Konu Arşivi | "Eğitim-Sen Anamur Temsilciliği"

Konular:

Kadınlar özgürlük, eşitlik ve demokrasi istiyor.

Tarih: 08 Mart 2014 Yazan: editor3

dsc_1419Anamur Emekçi Kadınlar Platformu, 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla yürüyüş düzenledi. Eğitim Sen önünde toplanan kadınlar, ellerinde pankartlarla eski Cumhuriyet meydanına kadar yürüdü. Yürüyüşe çok sayıda erkek de destek verdi. Platform adına açıklama yapan Anamur Eğitim-Sen üyesi Songül Sağlam, şunları söyledi:

?8 Mart 1857 tarihinde ABD?nin New-York kentinde 40 bin dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret  istemiyle bir tekstil fabrikasında başlattığı mücadelenin ve bu mücadele sonucunda polisin işçilere saldırarak çoğu kadın 129 işçinin hayatını kaybetmesinin anısına, dünyanın her yerinde ve ülkemizde daha iyi bir dünya özlemi taşıyan kadınların hak arama mücadelesinin günüdür.

8 Mart, kapitalizmin tarihsel süreçte, kadın ile ihtiyaca bağlı olarak “ucuz emek - kutsanmış annelik” arasında kurduğu ikiyüzlü ilişkinin neoliberal politikalarla ülkemize yansımasının dayatıldığı bir dönemde, kadının varoluş mücadelesi için tarihsel bir anlam kazandığı gündür.

Bizler bugün emek ve meslek örgütlerinden kadınlar olarak, 8 Mart mücadelesinin haklılığından aldığımız cesaret ve güç ile  kapitalizmin ve onun erkek egemen zihniyetinin  yarattığı ekonomik, siyasal ve sosyal kuşatılmışlığı kırmak, umut ve güven dolu onurlu bir geleceği kurmak, kaybettiklerimizi kazanımlara dönüştürmenin güçlü adımlarını örgütlemek için bir araya geliyoruz.

Biz kadınlar, yüzyıllardır kapitalizmin ve erkek egemenliğinin yarattığı güvencesizliği, yoksulluğu, işsizliği, şiddetin her türlüsünü, savaşı, ırkçılığı ve militarizmi en yoğun ve en ağır biçimiyle yaşayanlarız. Küresel ekonomik kriz, savaşlar ve yaşamlarımızı kuşatan muhafazakârlık biçimleri ile sürekli yeniden üretilen şiddet, cinsiyetçilik ve ırkçılığa maruz kalıyoruz.

Bizler, kadın ve erkeği eşit görmediğini açıklayan; kadının kimliğini reddeden, eril, iktidarını her gün yeniden üretmek için kurguladığı aile içine hapseden, “fedakâr anne, iffetli eş ve sigortasız işçi” haline getiren; kürtaj yasağı, çocuk doğurma baskısı altında bırakan;  ırkçı, gerici, piyasacı politikalarla eğitim ve sağlık başta olmak üzere temel haklarına ulaşmasının önüne geçen AKP politikalarına karşı sözümüzü söylemek için bir araya geliyoruz.

Ülkemizde, kadın cinayetlerinin yüzde 1400, cinsel taciz ve tecavüzün yüzde 38, cinsel istismarın yüzde 53 oranında artışına yol açan kadın düşmanı politikaların birinci elden sorumlusu erkek egemen AKP iktidarı ve uyguladığı kadın düşmanı politikalardır. Kadınların özel ve toplumsal yaşamda yükselttikleri hemen her itiraz, karşı duruş erkek- devlet-polis şiddeti ile bastırılmaya çalışılmaktadır. Kadınların insanlık dışı yöntemlerle, vahşice, toplumun, devletin gözü önünde öldürülmesi ve artan kadına yönelik şiddetin faillerinin yargı eli ile tahrik adı altında indirimlerle serbest bırakması kadınları öldürenleri cesaretlendirmekte, kadın cinayetlerini körüklemektedir Kadınlar yaşamın her alanında ayrımcılığa, baskıya şiddete ve sömürüye maruz kalmakta ve bunun “kader” olarak kabul edilmesi gerektiği,hamile kadınların dışarıya çıkmaması, durumlarından utanmaları gerektiği  vaaz edilmektedir.

Hükümetin ürettiği tüm politikalar ve buna bağlı olarak çıkarılan yasaların tamamının fikri alt yapısını ” kadın erkek eşit değildir ve kadının asıl yeri aile içidir, evidir” anlayışı oluşturmaktadır. Son olarak Kadın Bakanlığı?nın kaldırılarak yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı?nın kurulması aynı yaklaşımın sonucudur.

Hükümet hayata geçirdiği emek düşmanı yasal düzenlemelerle, emek-sermaye ilişkisini ve çalışma

yaşamını esneklik paradigması çerçevesinde dönüştürmeyi amaçlıyor. Bir yandan var olan hakları tırpanlarken diğer yandan da taşeron, ucuz, geçici ve güvencesiz çalışma biçimlerini kurumsallaştırarak ülkeyi ucuz emek cennetine çevirmek istiyor. Kadın istihdamını artırmaktan kastedilen ise esnek ve güvencesiz çalışma biçimleri ile toplumsal yaşamın dışına iterek kadın emeği sömürüsünü daha da artırmak anlamına geliyor.

Biz kadın emekçiler, kamu hizmetlerinin özelleştirildiği, esnek-kuralsız, güvencesiz, performansa dayalı çalışmanın yaygınlaştığı, iş yükümüzün her geçen gün arttığı bir ortamda, iş kanunundan, sosyal güvenliğe, sendikalar kanunundan ulusal istihdam stratejisine kadar birçok emekçi düşmanı yasal düzenleme ile düşük ücretle çalışmaya zorlanmakta ve işsizliğe mahkûm edilmek istenmekteyiz. Kadın olduğumuz için çalıştığımız işyerlerinde bir taraftan yükselme ve terfilerde ayrımcılığa maruz kalırken diğer taraftan tacize, şiddete ve mobbinge uğramaktayız. Bütün bunların yanında, sosyal devletin sorumluluğu olan ve toplumsallaşması gereken ev işleri, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı vb. sadece kadınların yapması gereken işler olarak hala dikte edilmektedir. AKP Hükümetinin bir yanı ile piyasacı diğer yanı ile gerici politikaları biz kadınları toplumsal yaşamdan dışlayarak eve hapsetmeyi hedeflemektedir. Bir taraftan sosyal haklarımız kısıtlanırken diğer taraftan işyerlerinde ücretsiz kreşlerin olmadığı koşullarda, bizlere yapılan “en az üç çocuk doğurun” telkinleri sosyal rolümüzü ev-çocuk-yaşlı bakımı üçgeni olarak tanımlamaktadır.

Biz KESK, VE TMMOB?lu Kadınlar kapitalist sisteme, erkek egemenliğine ve bunların bileşik sonuçları olan çifte ezilmişliğe ve çifte sömürüye bir kez daha hayır diyoruz.

Eğitim Sen Anamur Yönetim Kurulu Üyesi Çiler Apaydın ise yapılmasını istedikleri düzenlemeleri şöyle sıraladı:

?Başta “8 Mart?ın resmi tatil olması” talebi olmak üzere:

Kadın bedeni üzerindeki tüm söz ve karar haklarının kadına ait olduğunun kabul edilmesini, siyasi iktidarların kadının bedeninden elini çekmesini,

“Kadın”ı aile ve namus ile kurumsal olarak da özdeşleştirilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı?nın kaldırılarak Kadın ve Eşitlik Bakanlığı?nın kurulmasını,

Kadını eğitimden,  yaşamdan koparan, çocuk gelinleri meşrulaştıran, çağdışı gerici yaklaşımın son örneği 4+4+4 eğitim düzeninin kaldırılmasını,

Kadın istihdamında tek seçenekmiş  gibi görünen esnek-güvencesiz-kayıt dışı ve taşeron çalıştırmaya son verilmesini,,

Eşit işe eşit ücret ve insanca yaşanmasına olanak veren “yeterli ücret” verilmesini,

Sendikalaşma ve örgütlenme önündeki her türlü yasal ve fiili engellerin kaldırılmasını,

Ev işçisi ve ev eksenli çalışan kadınların emeklerinin görünür kılınarak sosyal güvence kapsamına alınmasını,

Çocuklarımızı güvenle bırakacağımız ücretsiz, sağlıklı kreşler ve bakım evlerinin sağlanmasını,

Başta cinsiyet ayrımcılığı olmak üzere her türlü sömürü ve ayrımcılığa son verecek eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir anayasa hazırlanmasını,

Şiddete uğrayan kadınların korunmasını ve kadın cinayetlerinin engellenmesini,

Eşitlik ve özgürlük talebi ile mücadele yürüten kadınlara yönelik gözaltı ve tutuklamaların son bulmasını,

İşyerinde, sokakta, evde kadına yönelik taciz, tecavüz ve mobbingin son bulması için düzenleme yapılmasını,

Kadından yana imza atılan uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını

İSTİYORUZ

Ve en önemlisi talebimiz eril, gerici ve liberal politikaların kadınlara dayattığı ev hapsine, işsizliğe, güvencesizliğe ve her türlü şiddet aygıtına karşı çıkarak, bilincimizi örgütlü ve özgürce ifade etmek amaçlıdır.

Ekonomik, siyasal ve sosyal kuşatılmışlığın kırıldığı, umut ve güven dolu onurlu bir gelecek, hak ve olanak eşitliğinin olduğu, çoğulcu, özgür ve sosyal adalet temelli bir dünya istiyoruz.

Bizler farklı görüşlerin zenginlik olduğuna, kadınların dayanışmasının ve ortak bir mücadele yürütmesinin bir temenniden öte zorunluluk olduğuna inanıyoruz.

