin Ali 25 Şubat 1907 yılında dünyaya gelir. Öğretmen olan, S.Ali birçok kez gözaltılar yasamıştır. Sonrasında öğretmenlik görevinden alınır. Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin le birlikte mizah dergileri çıkarırlar.

S.ALİ Anadolu insanına yaklaşımı ile edebiyata yeni bir boyut kazandırmıştır. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirmiştir. Aldırma gönül, Leylim ley halk dilinde yazdığı şiirleri herkes tarafından bilinenlerdir.

Ahmet ARİF 21 Nisan 1927 dünyaya gelir. Siyasal görüşü nedeni ile defalarca gözaltına alınır. Mertliği ve samimiyeti ile anılır. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünde okurken iki kez tutuklanır. Hapislik günleri, işkenceler ve açlık içinde geçer.

Yaşadığı tüm acılara, eziyetlere rağmen o memleketini düşünür. Onun yüreği ırgat işçileri arasında, ezilen acılı halkının endişesindedir. Ezilenlerin birliğini, dayanışmasını, kardeşliğini savunur.2 Haziran 1991 aramızdan ayrılır.

Hayatlarında acıların, mahpusluğun, sürgünlerin ve işkencelerin hiç eksik olmadığı şairlerimiz, N.Hikmet sürgünlük yurdunda, A.Arif sessizce bir Haziran gününde, aramızdan ayrılır. S.Ali ise yurt dışına çıkarken katledilir.

Bu şairimizin bir birine benzeyen yanları, siyasal kimlikleri, devrimci mücadelenin şairleri olmalarıdır. Onların çektikleri acılar, ödedikleri bedeller, inandıkları dünya görüşlerinden dolayıdır. Onlar sınıfsız, sömürüsüz bir dünya yaratmak için her şeyi göze alarak mücadele ettiler.

Onlar için söylenebilecek en güzel şeyler isimlerinin, yapıtlarının ölümsüzlüğüdür. Yok, edilemeyen eserleri kültürümüze ışık tutmaya devam ediyor. İnandıkları değerlere sıkı sıkıya sarılan, onlar birer mücadele insanları olarak anılırlar.

Ülkenin emekçileri onları saygı ile anıyor. Onlar ezilen halkların kavgasında, yüreğinde yaşıyorlar.?

Gecede, Nazım Hikmet Oktan, Handan Oğurlu, Alp Aslan Apaydın, Ayfer Öztok, Arife Salman, Çiler Apaydın, Hatice Deniz ve Emrah Arıkan, şairlerin şiirlerinden örnekler sunarken, Ali Yücel, şiirlere bağlamayla eşlik etti. Programın sonunda Akif Kum ve Çağdaş Koz da müzik dinletisi sundu.tksm6ga003tksm6ga004tksm6ga005tksm6ga006tksm6ga007tksm6ga008tksm6ga009tksm6ga010tksm6ga011tksm6ga012tksm6ga013

Yorum (0)

Konular:

Eğitim Sen’den “AKP düzeni” konferansı

Tarih: 23 Nisan 2013 Yazan: editor3

dr6yockuyy34001Eğitim Sen Anamur Temsilciliği, ?AKP düzeni ve eğitim politikaları? konulu konferans verdi.
Anamur Temsilcisi Mustafa Bakır?ın açılış konuşmasıyla başlayan konferansa konuşmacı olarak katılan Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, AKP?nin 10 yıl boyunca özgürlük, katılımcılık, şeffaflık, hoşgörü gibi kavramları içini boşaltarak rejimi değiştirmek amacıyla kullandığını belirterek, ?Biz bu tehlikeyi 10 önce görüp konuştuğumuzda statükocu olarak görülüyorduk. Ancak bugün fotoğraf net. AKP?nin gerçek yüzü ortaya çıktı. Rejim değişti ancak ismi konulmadı. İslami bir rejimle karşı karşıyayız? dedi.
Bir ülkede rejim değiştirmenin kolay olmayacağını, bunun en güzel örneğinin 1970-80?lerde yaşananlar olduğunu ifade eden Yıldız, şunları söyledi:
?Değişen rejimi sadece AKP?nin mahareti olarak görürsek yanılırız. Rejimi AKP değiştirmedi, AKP son çivilerini çakıyor. Rejimin değişmesi AKP doğmadan önce dış güçler tarafından yapılan planın bir ürünüdür. Uluslararası egemen güçler, sosyalizmin güneye inmesini engellemek için Afganistan, Pakistan, İran ve Türkiye üzerinde Yeşil Kuşak Projesi?ni hayata geçirdi. Toplumun uyumluluğu sağlandı. AKP toplum mühendisliğini iyi kullanarak bazı terimlerle toplumu ayrıştırıp bundan yarar sağladı ve istenilen ortam yakalandı. Yoksa 28 şubat darbesinin ürünü olan AKP tek başına rejimi değiştiremezdi.?
Yargının 4+4+4 eğitim sistemi ve Fazıl Say?a verdiği kararları da eleştiren Yıldız, ?Yargı bu kararlarla ?rejim değişti, farkına varın? diyor. Fazıl Say?a ?toplumun bir kısmının dini inançlarına hakaret ettiği? gerekçesiyle ceza veren yargı, Başbakan?ın ?Zerdüşt bunlar? diye toplumun bir kısmının dini inancına hakaret etmesini sormuyor bile? diye konuştu.
Yıldız, konuşmasının sonunda AKP?nin özgürlük, çoğulculuk gibi kavramları kullanarak geliştirdiği söylemlere doğru noktadan yaklaşmak gerektiğini, yoksa Eğitim Sen?in bu kavramlara karşıymış gibi gösterildiğini ifade ederek, ?Bu konularda bastıracağımız bir broşürü yakında sizlere ulaştıracağız. Bu broşürde önümüzdeki dönemde mücadelemizi yürütürken kullanacağımız söylemler de yer alacak? dedi.dr6yockuyxy34001

Yorum (0)

Konular:

Eğitim Sen’den dayanışma yemeği

Tarih: 18 Mart 2013 Yazan: editor3

pqf5-021Eğitim Sen Anamur Temsilciliği, dayanışma yemeği düzenledi.
Eğitim Sen AnamurTemsilcisi Mustafa Bakır, Ünlüselek Hotel?deki yemekte yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
?Merhaba. Sizlerin mücadelesi üzerinde yükselen sendikamız, Emek, Barış, Özgürlük mücadelesini sürdürüyor. Onu sınıfsal bilinç, kültürel zenginlik, demokrasi anlayışı ile büyüteceğiz.
Emekçi olmak sömürüye, baskıya karşı direnmeyi gerektirir. Güce boyun eğmeyi, köle gibi yaşamayı kabul etmiyoruz. Temel insan haklarımızdan, Grev ve toplu sözleşme hakkı içeren özgürlükçü bir sendika yasası taleplerimizden asla vazgeçmeyeceğiz.
Ülkede sokağı bilenler, Eğitim Sen i bilir. Hak aramayı bilenler de bilir. Atanamayan öğretmenler için yürür, Zamlara, Zulme, Savaşa karşı çıkar. Kadına şiddete de, özelleştirmelere de. İnsanca yasam, Eşit, Özgür, Demokratik bir Türkiye için sendikacılık yapar.                                                                                  
Eğitim Sen, Onurlu bir yaşam mücadelesinin adıdır. Gücünü emekçilerin örgütlü gücünden alır. Sermayenin temsilcisi iktidarlara ise Eğitim sen zararlıdır.
Sendikamız gerici iktidarların hep saldırı hedefi oldu. Belli ki gocunuyorlar. Çünkü Eğitim Senliler, gelecek kuşakları elleri ile biçimlendirirler. Bilgi ile donatır, aydınlık bir gelecek için hazırlarlar, onların hatalarını düzeltir. Erdem eker, onur eker, ahlak ekerler. Kısacası eğitim senliler tepeden tırnağa özgür kuşaklar yetiştirmeyi ilke edinmişlerdir. Gericilerin korkuları bundandır.  
Değerli arkadaşlar, eğitim iyi yönetilmiyor.350 binden fazla öğretmen işsiz 36 sı işsizlikten intihar etti. Çalışanların da binlercesi norm fazlası duruma düştü.  Atanmayı bekleyenleri cami avlusunda yem bekleyen güvercinlere benzetiyorlar.
Bakan değişiyor.  Zihniyet değişmiyor. Hakkını arayanlar yerlerde sürükleniyor. Biber gazından en çok öğretmenler nasibini alıyor. 
Bunları 4+4+4 dinci eğitim de kesmedi. Yüksek öğrenimi de katarak bir dört (+4) daha eklediler. Üniversitelere mescit açılması kararı aldılar. Niğde de milli eğitim müdürleri veli toplantılarını camilerde yapmaya başladı. Eğitim dinayet işleri bakanlığının alanına girmiştir.
İktidarı süresince emekçilere yoksulluktan başka bir şey vermeyen AKP. dokunduğu her yere karanlığı serpiştiriyor. YÖK?ten, yüksek yargıya bütün devlet kurumlarını kendi ihtiyaçlarına göre yapılandırıyorlar. Kadınları doğum makinesi olarak görüyorlar. En az 3 çocuk yaparak bu kapitalist sisteme sürekli köle istiyorlar. Doğayı katleden sularımızı satan, nükleer santrallerle ülkeyi yaşanmaz hale getirmek isteyen böyle bir iktidar görülmedi.  
Şimdi ülkeyi tek adam diktasına götürmek istiyorlar. Baskı ve şiddetle herkesi susturmaya çalışıyorlar. ABD. Emperyalizmi söz konusu olunca selam duranlar, emek ve demokrasi mücadelesi veren, öğretmenleri, öğrencileri, sendikacıları, gazetecileri tutukluyorlar. Yetmiyor, onların avukatlarını da tutukluyorlar. Birde çıkıp demokrasi dersi veriyorlar. İnsana asıl burası zor geliyor. Biliyor musunuz?
Değerli arkadaşlar, emperyalizmin krizi büyüdükçe saldırganlığı da artıyor. Bu kez hedef Suriye?dir. Sürdürülen bu paylaşım savaşı, ölen yoksulların değil öldürten zenginlerin daha iyi yaşayabilmesi içindir. Ülkemiz yönetenlerinin Suriye deki yangını körükleyerek bu yıkımdan mal kapma açgözlülüğü insanlıkla bağdaşmıyor.
Israrla kurdurdukları füze rampaları bir savaş hazırlığıdır. Bunun için meclisten izin almaya gerek bile duymadılar. Buralar zaten NATO toprakları diyorlar. Bu ülkenin devrimcileri, emperyalist işgale 6.ı filoya nasıl karşı durmuşlarsa, bugünde, Ortadoğu?da emperyalistlerin hesabını bozacak böyle bir duruşa ihtiyaç var. 
Bu cağda insanlar, kent merkezlerinde sel sularına kapılarak boğuluyor. Fabrikada, madenlerde, inşaatlarda iş cinayetleri sürüyor. Avrupa birliği olmasa, Şanghay olur diyorlar. Böyle bir ülkeyi hangi birlik kabul eder. Bilen var mı? 
Sadece, Zonguldak Ereğli si ülkeyi anlatmaya yetiyor. 100 bin nüfuslu ilçede 35 bin icra dosyası var.43 bin kişi icralık.  Buraları saraydan görmek zor. Öyle nutuklar atmakta kolay. İş yok. İş güvencesi yok. İnsanlar açlıktan ölüyor. Bunlar Taksime, Camlıca ya en büyük cami yapmanın derdinde.
Soruyorum, bunu sonu nereye gider. Kentler köyler yaşanmaz hale geldi. Ülke kaynakları talan ediliyor. Ormanları, suları satılıyor. Tarımı, turizmi, sanayi yok edildi. Gelir getiren tüm kaynaklar peşkeş çekildi. Sömürü, tüketim ürünleri üzerinden zamla sürdürülüyor. Vatandaş attığı her adımın,  aldığı her nefesin vergisini ödüyor.
Yetmiyor. Kapitalist sistemin temsilcileri emekçilerle bir de alay ediyor.800 tl iyi paradır. Ona mahkûmsanız asgari ücretle geçinirsiniz. Ekmeğin, peynirin fiyatı belli diyor. Bu ülkenin emekçileri, ne onların sadakasına ne de onlara mahkûm kalacaktır. Mutlaka bir kurtuluşunu bulacağız.
Değerli arkadaşlarım, Kapitalist sistem sürdükçe, baskı ve zulümler de sürecektir. Yaşadığımız olumsuzlukların sebebi AKP eliyle sürdürülen bu sömürü sistemidir. Herkim, insanlık onuruna yaraşır bir şekilde yaşamak istiyorsa, bu kapitalist sömürü sistemine, bu gerici dinci faşizme karşı beyniyle, yüreğiyle mücadele etmelidir.  
Selam olsun, bu onurlu mücadeleyi eğilmeyen bir dirençle sürdüren siz mücadele arkadaşlarıma.?
Konuşmanın ardından sendikanın Aydıncık Temsilcisi Veli Akbayır, Fatih İlköğretim Okulu?ndan emekli olan öğretmen Nihal Arı?ya, Tüm Bel Sen Mersin Şube Başkanı Recep Kara da aynı okuldan emekli olan diğer öğretmen Adil Demir?e plaket verdi.
Kara, plaket takdimi esnasında yaptığı kısa açıklamada, geçtiğimiz günlerde vefat eden sanatçı Müslüm Gürses?e çıkarılan ve Başbakan Erdoğan?ın sildirdiği 600 bin liralık hastane masrafını hatırlatarak, ?Siz de aynı duruma düşseniz aranızda Başbakan?a ulaşıp bu borcu sildirebilecek biri var mı? diye sorarak, ?İşte ülkemizin geldiği nokta bu. Başbakan?ı tanımıyorsanız bu parayı ödemek zorundasınız? diye konuştu.
Yemekte, sendika üyesi öğretmen Muharrem Özkeçeci, eşi Ayşe Özkeçeci?ye doğum günü sürprizi yaparak, hazırlattığı pastayı masaya getirtti. Bu sürpriz karşısında büyük mutluluk yaşayan Ayşe Özkeçeci, doğum pastasındaki mumları alkışlarla üflerken pasta ve hediye için eşine sarılarak teşekkür etti.
Müzikli eğlence ile sona eren yemeğe, TÜM BEL SEN Mersin Şube Başkanı Recep Kara, Tarım OKAM SEN Mersin Şube Başkanı Gazi Düz, Eğitim Sen Aydıncık Temsilcisi Veli Akbayır, SES Anamur Temsilcisi Hamit Durna, BES Anamur Temsilcisi Şahin Geyik, Anamur Baro Temsilcisi Emrah Oğul, ADD Anamur Şubesi Başkanı Murat Kemal Gökyar, Nüfus Müdürü Mustafa Şahin, Mal Müdürü İlhami Avcıoğlu, CHP İlçe Başkanı Nevin Özel ve yöneticiler, ÖDP İlçe Başkanı Vedat Çelik ve yöneticiler ile çok sayıda sendika üyesi katıldı.

