Haberi Arkadaşına Gönder Haberi Arkadaşına Gönder

Yeni kuşak köy Enstitülüler Derneği basın duyurusu

29 Eylül 2011

www.haberanamur.net te yayınlanan haber ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz.

Yeni kuşak köy Enstitülüler Derneği Mersin şubesi, yaptığı yazılı basın açıklamasıyla 2011- 2012 eğitim-öğretim yılının başlayışını değerlendirdi.
Değerlendirme şöyle; ?Türkiye; yeni eğitim-öğretim yılına katlanarak artan sorunlarla başlamaktadır. Mezarların parçalandığı, insanlık anıtlarının yıkıldığı, TÜBA yasası değiştirilerek, Feza Gürsey Enstitüsü kapatılarak, eğitim ve bilim kurumlarının siyasi erkin kontrolüne bağlandığı tek sesli bir ülkeye dönüştürülmek istenmektedir.
Üniversiteler açılırken öğrenciler yetersiz yurt olanakları nedeniyle tarikat-cemaat yurtlarına terk edilmektedir. İtiraz etmeyen, tepki vermeyen üniversiteler ve gittikçe sığlaşan eğitim, kültür dünyasıyla ülke kendi geleceğini tıkamaktadır. Türkiye;  eğitim ve kültür dünyasındaki olumsuz gelişmeler nedeniyle yaşama hakkı, demokratik kültür değerlerini okullarında öğrencilere veremediği için her bayram tatilinde trafik kazalarında yüzlerce insanını kaybetmektedir.
Eğitim, uygulanan piyasacı ekonomik politikalarla ve dinselleştirme amaçlı kadrolaşmayla her yıl niteliğini kaybetmekte ve ülke 88 yıllık Cumhuriyetin tüm değerlerini yitirmektedir. Türkiye bunu hak etmemektedir.
Okullarımız, üniversitelerimiz açılırken eğitim sistemimiz ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Türkiye?de pek çok alanda olduğu gibi, eğitim sisteminde de yıllardır birikerek büyüyen ve artık kronik hale gelmiş, acil çözüm bekleyen sorunlar bulunmaktadır. AKP hükümeti dokuz yıldan beri tek başına iktidarda olmasına rağmen sorunları çözme iradesi gösterememiş, izlediği eğitim politikalarıyla sorunları derinleştirmiştir.  Dokuz yıllık süreçte dört farklı bakan  birbirlerinden farklı politikalar uygulamışlardır. Hüseyin Çelik öğrencileri dershanelerden kurtarma adına 6. ve 7. sınıflara da Seviye Belirleme Sınavı koyarken, Nimet Çubukçu SBS?yi kaldırarak liselere girişi yeniden düzenlemiştir. Koltuğa yeni oturan Bakan Ömer Dinçer döneminde ise liselere girişle ilgili nasıl bir yöntemin uygulanacağı henüz belli değildir. Ama yeni bakan çok kısa bir süre içinde Milli Eğitim temel amaçlarındaki  ?Atatürk ilke ve devrimleri? cümlesi ile ?Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen yurttaşlar olarak yetiştirilmek üzere? cümlesini çıkarmış, Kur?an Kurslarına öğrencilerin katılım yaşını kaldırmış,  laik ve bilimsel eğitime son darbeyi vurarak ülkenin, belleğini eğitim yoluyla yok etmeyi amaçlamıştır.  Kısaca dokuz yıllık süreç; her gelenin reform adı altında sistemi yeniden kurguladığı dolayısıyla kurumsal bir yapının oluşturulamadığı bir dönem olmuştur. Yapısal sorunları olan eğitim sistemini günü birlik politikalarla geçiştirmek ülkenin geleceğine vurulmuş en büyük darbe olacaktır. Günü birlik politikalar Milli Eğitim Bakanlığı?nı öğrenci ve velilerin gözünde güvenilir bir kurum olmaktan çıkarmış, devlet okullarının dışında alternatif arayışına yol açmış, dershanelere, özel okullara olan ilgiyi artırmış ve buna bağlı olarak dershane sayısı AKP iktidarında ikiye katlanarak 4 bini geçmiştir. Dershaneye giden öğrenci sayısı ise 600 binlerden 1 milyon 250 bine çıkmıştır. AKP hükümetinin uyguladığı neo-liberal politikalar nedeniyle öğrencilerin dershaneye bağımlılığı azalmamış aksine daha çok artmıştır.
21. yüzyılda Türkiye?de okullaşma oranı hala istenilen düzeyde değildir. Okulöncesinde okullaşma oranı ortalama %37, ilköğretimde %98, ortaöğretimde %69 seviyesindedir. Gelişmiş batı ülkelerinde okulöncesi eğitimin değeri anlaşılırken Türkiye?de bu alanda okullaşma oranının % 37?lerde olması temel eğitim açısından büyük eksikliktir. Okulöncesi alanında öğretmen eksikliğini gidermek için; birkaç aylık hızlandırılmış kurslarla sertifikalar vermek yerine Milli Eğitim Bakanlığı?nı YÖK ile işbirliği içinde projeler üretmelidir.