Çünkü bu mücadelenin toplumun her kesiminden ezilen, dışlanan ama isyan eden, barış, emek, demokrasi eşitlik ve özgürlük mücadelesi ile kadın mücadelesinin ayrılmaz bütünlüğüne inanan bütün kadınlarla yaşamın her alanında yan yana, omuz omuza, el ele olduğumuz sürece başarılı olacağına inanıyoruz.

Çünkü gün dayanışma günüdür…

Çünkü gün direnme ve isyan etme günüdür…

Çünkü gün kadınların mücadele günüdür…?dsc_1426dsc_1422dsc_1428dsc_1432dsc_1435

Yorum (0)

Konular:

KESK üyeleri iş bıraktı

Tarih: 20 Aralık 2013 Yazan: editor3

blyqtwyxaf007Anamur?da KESK?e bağı Eğitim Sen, SES ve BES üyeleri iş bırakma eylemi yaptı. Eylem kapsamında Eğitim Sen önünde toplanan sendikaların üyeleri eski Cumhuriyet meydanına kadar yürüyüş yaptı. Burada topluluk adına açıklama yapan Eğitim Sen Temsilcisi Mustafa Bakır, şunları söyledi:

?Bir sistemin emekten yana olup olmadığını anlamanın yolu bütçesine bakmaktır. Emek alanında karşılaştığımız yıkım politikaları, ülkemizin içinde bulunduğu karanlık tabloyu açıkça gözler önüne sermektedir. Emekçilere güvencesiz ve esnek çalışma yaşamı, kölelik düzeni dayatılmakta, işini kaybetme tehlikesi sendikasızlaşmayı beraberinde getiren bu düzenlemeler kamu alanında da yaygınlaşmaktadır.

AKP?nin ısrarla gündemde tutuğu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki kapsamlı değişiklikler. Tüm kamu emekçilerini taşeron, esnek, performansa dayalı, güvencesiz ve kuralsız bir çalışmanın ucuz iş gücü haline dönüştürmek istemektedir. Yandaş sendika ile yapılan 2014 dönemini kapsayan, toplu satış sözleşmesinde milyonlarca emekçinin haklarının bir kez daha gasp edildiğini gördük.

AKP hükümeti attığı her adımda bu tabloyu daha karanlık hale getirmekte,bu adımların izi, 2014 yılı Bütçesinde net bir şekilde görülmektedir.

Hazırlanan bütçe, AKP?nin sınıfsal tercihini ortaya koyuyor. Emekçilerin birikimlerine el koyarak, ağır vergilerle toplanan kaynaklar, savaşın, rantın, muhafazakârlığın tesis edilmesinde kullanılmaktadır. Bu soygun düzeni, emekçilerin vergileri ile finansa edilmekte, emekçilerin ödediği her kuruş vergi kendilerine toma, biber gazı, gözaltı, baskı ve ölüm olarak dönmektedir.

Bunun yanında yoksul halkın eğitim, sağlık gibi temel haklara erişimi her gecen gün daha da zorlaşmakta. Bu haklar sermayeye peşkeş çekilmektedir. Üretimde eken, biçen olmayanlar vurgunla en büyük payı kapıyorlar. Emekçilerden gasp edilenlerin iki gündür yapılan operasyonlarla kimlere gittiği açıkça görülmektedir.

Bütçe bu dönüşümü finanse etmede bir araç olarak kullanılıyor. 2014 yılı için kamu emekçilerinin maaşlarına net 123 lira artış yaptılar,oda buharlaştı. Memurlara ülke batar diye 3 kuruş zam yaparken soygunculara deniz feneri tutanlar, Sayıştay?ın bütçe denetim raporunu bu yılda devre dışı bıraktılar.

Emekçiler şunu iyi bilmelidir. AKP sermayenin temsilcisidir. Sermayeye ve uluslar arası tekellere hizmet etmek üzere programlanmıştır. Bu görevini yerine getirdiği sürece iktidarda tutunabileceğini biliyor. Dışarıda benim işçim daha ucuzdur, diye uluslararası tekelleri çağıran iktidardan emekçilere fayda gelmez.

Bu güne kadar emekçiler, öğretmenler, doktorlar, avukatlar, yazarlar, sanatçılar hiç bu kadar aşağılanmamıştır. Türkiye dünyanın en büyük hapishanesine dönüştü.

AKP ezilenleri birbirine düşürmekte böylece mücadele geleneğini yok etmektedir. Israrla hak alınmaz ben veririm demekte, tüm halkı bu cendereye sıkıştırmaktadır. Bunlar emekçilerin, ezilenlerin birlikteliğini sevmezler. Onların güç birliğinden korkarlar.

Bu anlamda emekçiler hak kayıplarını önlemek ve yeni kazanımlar elde etmek için fiili ve meşru mücadeleyi yükseltmelidir. Baskılar karşında, taleplerimizi ezilen tüm kesimlerin talepleri ile birleştirerek bu saldırılara karşı koymalıyız.

Bizler Savaşın, rantın, gaspın,vurgunların bütçesine hayır diyoruz.

Taleplerimiz:  Kayıplarımızın telafisi için her kamu emekçisinin maaşına en az 300 lira zam yapılması, Herkese iş ve ücret güvencesi sağlanması, Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, Maaşlarımızın vergi artışından etkilenmemesi, Kadın emekçilere pozitif ayrımcılık uygulanmasıdır.

AKP?nin siyasi hedefleri doğrultusunda hazırladığı 2014 yılı bütçesini kabul etmiyoruz tüm kamu emekçilerini birlikte mücadeleye çağırıyoruz. Kararlıyız mücadelemizi sürdüreceğiz.

Buradan, AKP iktidarına sesleniyoruz. İyi bakın bizler, tekel direnişinde tekmelediğiniz işçileriz. Kızılay meydanında biber gazı, toma ile saldırdığınız eğitim emekçileriyiz. Üniversitelerde, Gezi direnişinde copladığınız gençleriz. Cezaevlerine doldurduğunuz devrimcileriz. İyi dinle iktidar, siz çoktan kaybettiniz. Bütün zorbaların hak ettiği yere siz de gideceksiniz.

Selam olsun, iktidarın faşizan baskılarına boyun eğmeyen, direnen mücadele eden tüm emekçi arkadaşlarıma.?

Basın açıklamasının ardından topluluk sendikaya döndü.blyqtwyxaf010blyqtwyxaf008blyqtwyxaf009

Yorum (0)

Konular:

KESK üyeleri Perşembe günü iş bırakıyor

Tarih: 18 Aralık 2013 Yazan: editor

Anamur?da KESK?e bağlı sendikaların üyeleri 19 Aralık Perşembe günü iş bırakma eylemi yapacak.

Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Mustafa Bakır, SES Anamur Temsilcisi Hamit Durna ve BES Anamur Temsilcisi Şahin Geyik, yaptıkları ortak açıklamada, şunları kaydettiler: ?Emek alanında karşı karşıya olduğumuz yıkım politikaları, ülkemizin içinde bulunduğu karanlık tabloyu açıkça gözler önüne sermektedir. Emekçilere güvencesiz ve esnek çalışma yaşamı, kölelik düzeni dayatılmakta, işini kaybetme tehlikesi, sendikasızlaşmayı, koruyucu düzenlemelerden yoksun kalmayı beraberinde getiren bu düzenlemeler kamu alanında da yaygınlaşmaktadır.

AKP’nin ısrarla gündemde tutuğu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki kapsamlı değişiklikler. Tüm kamu emekçilerini taşeron, esnek, performansa dayalı, güvencesiz ve kuralsız bir çalışmanın ucuz iş gücü haline dönüştürülmek istenmektedir.2014-2015 dönemini kapsayan, yandaş sendika ile yapılan toplu satış sözleşmesinde milyonlarca çalışan ve emeklinin haklarının bir kez daha gasp edildiğini gördük.

AKP hükümeti attığı her adımda bu tabloyu daha karanlık hale getirmektedir.Bu adımların izi gündemde olan 2014 yılı Bütçe Kanunu Taslağında net bir şekilde görülmektedir.Bizler kamu emekçileri olarak, hak kayıplarımızı önlemek ve yeni kazanımlar elde etmek için fiili ve meşru mücadeleyi yükseltmekten başka bir yolumuzun olmadığını biliyoruz. Kamu emekçileri hükümetin artan baskılarına rağmen örgütlülüğünü ve mücadelesini büyüterek, taleplerini ezilen tüm kesimlerin talepleri ile birleştirerek bu saldırılara karşı koyacaktır. Bu kapsamda AKP iktidarının siyasi ve ideolojik hedefleri doğrultusunda hazırladığı 2014 yılı bütçesini kabul etmiyoruz. Bu anlamda 19 Aralıkta meydanlarda olacağız.

Taleplerimiz:

Kayıplarımızın telafisi için her kamu emekçisinin maaşına en az 300 lira zam yapılmasını

Herkese iş ve ücret güvencesi sağlanması

Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması

Maaşlarımızın vergi artışından etkilenmemesi

Kadın emekçilere pozitif ayrımcılık uygulanmasıdır.

Bizler savaşın, rantın, sermayenin, muhafazakârlığın bütçesine hayır diyoruz. Bu anlamda 19 Aralık günü işyerlerine gitmeyerek Sendikamız EĞİTİM-SEN’de bir araya gelerek saat:13.30 Anamur Cumhuriyet (eski)meydanına yürüyeceğiz orada 14.00 taleplerimizi içeren basın açıklaması yapacağız.

Örgütlü, örgütsüz tüm kamu emekçilerinin gasp edilen haklarına sahip çıkmak yeni kazanımlar elde etmek için birlikte mücadeleye çağırıyoruz.?

haber0018

Yorum (0)

Konular:

“Nükleer santralin çevre ve insan sağlığına zararları”

Tarih: 04 Kasım 2013 Yazan: editor

Eğitim-Sen Anamur temsilciliği “Nükleer santralin çevre ve insan sağlığına zararları” konulu konferans düzenledi.