pqf5-020pqf5-029
pqf5-030pqf5-022pqf5-023pqf5-024pqf5-0271pqf5-028pqf5-031pqf5-032pqf5-033pqf5-025pqf5-026pqf5-027

Yorum (1)

Anket

Mersin - Antalya yolu tamamlandığında Anamur'a ne gibi faydaları olur?

  • Turizm yatırımları artar, turizm gelişir (45.0%, 513 Oy)
  • Göç alır, fayda değil zarar getirir (33.0%, 375 Oy)
  • Anamur'un il olmasına katkı sağlayabilir (12.0%, 134 Oy)
  • Tarım ürünleri kolay pazarlanır (10.0%, 116 Oy)

Toplam Oy: 1,139

Loading ... Loading ...

HAVA DURUMU

ANAMUR

İLETİŞİM SAYFALARI

Son Yorumlar

  • Mehmet Büyükarı: Işıklar içinde olsun… İlk kez Bulut’u...
  • Şeref Koz: Genç meslektaşımız Sevgi Kilunç’ı ve onun yetişmesine katkı...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Haziran emekçiler için ne kadar hüzün dolu olsada yine...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY:
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Emeği geçen tüm usta öğretici, kursiyer, idareci ve...
  • Vatandaş: Sayın Müdür Bey, Anamur Devlet hastahanesi yeni binasına...
  • Şeref Koz: Kim ne derse desin Anamur’da en çok çalışan CHP’liler...
  • Şeref Koz: Ruhu şad olsun. Sayın Fikri Sağlar’a ve ailesine başsağlığı...
  • Vatandaş: Biz toplum olarak şak-şak yalaka ve taklacılığını ekonomik,...
  • Abdullah Aydın: Emek en yüce değerdir.