Diğer yandan MEB 2010?2011 istatistiklerine göre ülkemizde okula gitmeyenlerin önemli bir bölümünü kız çocukları oluşturmaktadır. Özellikle ülkenin gelişmemiş kırsal bölgelerinde kızların okula gitmesi hala sorun olarak algılanmakta ve bu sorunu ortadan kaldırmak için hükümetten çözüm beklenmektedir. Kız çocukları arasında okullaşma oranını artırmak için çeşitli önlemler almanın yanı sıra eğitim süreci içinde cinsiyet ayrımcılığı içeren tavır ve davranışlardan kaçınmak, sistemi bu şekilde yeniden kurgulamak gerekmektedir. Bu konuda müfredatlardaki yanlış bilgi ve kodlamalar yeniden gözden geçirilmeli, düzeltilmeli,  kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık uygulanmalı, öğretmenler bu doğrultuda eğitime tabi tutulmalıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi?nde eğitimin; cinsiyet, ırk, etnik yapı ve ulus gibi ayrımlar gözetilmeksizin her bireyin hakkı olduğu açıklanmıştır. AKP iktidarı döneminde okullarda görev yapan öğretmenlerin  %50?ye yakın bir bölümünün kadın öğretmenlerden oluştuğu gözlenirken yönetici istihdamında bu oranının %8?de kalması iktidarın kadına bakışını yansıtmaktadır. Diğer yandan günümüzde Türkiye nüfusunun yaklaşık %12?sini oluşturan engellilerin eğitim hakkından yeterince faydalanabildiklerini söylemek mümkün değildir. Sayıları 1 milyonu bulan 4- 18 yaş arasındaki engelli çocukların ancak 30 bin kadarı eğitim hakkından yararlanabilmektedir. MEB 2011 istatistiklerine göre Türkiye?deki 8 milyon engellinin %36.3?ü okuma yazma bilmemektedir. Engelliler arasında ilkokul mezunlarının oranı %41 iken, yüksekokula devam edenlerin oranı sadece %2.24?tür. Diğer yandan da empati kültürü geliştirilerek öğrencilerin farklı fikirlere, inançlara, mezheplere, kültürlere saygı göstermesi sağlanmalıdır.
Türkiye?de öğrenciler için okullar tekrar cazip hale getirilmeli, sınavların yarattığı rekabetçi, yarışmacı ortamdan öğrenciler kurtarılmalı, okulun hayata yönelik deneyim kazandırma, bireyi özgürleştirme ve dünyayı anlama işlevi olduğu hatırlanmalıdır. Dolayısıyla eğitim süreci içindeki dersleri sınavlarda çıkan soru sayısından hareketle ?önemli? ?önemsiz? diye nitelendirmek yerine her dersin öğrencinin kişiliğini şekillendirmede, zihin dünyasını zenginleştirmede, demokratik kültürü benimsemesinde etkili olduğu unutulmamalıdır. Bu doğrultuda okullarda sanat ve kültüre dayalı derslerin ?üvey evlat? muamelesi gördüğü; Müzik, Resim, Beden Eğitimi gibi derslerin içeriğinin boşaltıldığı dikkat çekmektedir. Dolayısıyla entelektüel birikimi olmayan, estetik algısı gelişmemiş, seçicilik özelliği yetersiz, eleştirel bir tavır ortaya koyamayan bir kuşak yetişmiştir. Kısaca sanattan anlamayan, sanatı ve kültürü zihninde içselleştirememiş bir toplum bunun bedelini ödemektedir.