Eğitim Sen Anamur Temsilciliği?nin düzenlediği ?nükleer santralin çevre ve insan sağlığına zararları? konulu konferansın ardından, CHP?liler ve Eğitim Senlilerin oluşturduğu bir grup, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü?ne gönderilmek üzere Anamur Kaymakamlığı?na itiraz dilekçesi verdiler.

Eğitim Sen Anamur Temsilciliğinde düzenlenen konferansın açılış konuşmasını yapan Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Mustafa Bakır, şunları söyledi:

?Uygarlık, ne lüks araçlar ne gökyüzüne yükselen gökdelenlerdir. Ne de enerji ihtiyacını gerekçe göstererek, insanlığı bir anda yok edebilecek güçte nükleer santraller kurmaktır. Uygarlık gelecek nesillere, bırakabileceğimiz sağlıklı yasam alanlarından başka bir şey değildir. Kirlettiğimiz doğanın bizden bir gün intikamını alacağını bilmeliyiz. Bundan hepimiz sorumluyuz.

Bir tolumun uygarlığı yaşadığı doğal temiz cevre ile ölçülür. İnsanlık kullandıkları kirli enerji ile çağdaşlaşmaz. Kapitalizmin kar uğruna katlettiği kirlettiği doğanın adı uygarlık olamaz. Bu bizlerin, çocuklarınızın geleceğini karartıyorsa, hayattan koparıyorsa ölüler için enerji gerekmez.

Burada Nükleer satıcısı emperyalistleri anlıyoruz. Onlar ellerinde kalan kirli teknolojilerini buralara kurup paraya dönüştürmek istiyorlar. Bizi yönetenlerin nükleerde ısrarını anlayamıyoruz. Onlara buradan soruyoruz bu toplumun sağlığı sizi hiç mi ilgilendirmiyor. Kar hesabı yaptığınız kirli Nükleer enerji bu toplumun canından daha mı değerlidir.

İnsanlık yaşanan bunca acıdan, felaketten niçin ders çıkarmıyor. Çernobil faciasını unutmuşsanız, Japonya Fukuşima daki felaketi demi duymadınız. Daha dün (23.10.2013 )de nükleer santral yapacağınız bölge de 4.5 büyüklüğünde deprem oldu. Akdeniz de deprem diye açıklandı. Akkuyu?nun da tamda burada olduğundan hiç bahsedilmedi. İllaki ders çıkarmak için ülkemizin demi bir acı yaşaması gerekiyor. Niçin anlamıyorlar.

Yine hatırlatıyoruz. Rusya da yaşanan Çernobil kazasında 100 bin kişi öldü.160 bin km2 toprak kirlendi. Buralarda yüzlerce yıl tarım yapılamayacaktır. Buralarda kanser vakaları büyük ölçüde arttı. Japonya?daki felaketin boyutu şu anda hala bilinemiyor. Çünkü felaketin yıkımı, tehlikesi devam ediyor. Yıkımın boyutunun Çernobil den sonra en büyük nükleer felaket olduğu biliniyor.

Dünyanın en gelişmiş teknolojilerini de kullansanız işe yaramıyor. Nükleerin hiçbir garantisi yok. Onunla yaşayacaksanız, büyük bir tehlike altındasınız. Çünkü Radyoaktif maddelerle yüklü bir yerde yaşayacaksınız. Bunun tehlikesiz olanı yoktur.  Ondan kurtulmanın tek yolu onu kurdurmamaktır.

Kimseyi kandırmasınlar. Orada tarım yapılamaz. Yapsanız da bu ürünleri kimseye satamazsınız. Orada turizm olmaz. Çünkü kimse Cehenneme piknik yapmaya gelmez.

Burada bulunan kitle örgütleri adına bizler uyarımızı sürdürüyoruz. Bu kirli enerji ısrarından vazgeçilsin. İnsanların sağlığından değerli bir şey yoktur. Ülkemizde temiz, ucuz alternatif enerji alanları fazlası ile vardır. Bizler kirli nükleer santralleri kurdurmamak için mücadelemizi sürdürüyoruz.

Buradan ülkeyi yöneten, yönetmeye talip olan siyasetçilere sesleniyoruz. Eğer yaşadığınız çevreye sahip çıkmazsanız, gelecek kuşaklar bunun hesabını sorar. Bu söylediğimizi yaşayarak görürsünüz. O zaman iş işten geçmiş olur. Nükleere yapılan yatırım enerjiye değil felakete yatırımdır.

Değerli Arkadaşlar AKP iktidarı rant için doğayı, çevreyi yağmalıyor. Nerede bir orman ve yeşil alan görse hemen yol yapıyorlar. Nerede bir park varsa ağaçları kesip AVM yi konduruyorlar. Nerde bir dere buldular HES yapıyorlar. Yetmiyor şimdi Akkuyu ve Sinop?a nükleer yapma kararı aldılar. Öyle bir konuma geldik ki, sanırım çevreyi, insanlığı bunlardan korumak gerekiyor. Bunda hepimize büyük görev düşüyor.?

TEMA Anamur Temsilcisi Durmuş Deniz de konuşmasında şunları söyledi:

?Akkuyu Nükleer Santral Sahası, kuş uçumu Mersin?e 145 km, Gülnar?a 35 km, Silifke?ye 55 km, Anamur?a 85 km, Bozyazı?ya 65 km, Aydıncık ilçesine 30 km ve Kıbrıs?a 110 km uzaklıkta ve Mersin-Antalya yolu üzerindeki Büyükeceli beldesinden ayrılan bir yolla gidilen Akkuyu mevkiindedir.

Nükleer santrallerde enerji,  istasyonun merkezindeki reaktörün içinde üretilen ısıyla sağlanır. Bu ısı, uranyum atomunun zincirleme reaksiyonu sonucu elde edilir. Atomun çıkardığı ısı enerjisi yüksektir, ama çıkardığı radyasyon çok daha yüksek ve zararlıdır. Ancak özel binalarda veya kurşun mezarlarda saklanabilir. Reaktörde, açığa çıkan nötronları emme yeteneği olan kontrol çubukları vardır. Çubuklardan çıkan bu ısı reaktörün çevresini saran gaz tabakası tarafından emilir. Isınan gaz ısı değiştirici de ki ufak boruların içindeki suya alınır.

Uranyum içerisinde ısı verecek enerji tükendikten sonra uranyum çubukları soğuyuncaya, radyasyon normal seviyeye gelinceye kadar suyun altında muhafaza edilirler. Muhafaza süresi dolduktan sonra yapılan analizler sonunda  radyasyon seviyesi yüksek olanlar ayrılır.  Radyasyonu normal düzeye inen katı cisimler toprağa gömülürken, sıvı olanlar denizlere veya göllere karıştırılır.

Nükleer Santral Türkiye?nin Doğu Akdeniz?in en temiz denizini ve kıyılarını nasıl etkileyecek?

Nükleer Santrallerden çıkacak radyoaktif atıkların çevreye ulaşımı; rüzgarın ve yağmurun yardımıyla atmosferde taşınması birde denizlere, göllere ve toprağa karışımı şeklinde olur. Doğa olaylarıyla bitki örtüsüne ve sulara karışan radyoaktif maddelerin insan vücuduna ulaşımı kolaylaşmış olur.

ABD de, Kaliforniya eyaletinin deniz kıyısında kurulan 2 nükleer santralın son 30 yılda her gün ortalama 68 milyar litre suyu sirküle etmesi sonucu ortaya çıkacak çevre sorunlarının incelendiği, Kaliforniya Eyaleti?nin 2006?ya kadar yaptırdığı araştırma raporlarını içeren ve 2008 Mart?ında yayımlanan resmi raporda yer alan bilgilerin ışığında; Mersin Akkuyu?da kurulacak 4800 megawatt kurulu gücündeki VVER-1200 tipindeki nükleer santralın soğutma sisteminde kullanılacak Akdeniz suyunun reaktörlerde tek yönlü veya kapalı devre sirkülasyonu sonucu tetikleyeceği benzer çevresel sorunlar sunulmaktadır. Kaliforniya kıyılarında kurulu nükleer santraların soğutma sistemine çarpan 9 milyon değişik tur deniz canlısı sayısı 80 milyar,   Bu 80 milyar deniz canlısının yüzde 60 yani 48 milyarı larva cağında balık olarak sirkülasyon sırasında haşlanarak öldüğü saptanmıştır. Bunlara ek olarak Kaliforniya kıyılarında yaşan fok, kaplumbağa gibi 57 değişik tür deniz canlısının bu soğutma sistemlerine çarpma ve takılması sonucunda en az yüzde 50?sinin öldüğü belirtilmiştir.?

Türkiye Çimento üreticileri Birliği (TCMB) verilerine göre; 2011 yılında Türkiye?de 63 milyon ton normal inşaat çimentosu üretilmiş, bu miktarın 52 milyon tonu iç piyasada tüketilmiş, ve 11 milyon tonu ihraç edilmiş. Türkiye genelinde ve bilhassa Adana ve Mersin yöresinin çimento sanayisinin böyle bir özel çimento üretme kapasitesi yoktur.  Bu bölgede kurulması düşünülen çok yakın belde olan Akdere civarına kurulması planlanan çimento fabrikalarından ve yeni termik santrallerinden yağacak asit ve kül yağmurları ve çıkacak gazlar ve tozlar Akkuyu Nükleer santral projesinin inşaatı süresince, bölgedeki ve hatta Kıbrıs?taki tarım ve turizm alanlarını, koruma altındaki fok balıklarını ve Mersin?in 2013  Akdeniz olimpiyatlarının  resmi maskotu olan Caretta Caretta kaplumbağaların yaşamını ve  deniz ürünleri ticaretini çok olumsuz etkileyecektir.

Öte yandan Nükleer Santral ve buna bağlı olarak planlanan diğer termik santrallerin denize deşarj edeceği proses suları denizden ortalama su sıcaklığını en az iki derece artıracağı bununda denizde hassas dengede yaşayan plankton ve diğer mikro canlıları etkileyerek denizdeki tüm eko sistemin bozulmasına neden olacaktır. Santralde soğutma suyu olarak kullanılan deniz suyu tekrar denize verilecek. Sıcaklıktaki oynamalar deniz ekosistemini olumsuz etkileyecek ancak şirket bu sorunu pek dikkate almamış. 10 yıl önceki verileri kullanarak rapor hazırlamışlar ve ?Nasıl ki canlılar evrimsel süreçte sıcaklığa uyum sağladılarsa, buradaki ısı değişikliğine de uyum sağlayacaklar? demişler. ? yani  biz değil onlar düşünsün, gerekirse sudaki canlılar evrim geçirsinler? diyorlar.

Nükleer Santrallerin İnsan Sağlığına Zararları

1-Nükleer reaktörlerin çalışması sırasında atık olarak ortaya çıkan Plütonyum üst düzeyde  zehirli ve kanser yapıcıdır. Doğada bulunma ömrü 250 yıldır.

2- Açığa    çıkan    bir diğer   radyoaktif madde olan STRONSİYUM yağış yoluyla bitkilere oradan   hayvanların   sütüne geçerek insanlara bulaşır. Kan kanserine (lösemi) yol açar.280 yıl ömrü vardır.

3-SEZYUM ve İYOD?da besin yoluyla insan vücuduna girer ve Troid bezi kanserine, çocuklarda büyüme aksaklıklarına ve genetik bozukluklara neden olur.

4-1986 Yılında Çernobil?de meydana gelen nükleer patlama sonucu etki alanına giren bölgelerde radyasyonun zararları etkilerine uzun yıllar rastlanmıştır.

Sonuç olarak nükleer Santraller kurulumu uzun süren ve yüksek maliyetli olan tesislerdir. Ömrünü tamamlayan tesislerin sökülmesi işlemi de uzun süreli ve oldukça risklidir. Ayrıca dünyada  şu ana kadar radyoaktif atıkların güvenle saklanabilmesine yönelik bir formül bulunabilmiş değildir.Doğa olaylarının (Deprem,Tsunami vb.) çokça yaşandığı dünyamızda nükleer santraller sürekli kaza tehlikesi taşımaktadırlar.

Nükleer santraller yerine güneş enerjisini, jeotermal enerji kaynaklarımızı, hidroelektrik potansiyellerimizi ve  biyokütle enerjimizi daha verimli kullanarak devreye konulmasıyla çok uzun yıllar enerji gereksinimimizi yerli ve yenilenebilir kaynaklardan sağlama potansiyelimiz mevcuttur. Bundan dolayı nükleer santrallere hayır diyoruz.

Bu nedenle başta Akkuyu Nükleer Santrali olmak üzere diğer doğaya zararlı yatırımların 7 Ekim 2013 tarihinde askıya çıkarılan,  1/100.000 lik Adana-Mersin Çevre Düzeni Planında yer alması nedeniyle  İTİRAZ EDİYOR VE 7 EKİM 2013 DE ASKIYA ÇIKARILAN  1/100 000  MERSİN ?ADANA ÇEVRE DÜZENİ PLANIN, TÜM EKLERİ İLE  İPTAL EDİLMESİ  görüşünde olduğumuzu beyan ederim.?

Toplantıda, Mersin Barosu Anamur Temsilcisi Avukat Emrah Oğul, yasal süreç hakkında bilgi verdi.

DİLEKÇELER VERİLDİ

Konferansın ardından bugün, CHP’liler ve Eğitim Senlilerden oluşan bir grup Mersin Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü?ne gönderilmek üzere Anamur Kaymakamlığı?na itiraz dilekçesi verdiler. İtiraz dilekçesi verme işleminin 7 Kasım 2013 Perşembe günü mesai bitimine kadar devam edeceği kaydedildi.

Dilekçede, şunlara yer verildi:

?Mersin-Adana Planlama bölgesi 1/100 000 Ölçekli Çevre düzeni Planı, Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri  07.10.2013 tarihinden itibaren askıya çıkarılmış olup yasal süre içerisinde itirazlarımızı bildiriyoruz.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı?nca 10.03.2011 tarihinde onanan Mersin-Karaman Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliğinin iptali ve yürütmesinin durdurulması ile ilgili açılan davada Danıştay 6.Dairesi yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.

Mahkeme ??Dava konusu  Çevre Düzeni Planının ekolojik kararların bir arada düşünülmesine olanak veren, strateji ve politika oluşturan bir plan niteliğinde bulunmadığı,sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef ilke ve strateji üretmediği,bir strateji planından daha çok ,alt ölçekli planların konusuna girebilecek alanların plana yansıtıldığı görüldüğünden anılan plan bu açıdan mevzuata uygun bulunmamıştır.?

??????.Plan açıklama raporunda belirtilen saptamaların dava konusu Çevre Düzeni Planını farklı kurumların yetki ve sorumlulukları çerçevesinde aldıkları kararların aktarıldığı ve kısıtlı düzenlemelerin yapıldığı,çevre odaklı değil de çevresel etkiler konusunda duyarlılığın saptanmaya çalışıldığı bir plan biçimine getirildiği anlaşıldığından dava konusu işlem bu açıdan da mevzuata uygun değildir.?

?Bu durumda?.mevzuata,şehircilik ilkelerine,planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık görülmemiştir.?gerekçesiyle yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı?nca 16.09.2013 tarihinde onaylanan ve 07.10.2013 tarihinde askıya çıkarılan bu plan, yukarıda bahsettiğimiz mahkeme kararındaki gerekçelerin hiçbiri dikkate alınmaksızın ve mevzuatta belirtilen planın niteliği ,bilgi toplanması ve uyulacak temel esaslara ilişkin ilkelere uyulmadan hazırlandığı açıktır.İlgili kurum ve kuruluşların, meslek ve sivil toplum örgütlerinin ve halkın  görüşleri alınmaksızın ve planlama sürecine aktif katılım sağlanmaksızın,ortak bir çalışma yürütülmeksizin hazırlanmıştır.Planın çevre odaklı olmadığı,ekolojik dengeyi ,doğal,tarihi ve kültürel çevre değerlerini korumadığı,çevre kirliliği önleyici olmadığı, tam tersine mevcut ekolojik dengeyi,doğal ve kültürel çevreyi yok etmeye yönelik olduğu açıktır.

Planda Akkuyu nükleer santrali 4.1.214 de tanımlanmış ve ek P31?de işaretlenmiştir.

İlimizde turizm alanları olarak ilan edilen Tarsus Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi,Tarsus Karboğazı Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim,Silifke-Kargıcık Turizm Merkezi,Silifke-Taşucu-Boğsak Turizm Merkezi ,Silifke-Narlıkuyu-Akyar Turizm Merkezi,Silifke-Ovacık Turizm Merkezi,Gülnar-Ortaburun Turizm Merkezi,Anamur-Melleç Turizm Merkezi gibi  belirtilen Turizm merkezleri olmak üzere,ilimizde bulunan tescilli doğal sit yaşam alanları olan Büyükeceli, Akkuyu Mevkii Fok Üretme Sahaları 1.Derece Doğal Sit Alanı,Mersin-Erdemli-Alata Deniz Kaplumbağası Yuvalama Kumsalları,Mersin-Silifke Göksu Deltası Sulak Alanı,Mersin-Silifke-Göksu Deltası Deniz Kaplumbağası Yuvalama Kumsalları,Mersin-Anamur Deniz Kaplumbağası Yuvalama Kumsalları,Mersin-Gazipaşa-Anamur Arası Akdeniz Foku Yaşam Alanları, Mersin-Bozyazı-Kızılliman Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Bozyazı-Kızılliman ve Anamur-Sancak Burnu Arası Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Bozyazı-Aydıncık Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Aydıncık Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Yeşilovacık-Taşucu Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Beşparmak Adası Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Dana Adası Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Aksaz Adası Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Büyük Ada (Gilindire Adaları) Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Yelkenli Ada Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Anamur-Pullu Orman Dinlenme Yeri Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Anamur-Karaağan Burnu Akdeniz Foku Yaşam Alanları,Mersin-Aydıncık Adaları Önemli Kuş Alanları,Mersin-Silifke-Göksu Deltası Önemli Kuş Alanları,Mersin-Silifke-Göksu Deltası Önemli Bitki Alanlarının yanında, ilimizin tarım havzaları,kentimizde yapımı planlanan Akkuyu nükleer santrali  yatırımından çok olumsuz etkilenecektir.

Akkuyu Nükleer Santrali bölgesi olan,Nükleer alan olarak planlanan  alanın en yakın  çevresinde Yeşilovacık beldesi, Silifke ilçesi  ve  Aydıncık ilçeleri bulunmakta olup, bu ilçelerin tamamı  gerek sera gerek, bahçe ve açık tarla tarımı ile birlikte Akdeniz?in en büyük sebze , meyve ve narenciye üreticisidir. Bölgede planlanan bu nükleer santralin hayata geçmesi ile birlikte, burada yaşayan halk ürünlerini satamaz olacaktır. Radyasyona karşı duyarlılığın geliştiği bu dönemde, hiç kimse nükleer santralin yanındaki hiçbir tarımsal ürünü almayacaktır. Mersin ilinde en önemli sektörlerden biri de balıkçılık olup, bu yörede binlerce aile balıkçılıkla geçimini sağlamaktadır. Santralin hayata geçmesi ile birlikte, santralin soğutmasında kullanılacak ısınan su Akdeniz?e deşarj edilecektir. Suyun birkaç derece artması ile birlikte de burada balıkların doğal yaşam ortamlar kalmayacaktır.  Bu yörede balık avlanması imkansız hale gelecektir. Akkuyu?nun coğrafi konumu gereği, yani deniz ve hava sıcaklığının yüksek olması nedeniyle teknolojik açıdan burada kurulacak nükleer santralın tek yönlü soğutma sistemi ile çalışması imkânsızdır. Kış aylarında tek yön, yaz aylarında da kuru hava ya da buharlama soğutma kuleleri, yani hibrit soğutma tekniği kullanılması durumunda ise bu santralın hem gücünde en az yüzde 10?luk bir düşme hem de tek yönlü sistemin kullanılması sırasında denizden çekilen 10 milyar litrelik su, aynen Kalifornia kıyılarında olduğu gibi deniz ekosisteminde çevresel felaketlere yol açacaktır. Kapalı soğutma kulelerinin çalışması durumda ise bölge atmosferinde ve tarım alanlarında, asit yağmuru, ağır metal kirliliğinin yanı sıra buharlaşmadan kaynaklanan atık tuz ve minerallerin çevrede neden olacağı zararlar kaçınılmaz olacaktır.

Yukarıda belirtilen ilimizde planlanan turizm ve tescilli olan doğal sit alanlarını ve tarım havzalarını  çok olumsuz etkileyeceği, bölgemizin iklim değişikliğine,geri dönüşümü mümkün olmayan çevre felaketlerine neden olacağı gerçeğiyle,insan ve çevre sağlığını bozacak olan bu yatırımların yapılmasına Mersinli yurttaşlarımız  bakanlığınıza verdiği dilekçelerle karşı olduğunu göstermiştir.İllerdeki tüm sosyal paydaşların plan kararlarına katılımının sağlanarak görüş ve isteklerinin dikkate alınması gerekmektedir.

Bu nedenle başta Akkuyu Nükleer Santrali olmak üzere diğer doğaya zararlı yatırımların 7 Ekim 2013 tarihinde askıya çıkarılan,  1/100.000 lik Adana-Mersin Çevre Düzeni Planında yer alması nedeniyle  İTİRAZ EDİYOR VE 7 EKİM 2013 DE ASKIYA ÇIKARILAN  1/100 000  MERSİN ?ADANA ÇEVRE DÜZENİ PLANIN, TÜM EKLERİ İLE  İPTAL EDİLMESİ İÇİN gereğinin yapılmasını arz ederim.

TC KİMLİK NO:

ADRES???:?

haber0012haber002haber003haber004

Yorum (1)

Konular:

Eğitim-Sen 5 Ekim Dünya öğretmenler gününü kutladı.

Tarih: 07 Ekim 2013 Yazan: editor

Eğitim-Sen Anamur temsilciliği 5 Ekim dünya öğretmenler günü nedeniyle düzenlediği yemekte, önce ülke gündemini değerlendirdiler sonra eğlendiler

Yalıevleri Mahallesi Efsane Restaurant’ta yapılan yemekte yani  emekli olan Anamur Anadolu Lisesi Matematik Öğretmeni Fesih Öztok ‘a palaket verildi. Sendika üyeleri, siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin de katıldığı yemekte sendika temsilcisi Mustafa Bakır  bir konuşma yaptı. Bakır’ın konuşması şöyle;

“Ülke?de sürdürülmek istenen dinci faşizm koşullarında, Eğitim Sen gibi örgütlü sendikal mücadelenin içinde olmak direnmektir. Bu sınıfsal bir direniştir. Politiktir, devrimcidir. Ortaklaşan dil, Emekten, Özgürlükten yanadır.

Eğitim emekçilerinin mücadelesi üzerinde yükselen sendikamız, Ekmek, Adalet, Özgürlük mücadelesini sürdürüyor. Grev ve toplu sözleşme hakkı içeren özgürlükçü bir sendika yasası, Eşit, özgür, demokratik bir ülke için sendikacılık yapıyor. Bunu egemenlerin istediği gibi değil, emekçilerden aldığı güçle yapıyor.

Sendikamızın tarihi, sınıf tavrı ile sürdürülen onurlu direnişlerle doludur. En güzel değerleri yaratan bizler, hiçbir yasaya sığmadık. Hiçbir  baskıya, zulme boyun eğmeyiz.  Onurumuzu ödeyeceğimiz bütün bedellerin üstünde tutarak buradayız. Aydınlık bir gelecek, bilinçli, özgür kuşaklar yetiştirmeyi ilke edindik. Mutlaka başaracağız.

İktidar eğitimi piyasanın hizmetine açtı. Ticarileşen eğitim temel bir insan hakkı olmaktan çıktı. Yüz binlerce öğretmen işsiz. Öğretmen, öğrenci kıyımı sürüyor. Yıllardır tamamlanmış bir eğitim projesi yok. 16 milyondan fazla öğrencisi olan ülkenin bir dönem üzerinde değişiklik yapmadan, kullanacağı programı bir ders kitabı yok.

Okullar imam hatiplere dönüştürülüyor. En fazla din bilgisi öğretmeni alınıyor. Bakan her okula mescit de açacağız diyor. Sermayenin gericiliğin hakim olduğu okullardan bilim kovuldu. Dinci eğitim getirildi. Yıllardır süren, bu yanlış eğitim politikaları yüzünden bir kuşak heba edildi.

Bu gün 5 Ekim dünya öğretmenler günü, ülkemiz öğretmenler gününe bilimsel laik  - dinci eğitim, çelişkisi artarak giriyor. İyi ki umudumuzu büyüten siz aydın, sınıfsal bilinci almış eğitimci arkadaşlarımız var. 5 Ekim Dünya öğretmenler gününüz kutlu olsun.

Bizler eğitim ve diğer alanlarda yaşanan sorunların bu iktidar eliyle çözülmeyeceğini zaten söylüyorduk.  Medrese özlemi ile yanıp tutuşan adamlara gel şu eğitimi yönet denirse olacağı budur. Modernleşme çabasındaki bir toplumun yönetimini gerici, tutucu siyasal partiden beklemek yanlıştır.

Ülke iyi yönetilmiyor. Gelir getiren tüm kaynaklar satıldı. Hakkını arayanlara polis copu, biber gazı ile saldırıyorlar. Çiftçisine hakaret ediyorlar. Askeri ücretliye 800 tl fazla görülüyor. Üstüne birde hesap kitap dersi veriyorlar. Ne giyeceğimizi, ne içeceğimiz belirliyorlar.  Bir tek yoksulluğumuz onları ilgilendirmiyor. Kendi maaşlarını bir gecede askeri ücretin 15-20 katı yapanlar. Birde çıkıp hak hukuk adaletten bahsediyorlar.

İktidara gelirken, din vicdan özgürlüğü, insan hakları, demokrasi diyerek geldiler. O zaman devlete ait fabrikalar vardı. Ormanlarımız, toprağımız, suyumuz vardı. Şimdi fabrikalar kapatıldı. Ormanlarımız sularımız satıldı. Çalışanlar işsiz, aç , ellerinde de bir tek din kaldı.

Bu ülkede açlıktan çocuklar ölüyor. Bir ilin vali yardımcısının yetkilendirdiği kişi, Suriye deki cetelere13 koli para taşıdığı anlaşılıyor. Devletin örtülü ödenek diye adlandırılan kasasından, son 8 ay içinde 873 milyon tl çekiliyor. Ne yapıldığı konusunda kimse hesap vermiyor.

Ne zaman öğrenciler parasız eğitim istedi, işçiler, emekçiler haklarını talep etti, onların sesini kısmak için, faşizan baskıcı yasalar, torbayla çıkarılıyor. İşte bunların yönetim anlayışı, demokrasi diye diye krallıklarını ilan ettiler. Mutlaka bunlara dur denilmelidir.

İleri demokrasileri ODTÜ duvarlarına çarptı. Gezi eylemleri ile başlayan süreç korkularını artırıyor. Fiyakaları bozuldu.Korkudan toma, biber gazı, polis copuna sarıldılar. Bunlar kaybetme korkularıdır. Korksunlar. Bu topraklarda ABD dayımdır diye efelenmek kime söker.Gezi, Açlıkla, yoksullukla terbiye edilmek istenen, örselenen, incinen halkın onur isyanıdır.

Gezi de demokratik hakkını kullananları, öldüresiye dövdüler. Öldürdükleri, kör ettikleri insanlara üzülecekleri yerde, kaldırım taşları, kırılan fayanslar için dava acılıyor. Eczacılara neden ilaç verdin, doktorlara yaralıları neden muayene ettin, avukatlara da niçin savundun diye soruşturma acılıyor. Bunlar faşizm koşulların da yaşanır.  Bunun sorumlusu olan AKP. Birde çıkıp dünyaya demokratlık taslıyor.

Ülke AKP eliyle  savaş bataklığına sürükleniyor.Emperyalist gücün taşeronluğunu yapan AKP in Suriye?de mezhep çatışması, savaş kışkırtıcılığı yapmaları kaygı veriyor. Savaş tezkeresini TBMM den geçirdiler.Suriye de Savaşmaya can atıyorlar. Ülkenin her yanını NATO askerleri ,ölüm füzeleri ile doldurdular.Savaşın cephe ülkesi haline geldik.Komşuları ile savaş istemek nasıl bir insanlık hali, Savaş zalimleri besler. Savaş için değil Barış için akıl kullanılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, AKP sermaye güçlerinin ihtiyacı için var edildi,emekçi güçler gönderecek. Hiçbir kuvvet hiçbir baskı, sokağın adalet ve özgürlük talebini susturamaz. Direnişlerin ışığında devrimci görevler sizlere düşüyor.

Tekrar güçlü gelirse, ne işçi sınıfı, ne sol, ne özgürlük, ne demokrasi olacaktır. Bunun için her birimizin yüreğini ortaya koyup, bu kapitalist sömürü sistemine, bu gerici dinci, faşizme karşı, mücadelede bende varım demesi gerekiyor. Yaşanılabilir, demokratik,çağdaş bir ülke için  mücadele eden direnen, siz arkadaşlarımı saygı ile selamlıyorum” dedi.

Yemek; yerel sanatçı, bağlama üstadı Ali Koyu’nun yaptığı müzik eşliğinde danslar ve eğlenceyle geç saatlere kadar devam etti .haber012haber001haber0021haber0033

haber0041haber0051haber0061haber007haber008haber009haber010haber011haber013haber014haber015haber016haber017haber018

Yorum (1)

Konular:

KESK?e bağlı sendikalar, iş bıraktı ve yürüdü.

Tarih: 18 Haziran 2013 Yazan: editor

Anamur?da KESK?e bağlı sendikaların üyeleri Taksim direnişine destek amacıyla bir günlük iş bırakma eylemi ve yürüyüş yaptı.

Eğitim Sen binası önünde toplanan sendikaların üyeleri buradan ?her yer Taksim, her yer direniş? sloganları atarak eski Cumhuriyet meydanına kadar yürüdü.

Eğitim Sen Anamur Temsilcisi Mustafa Bakır, grup adına yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:

?Değerli arkadaşlar, Taksim Gezi Park?ın rant alanına dönüştürülmesine karşı çıkan, Parkta demokratik eylem haklarını kullananlara, başbakanın talimatı ile gaz bombaları ve tazyikli su ile polis müdahale etmiştir. Ülkenin her yerinde buna tepki gösterenlere günlerdir bir vahşet yaşatılmaktadır.

Bu güne kadar barışçıl eylemlerini sürdüren kitlelere uygulanan devlet terörünü kınıyoruz. İktidar, faşizan uygulamalarını adliye saraylarında avukatlara, mecliste muhalif milletvekillerine, üniversitelerde hocalara, öğrencilere ve sendikalara, sokakta halka acımazız bir şekilde saldırmaktadır. Artık herkese sıra gelmiştir. İktidar diktatörlüğünü ilan etmek için ülkenin her yerinde zulüm ederek gücünü gösteriyor. Bu faşizmdir. Buna karşı durulmalı, hesabı sorulmalıdır.

Uyguladığı politikalarla bir korku imparatorluğu yaratmaya çalışan AKP?nin otoriter, dayatmacı, baskıcı uygulamalarına karşı duran halk, artık yeter demiştir. Milyonların taleplerini görmemekte ısrar eden iktidar, kin ve vahşetle saldırmaya devam ediyor. Demokratik taleplere yanıt vermek yerine, başbakanın talimatları ile ?Ezmeyi, yok etmeyi? ön gören bir anlayış sürmektedir.

Herkesin yaşam alanlarına müdahale ediliyor. Kaç çocuk yapacağımıza karışıyorlar. Nasıl giyineceğimizi belirliyorlar. Ne içip içmeyeceğimize onlar karar veriyor. Parkta ne kadar oturup oturmayacağımızı bile onlar belirliyor.

Artık saltanatları bitmek üzeredir. Emeğe,  yasam hakkına, ifade özgürlüğüne, doğaya, sanata, kadına karşı sürdürülen gerici saldırılar karşısında, eşit özgür demokratik bir Türkiye talepleri güçlenmektedir. Bu mücadelenin sonucu zalimlerin, zulüm edenlerin, baskı ve şiddet uygulayanların sonu olacaktır.

Korkuyorlar. Çünkü halkın mücadelesi önünde hiçbir gücün duramayacağını biliyorlar. Korkuyorlar, çünkü iktidarları baskı ve zulme dayanıyor. Kaybedince hesap sorulacağını biliyorlar. Korkularını yenmek için korkakça saldırıyorlar.

Gelişmeler gezi parkı olmaktan çıkmıştır. Zulüm ve işkenceleriniz, halkı düşmanlarına karşı mücadele etme direnme konumuna getirmiştir. İktidarınız ülkeyi bir karanlığa götürüyor. Bu yaşananlar, kapitalist sömürü sisteminize, baskı ve zulmünüze başkaldırıdır.

Sözün bittiği yerdeyiz. Mutlaka bu faşist, zalim iktidar gidecek. Başka çözüm yok bu abluka kalkacak. Faşizm bitecek.

Bu halk, haklarını alana kadar direnişi sürdürecektir. Bu zorbalığa örgütlü gücümüzle, eşit özgür, demokratik bir Türkiye kurana kadar devam edeceğiz. Kentlerimize, Özgürlüğümüze, meydanlarımıza, sahip çıkacağız. Bizim olan her şeyin, sermayeye peşkeş çekilmesine izin vermeyeceğiz. Zorbaya boyun eğmeyeceğiz.

Selam olsun ülkenin her yerinde faşizme, zulme karşı direnişini sürdürenlere.?

SES Temsilcisi Hamit Durna ise şunları söyledi:

?HOŞ GELDİNİZ! Her yer Taksim Her yer Direniş Diyenler. Hoş geldiniz Demokrasi Savaşçıları.

Taksimdeki insanlar bayrak ve flamalarını toplamışken çadırların kaldırılması, tek bir çadırın kalması söz konusuyken, insanları evlerine dönmeye karar vermişken, eylemleri bitirmeye doğru giderken biber gazıyla topla tüfekle TOMA? larla çoluk çocuk dinlemeden girdiler gezi parkına..

Kendi haline bıraksalar birkaç gün içinde bitecek bir olayı neden böylesine saldırgan bir tutumla ezdiler? Çünkü kendi tabanlarına Kazlıçeşmede mitinglerine bir ZAFER armağan etmek istediler. Çünkü Mahkeme Kararına uyacağız, referanduma gideceğiz diyerek geri adım attıklarını düşünüyorlardı. Bu geri adımı ?Gezi Parkını Temizledik? sloganı ile telafi etmek istediler. İncinen gururlarını devletin çelik yumruğunu tepelerine indirerek tamir ettiler. % 50 lerine şahanesinden bir armağan sundular. İnsanları sokaklara dökme pahasına, Türkiye?ye kara geceler yaratma pahasına, 12 Eylülü aratır uygulamalar pahasına, hıncı öfkeyi en üst seviyeye çıkarma pahasına, askeri sokaklara çıkarma pahasına, kapalı alanlara, otellere, alışveriş merkezlerine, hastanelere gaz atma, su sıkma pahasına.

Bravo size, bravo demokrasinize, Egonuzu kurtardınız büyük bir zafer kazandınız. Toplumu ayırdınız AKP ye oy verenler vatansever vermeyenler hain, Kazlıçeşmeye gidenler dini bütün diğerleri kafir, Taksime gidenleri terörist AKP mitingine gidenleri kahraman ilan ettiniz. Taksime gidenlere gaz bombası atıp öldürdünüz AKP ye gidenleri belediye otobüsleri ile devlet araçları ile taşıdınız, Taksimde protesto hakkını gasp ettiniz AKPP mitingine gidene söz söyleme özgürlüğü tanıdınız. İşte sizin zihniyetiniz.

Başbakan dün Kazlıçeşme Meydanı?na ?muzaffer bir komutan? gibi girdi ama bu zaferin nasıl kazanılmış olduğunu, satılmış ulusal uydu medyanın bütün gizleme, karartma ve saptırma çabalarına rağmen biliyoruz. Yine devlet ve belediye imkânlarıyla Kazlıçeşme doldurulurken, devlet zoruyla Taksim?e kimsenin sokulmadığını da biliyoruz.

Diyorlar ki Taksimde Dış Mihraklar var, yemedi çünkü bu kendi kendini kandırmanın daha kötüsü halkı kandırmanın bayat bir numarası. Dış mihrak olarak başka ülkelerin iç içlerine Suriye ye karışan sizsiniz. Taksimde dış veya iç mihrak yoktu, örgütler yoktu insanlar vardı, siz saldırıncaya kadar marjinaller yoktu, gençler vardı. Polis saldırana kadar trafiğe kapatma, işgal yoktu siz saldırına kadar insanlar vardı. Orada, dış mihrak da sizdiniz, iç mihrak da sizsiniz. Kışkırtan sizdiniz. % 50 leri evde zor tutuyorum deyip insanları tahrik eden ve eli sopalı bıçaklı insanları sokağa salan sizdiniz. Siz karışmasanız birkaç günde bitecek olan basit bir protestoyu bilerek ve isteyerek bu hale getiren sizsiniz sonra meydanlara zafer kazanan komutan edasıyla giren de sizsiniz. Buna yavuz hırsız ev sahibini bastırır derler. Bu komplodan da, kimi zaman isim vererek, kimi zaman da imayla içerideki ve dışarıdaki bazı güç odaklarını sorumlu tutuyorlar. Fakat ortada çok ciddi bir sorun var: Sözünü ettiği odakların çoğu, 10 yılı aşkın sürede AKP hükümetinin bir tür sigortası olmuşlardı. Örneğin AB, Avrupa Parlamentosu gibi kuruluşların, uluslararası medyanın sunduğu meşruiyet ve destek olmasa daha önceki nice badireyi AKP o kadar kolay atlatabilir miydi?

AKP lideri, belki artık bu güçlere eskisi kadar ihtiyacı olmadığını düşünüyordur. Yine aynı şekilde, askeri vesayetle mücadele, kapatma davası, referandum gibi en kritik anlarda yanında yer almış ama AKP?li olmayan toplum kesimlerine, bazı kişi ve kurumlara da ihtiyaç duymuyor artık.

Çünkü son dönemde benimsediği söylemin kendisinin oylarını artıracağını düşünüyor olabilir.

Bunun bir tek anlamı var. Türkiye bölünüyor, ortadan ikiye çatlıyor. İki Türkiye, Kazlıçeşme ve Taksim ortaya çıkıyor. Ruhlardaki bölünmüşlük, güven ve hayal kırıklıkları hayatın diğer alanlarına sirayet edecektir. AKP, demokrasinin en temel kuralını, ?bir ülkeyi seçilmişler yönetir, seçimle gelen seçimle gider? ilkesini, sivil-asker bürokrasiye karşı uzun soluklu mücadele vererek hayata geçirdi. Bu sivil direniş Laik kesimin içinden filizlendi. Ana sloganı da ?milli irade esastır ama yeterli değildir? idi. Kul değil, vatandaş olmak; karar süreçlerine katılmak istiyordu. Yaşam alanlarına saldırı yapılmasını istemiyordu. Asıl problem AKP?nin, gerilettiği asker-sivil bürokrasinin zihniyet dünyası üzerinden konuşuyor olmasıdır. Bir tarafta “Milli İradeye Saygı” mitingi yapıp, öbür tarafta insanların diğer yarısına zulüm edersen, insanları sadece ruhen bölmekle kalmazsın; ülkeyi etnik ve dini temelde, eski fay hatları üzerinden sonu bilinmez bir iç savaşa da sürüklersin. Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük tek çıkıştır. ?Ey Müslümanlar, Yoksulların ağaçlarını korumaya çalışanlar kibrin en sert yüzüyle karşılaştı… Yeniden dindar - laik çatışmasının yükseltilmesini kınıyoruz… Her şeyin zenginlik ve güçle değerlendirilmesi Müslüman ahlakını yansıtmaz, bir zaman mazlum olmak zalimin yanında yer almamızı gerektirmiyor…?

Sizin yaptığınız bu ülkeye komünizm gelecekse onu biz getiririz zihniyetidir. Biz istediğimizi yaparız sizde biat edersiniz zihniyetidir. Bun zihniyeti kabul etmiyoruz etmeyeceğiz.

78 ilde bir milyonu aşan bir destek var Taksime. Bu insanların tek amacı AKP nin RTE nin yaşam biçimlerine müdahale etmesi, kendi dayattığı kurallara uyulmasını istemesi ve git gide hak ve özgürlükleri kısıtlayarak demokrasiyi bir araç gördüğünü göstermesidir. Taksim bir semboldü AKP ve kuyruğundakiler Taksim protestoları ile demoralize oldular ve panik havasına girdiler. Taksime saldırı ile parti tabanındaki panik ve korku havasını giderip moral toplamak ve Mitinglerine muzaffer komutan edası ile girmek için inat uğuruna Taksime saldırı emri verildi. Saldırının amacı ?Taksim-Gezi eylemleri bitmesin ben bitireyim ve tabanıma ?Ben buradayım 28 Şubat uzantılarının önünde dik durdum? mesajı vermekti ama görünen o ki AKP ve RTE kendi 28 Şubatlarını yarattılar.

Demokrasilerde iktidarlar meydanlardan ders çıkarır, meydanlara ders verenler diktatörlerdir. Ağzınızdan çıkan her söz yasama yargı ve yürütme için gereği yapılacak bir emir haline geldi. Yargı bağımsız değil, basın satılmış ve uyducu, Yargı siyası iktidarın TOMA sı, Polis RTE nin copu oldu, tabanı vur de vuralım öl de ölelim körlüğüne girdi. Eli sopalı, bıçaklı BESİÇ, Hıristiyan FALANJİST tarzı kan dökücü militanlar ortaya çıktı.

Bu inatlaşma yüzünden biri polis 4 insan öldü 10 ağır yaralı ve insanlar ikiye bölündü. Şu ana kadar 455 kişi tutuklandı daha da devam edecek. Toplumu ayrıştırdı. Bana oy verenler vermeyenler, içenler içmeyenler, bana bağlı gazeteyi okuyanlar okumayanlar, alkol alanlar almayanlar,

Büyük bir bilgi kirliliği, bilgi provokasyonu, ve bilgi karatması yaşıyoruz. RTE nin safındaki arzuhalciler verilen emirler doğrultusunda bilgi karartması uyguladılar 4 gün boyunca. Daha sonra yanlı haberler verdiler artık olaylar o boyuta vardı ki gerçek haberleri vermek zorunda kaldılar. Son iki gündür ise kulakları çekilince yine ekranlar kuşla böcekle, survayvır ile, huzur sokağı ile doldu. Toplumun anayasa ile güvence altına alınmış bilgi alma hakkını ihlal ettiler. Haber vermeye cüret eden kanalları kapatmakla tehdit ettiler. İşte bunların demokrasisi bu kadar.

Taksime saldırı aslında bilinçli hazırlanmış bir devlet-hükümet provokasyonuydu. Taksim-Gezi parkı direnilmeseydi kendi taraftarı bir sermaye grubuna peşkeş çekilecekti. Seçimlerde destek olan sermaye grubuna AVM olarak verilecekti. Tabanına mesaj verdi. Ben güçlüysem sizde güçlü olursunuz ben kaybedersem sizde kaybedersiniz beni besleyin ben de sizi besleyeyim. En iyi dindar benim en büyük demokrat benim en mazlum benim en iyi bilen benim. Hayır!  Başkasına yaşam tarzına tahammül edemeyen sizsiniz. Dindar değil Kindar bir nesil yaratıyorsunuz. Size yapılan engellemeleri şimdi daha güçlü olarak siz karşıtlarınıza yapıyorsunuz, Bunları organize edenler 28 Şubat uzantıları iç mihraklar ve dış mihraklar değil.  Hayır bizi provoke eden sizsiniz, bize kendi yaşam tarzınızı, düşünce yapınızı, isteklerinizi empoze edemezsiniz.

Bunu reddediyoruz. ?

egitim-sen0011egitim-sen0021egitim-sen0031egitim-sen0041

Yorum (0)

Konular:

Eğitim-Sen yürüyüş yaptı

Tarih: 06 Haziran 2013 Yazan: editor

Sendikal hakları için greve başlayan Eğitim Sen, SES ve BES üyeleri, eski Cumhuriyet meydanında protesto gösterisi yaptı.

Eğitim Sen binasında toplanan sendika üyeleri, meydana kadar sloganlar atarak yürüyüş yaptı.  Eğitim Sen İlçe Temsilcisi Mustafa Bakır, burada yaptığı konuşmada, Taksim Gezi Parkında polisin uyguladığı şiddetin tepkiye neden olduğunu ve tüm ülkeye yayıldığını belirterek, ?İnsanlarla alay edilmesi, onların bir kalıba sokulmak istenmesi, yaşam tarzlarına müdahale edilmesi, buna polisin uyguladığı şiddet, hükumetin polisten yana sergilediği tavır da eklenince insanların tahammül sınırları zorlanmıştır. Bu kapitalist sömürü sistemine olan tepkidir? dedi.

Yeni düzenlemeler yasalaşırsa kamuda yönetici olmak için, gericilik ve yandaşlığın temel ölçü olacağını öne süren Bakır, şunları söyledi:

?AKP torba yasa ile kendi hükumet memurunu yaratıyor. 657 sayılı yasaya bir madde eklenerek üst unvanlı kadrolara yapılacak atamalarda, müdür, il müdürü, daire başkanı kadroları için hizmet süresi 5 yıla indiriliyor. Kıdem, kariyer ve liyakat ilkeleri yok sayılacak. AKP’nin bu son torba yasasında, işe göre personel değil, yandaşa göre iş, yandaşa göre mevki vardır.

Adalet, İç işleri ve dış işleri bakanlığı gibi kurumlardaki üst düzey kadrolara meslek mensubu olmayanlar atanabilecek. Adalet bakanlığına bağlı müdürlüklerin büyük bir bölümüne, hukuk fakültesi mezunu olma, hâkim savcı olama, hizmet süresi şartı kaldırılıyor. İlahiyat fakültesi mezunu olanlar da atanabilecek. Bu önemli görevlere atanmak için tek ölçü, AKP yandaşlığıdır. Kamuda yıllarca hizmet eden gerekli, şart ve nitelikleri taşıyanların başına yandaş tüccar takımı amir olarak atanacaktır. Bunun adı kamu hizmeti ile yandaş yaratmaktır.?

Tehlikenin kapıda olduğuna vurgu yapan Bakır, ?Ya işimize, güvencemize göz koyanlara karşı geleceğimize sahip çıkarak örgütlü mücadeleyi yükselteceğiz ya da AKP’ ye biat eden hükumet memurluğu ile güvencesiz, esnek, kuralsız çalışmanın gönüllü kulları olacağız? diye konuştu.

Bakır, bu yasaları mecliste yapanlara yüksek maaş, sağlık, barınma, trafikte geçiş üstünlüğüne kadar bin bir türlü ayrıcalık sağlandığına dikkat çekerek, ?Asgari ücretli 800 lira alırken vekiller 18 bin lira alıyor. 2 yıl milletvekilliği yapan milletvekilliğinden emekli oluyor. İşçi ise mezarda emekli. Emekçilerden gasp edilen haklar, vekile, patrona saltanat olarak sunuluyor? şeklinde konuştu.

Konuşmasının sonunda herkesi örgütlü mücadeleye çağıran Bakır, ?AKP iktidarını uyarıyoruz. Halkın sabrını daha fazla sınamayın. Bunu yapmaya devem ederseniz. Bu halkın alın teriyle kurduğunuz saraylarınızdan çıkamazsınız? dedi.

Konuşmalar ve atılan sloganların ardından gösteri tamamlanırken, polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı görüldü.egitim-sen001egitim-sen002egitim-sen003egitim-sen004egitim-sen005egitim-sen006egitim-sen007egitim-sen008egitim-sen009

Yorum (0)

Konular:

Eğitim Sen şairleri anacak

Tarih: 03 Haziran 2013 Yazan: editor3

tks256ga001Eğitimsen Anamur Temsilciliği, bu akşam saat 20:00′da Eğitimsen Anamur temsilciliğinin konferans salonunda Nazım Hikmet, Sabahattin Ali ve Ahmet Arif’i anma gecesi düzenleyecek.

Gecede, sendika üyesi öğretmenler Ahmet Arif’in “Anadolu”, “33 Kurşun” gibi  şiirlerini, Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” ve diğer eserlerinden, “Şeyh Bedrettin Destanı”, “Vatan Haini”,  ”Memetçik Memet”, “Şarkılarımız” gibi şiirlerini seslendirecekler. Şiirler, fon müziği ve slayt gösterileri eşliğinde sunulacak. Etkinlikte, şiir dinletisinin yanı sıra canlı müzik ve açılış konuşması da yer alıyor. Etkinlikte, ayrıca Sabahattin Ali de diğer eserleri ve şiirleriyle anılacak.

Eğitimsen Anamur temsilcisi Mustafa Bakır, yaptığı açıklamada, tüm şiir severleri, tüm emeğe, sanata, toplumsal dayanışmaya önem verenleri etkinliğe beklediklerini belirtti.

Yorum (0)

Konular:

Eğitim-Sen, 18. kuruluş yılını kutladı

Tarih: 25 Ocak 2013 Yazan: editor3

Eğitim-Sen Anamur Temsilciliği, sendikanın 18. kuruluş yıldönümü dolayısıyla kutlama programı düzenledi.

Açış konuşmasını yapan sendika üyesi Sema Durna, Anamur Eğit-Sen kurucu Başkanı Tuncer Karabulut, sonraki Başkan İbrahim Tekin, Eğitim-Sen ilk Başkanı Şeref Koz ve daha sonra başkanlık yapan Mesut Bayram, Şahin Hanoğlu, Şefaattin Oğul’a teşekkür etti.

Temsilci Mustafa Bakır da sendikanın 23 Ocak 1995 yılında kurulduğunu belirterek, ?Yola çıkarken mücadelemizin meşrüyetine, haklılığımıza olan inancımızdan başka hiçbir dayanağımız yoktu. Kendimize ve mücadele arkadaşlarımıza güvenerek buradayız? dedi.

Eğitim Sen?in kendini hiçbir zaman emek alanı ile sınırlamadığını vurgulayan Bakır, şunları söyledi: ?Ülkede yaşanan olumsuz gelişmeler karşısında tavır aldı. Mücadelenin vazgeçilmez bir parçası oldu. Sadece kendi üyelerinin hakları için değil, Ülkesinin demokratikleşmesi içinde mücadele etmektedir. Değerli arkadaşlarım, geriye baktığımız da birçok bedeller ödenerek bu günlere getirilen bu sendika, bu onurlu görevi ilkelerinden sapmadan sürdürecektir. Bu sendikaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.

Eğitim Sen 18. yılında sendikal hakların, emeğin, demokrasinin sesi olmayı sürdürüyor.  Taşıdığı bu onurlu değerlerle, yarınlar dada emeğin, demokrasinin ve barışın sesi olmayı sürdürecektir. Tüm emekçilerin haklarının kazanımı için sınıf kardeşliğini ve dayanışmasını sürdürecektir.?

Program, Sinevizyon gösterisi, Mustafa Bakırın günün anlamını belirten konuşması ve Tayfun Taşkın’ın müzik dinletisiyle sona erdi.1ypxcjlyz50091ypxcjlyz50051ypxcjlyz5006

Yorum (1)

Konular:

Eğitim-Sen’den öğretmene destek

Tarih: 11 Ocak 2013 Yazan: editor3

3lh67lp5x5001Eğitim-Sen Anamur Temsilciliği, başka okula tayin edilen sendika üyesi öğretmen Çiler Apaydın?ın Anadolu Öğretmen Lisesi?ndeki görevine dönmesini istedi. Eğitim-Sen Anamur Temsilcisi Mustafa Bakır, sendika üyeleri ile birlikte Hükümet Konağı önünde yaptığı basın açıklamasında,
Eğitimde uygulamaya konulan 4+4+4 dinci eğitim sistemi ile birlikte taşrada, görev yapan çağdaş demokrat eğitimcileri hedef almaya başlamışlardır.
Buna örnek Anamur öğretmen lisesinde çalışan öğretmenlerimizdir. Gecen yıl bu okuldaki olumsuz gelişmeleri, sendikamız yönetim kurulundan arkadaşlarımızla okul idaresi ile görüştük. Bu okulda aydın eğitimcilere baskıların yapıldığını bunun önleminin alınması gerektiğini o gün söyledik.  Bu olumsuzlukların önlemini almak yerine adeta kışkırttılar.
Bu okulda yapılan bir toplantıda, öğretmen Sn: Çiler APAYDIN toplantının çok uzun sürmesi üzerine bir eleştiri yapıyor. Müdüre atfen hocam burada 4 saattir toplantı yapıyoruz aynı şeyleri konuşuyoruz. Bu toplantıyı bitirelim diye bir eleştiri getiriyor. Bu eleştiri karşısında orada bulunan bir öğretmen, Çiler arkadaşımıza hakaret ediyor. Sonra bunları söyleyen şahıs ve Çiler Hanım karşılıklı özür diliyorlar olay kapatılıyor. Fakat bir süre sonra birilerinin kışkırtması sonucu okul müdürü bu konu ile soruşturma acıyor. Sonra müfettiş geliyor.
Arkadaşımız yaptığı bir demokratik eleştiri sonucu hem hakarete uğruyor. Hem soruşturmaya maruz kalıyor. Yapılan soruşturma sonucu sözbirliği etmişçesine arkadaşlarımızı suçlu çıkarmaya çalışıyorlar. Bu konuda diğer eğitim sen üyesi ve hiçbir sendikaya üye olmayan bazı eğitimciler, Çiler öğretmene yapılan haksızlığa karşı çıkıyorlar. Bütün bunlara rağmen Çiler öğretmenimize ve eşine uyarı cezası veriliyor. Sizlerde bilirsiniz ki uyarı en alt cezadır. Aslında cezada değildir. Zorlama ile ceza bulmaktır.
Sonra bununla yekinilmiyor, Çiler öğretmeni başka bir okula sürüyorlar. Bunun anlamı şudur siz suçlu olmasanız da biz size suç buluruz ve sizi buradan sürgün ederiz. Orman kanunları uygularız demektir. Bir eğitim kurumunda bunlar yaşanıyor.
Nereden güç alıyorlar bilmiyoruz, fakat kendilerine engel gördükleri çağdaş eğitimcileri sindirmeye çalışıyorlar. Onları itibarsızlaştırmaya, olmadı ceza vererek sürgün ederek susturmaya çalışıyorlar. Çiler öğretmen Aydın, Çağdaş, eğitim Senli bir öğretmen bu nedenle hedef alınmaktadır. Bu yüzden susturmak istemektedirler.
Bir süre önce arkadaşımıza verdikleri ders saatlerini almışlar, başka okuldan birilerine vermişlerdir. İtirazlar ve verilen dilekçe üzerine arkadaşımızın derslerini geri vermek zorunda kalmışlar. Getirdikleri öğretmeni geri göndermişlerdir. Bu kurumu alay konusu yapmışlar, yıpratmışlardır.
Kurum yöneticilerinin yaptıkları bunca hataya rağmen, arkadaşımızı hakkını aradığı için uyumsuz görmektedirler. Bütün bunlarla yetinmeyip, okuldan uzaklaştırmışlardır. Bu bir sürgündür, bir insan hakkı ihlalidir. İşkencedir. Arkadaşımızın, hakkını sonuna kadar arayacağız. Fakat bizleri ve arkadaşlarımızı inciten eğitim kurumlarının orman kanunları ile yönetiliyor olmasıdır.
Eğitimci kimliğine, kişiliğine bir şey söyleyemedikleri arkadaşımızı, sadece sendikal kimliği ve yapılan yanlışlara karşı çıktığı için uzaklaştırıyorlar. Buna seyirci kalmayacağız. Bu güçler, öğrencilere çağdaş bilgiyi, aydın eğitimciyi, kısacası aydınlanmayı yasaklamaktadırlar. Bu gün bunlar yapılıyorsa, bunun üzerine yetişecek nesli, siz düşünün.
Yetkilileri uyarıyoruz, Arkadaşımızı acilen eski okulundaki görevine iade edin, bu kurumlardaki gerici uygulamalara bir son verin. Bu okullardan yetişen öğrencilerimiz, ülkenin gelecek kuşaklarını yetiştirecek. Eğitim ciddi bir iştir. Bilimsel yapılmalıdır. Son olarak sunu söylüyoruz. Soruşturma açarsınız, sürgün edersiniz, yasal yollardan bunların hesabını sorarız. Ama iyi bilin asla boyun eğdiremezsiniz.?
Basın açıklamasına, Tüm Bel-Sen Mersin Şube Başkanı Recep Kara, Ses Mersin Şube Başkanı Selman Günbat, Eğitim Sen Mersin Şubesi Hukuk Sekreteri Ahmet Karakuş ve Tüm Bel Sen Mersin İşyeri Temsilcisi Zeki Güngör ile sendika üyeleri katıldı.

Yorum (0)

Anket

Mersin - Antalya yolu tamamlandığında Anamur'a ne gibi faydaları olur?

  • Turizm yatırımları artar, turizm gelişir (45.0%, 513 Oy)
  • Göç alır, fayda değil zarar getirir (33.0%, 375 Oy)
  • Anamur'un il olmasına katkı sağlayabilir (12.0%, 134 Oy)
  • Tarım ürünleri kolay pazarlanır (10.0%, 116 Oy)

Toplam Oy: 1,139

Loading ... Loading ...

HAVA DURUMU

ANAMUR

İLETİŞİM SAYFALARI

Son Yorumlar

  • Mehmet Büyükarı: Işıklar içinde olsun… İlk kez Bulut’u...
  • Şeref Koz: Genç meslektaşımız Sevgi Kilunç’ı ve onun yetişmesine katkı...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Haziran emekçiler için ne kadar hüzün dolu olsada yine...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY:
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Emeği geçen tüm usta öğretici, kursiyer, idareci ve...
  • Vatandaş: Sayın Müdür Bey, Anamur Devlet hastahanesi yeni binasına...
  • Şeref Koz: Kim ne derse desin Anamur’da en çok çalışan CHP’liler...
  • Şeref Koz: Ruhu şad olsun. Sayın Fikri Sağlar’a ve ailesine başsağlığı...
  • Vatandaş: Biz toplum olarak şak-şak yalaka ve taklacılığını ekonomik,...
  • Abdullah Aydın: Emek en yüce değerdir.