MEB?in verilerine göre atanmayı bekleyen binlerce öğretmen adayı varken okullarda hala öğretmen açığı vardır. AKP hükümeti atama bekleyen öğretmen adaylarına kadro vermeli, özellikle öğretmen açığı bulunan kırsaldaki okulları öğretmene kavuşturmalıdır. Öğretmenlik meslek onurunu zedeleyen sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamalarından vazgeçilmelidir.  Öte yandan da öğretmen yetiştirmede ülkenin ihtiyaçları dikkate alınarak bir program oluşturmalı, gerekirse ihtiyaç fazlalığı olan öğretmen programlarında kontenjan azaltılmasına gidilmelidir. Öğretmenlerin örgütlenme haklarına saygı gösterilmeli, bu konudaki engelleyici unsurlar ortadan kaldırılmalıdır. 50 bin öğretmenin dershanelerde çalıştığı düşünüldüğünde, bu kurumlardaki öğretmenlerin de çalışma koşullarının ele alınması bir zorunluluktur. Özel sektörde çalışan öğretmenlerin işveren tarafından sömürülmesinin önüne geçilmesi günümüzün önemli sorunlarındandır. Özellikle de dershanelerin ?stajyer öğretmen? çalıştırma koşullarına sınırlandırma getirilmelidir.
AKP döneminde MEB, kadrolaşma iddiaları ile sürekli olarak kamuoyuna gündem oluşturmuş, yönetici seçiminde yeterlilikten ziyade belli bir sendikaya üye olmak, yandaş olmak  en önemli referans kaynağı olmuştur. Bu da birçok birikim ve deneyim sahibi yöneticinin görevden alınmasına ve sürgün edilmesine neden olurken, deneyim ve tecrübe sahibi olmayan kişilerin önemli kadroları işgal etmesine yol açarak okullarda yönetim kaynaklı huzursuzluklar yaşanmasına ortam hazırlamıştır. AKP hükümetleri MEB gibi çok büyük bir camiayı kucaklamak yerine kendi siyasal duruşuna yakın isimler üzerinden bu camiayı kontrol altına almaya çabalamaktadır. Bu yaklaşım günümüzün uzmanlığa dayanan, evrensel, insani değerleriyle örtüşmemektedir. Öğrenci seçme ve yerleştirme sınavları başta olmak üzere ÖSYM?nin her bir sınavı ayrı bir sansasyona neden olmakla kalmamış, öğrencilerin sınav sistemine bakışını yerle bir etmiş, gençleri tam bir karamsarlık ve çıkmaz duygusu içine sokmuştur. ÖSYM; güvenilir bir kurum olma özelliğini kaybetmiştir.

Eğitimin temel bir insan hakkı olması, kamusal sorumluluğu, yani devletin herhangi bir ayrım gözetmeden herkese, eşit ve nitelikli eğitimi parasız olarak sunmasını gerektirmektedir. Her tür ve düzeyde eğitim; sınıf, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, politik görüş, ulus, etnik köken gibi ayrımlar yapılmadan herkese sağlanmalıdır. Bu doğrultuda devlet kaynaklarını daha fazla ve verimli bir şekilde bu alana aktarmalıdır.
Sonuç olarak ?Hayata hazırlanırken en çok şeyi nereden öğrendiniz?? sorusuna ancak % 6.9?u ?Öğretmenler? yanıtı veren , ?Bu haliyle üniversite eğitimi en çok ne sağlıyor?? sorusuna ise ?İşe girebilmek için diploma? şeklinde yanıtlayan, % 70?i Türkiye?nin Ortadoğu ve Müslüman ülkeleri ile daha yakın işbirliği içinde olması gerektiğini düşünen, televizyon başında günde ortalama 4 saatini geçiren, hayata yönelik değer algılarını diziler üzerinden kuran bir kuşak bu eğitim sisteminden çıkmıştır.
Öte yandan öğretmenlerimizin geçmiş dönemlerde olduğu gibi terörün ilk hedeflerinden olması düşündürücüdür. Doğu ve güneydoğuda çalışan öğretmenlerimizin ve öğrencilerinin can mal güvenliğinin olmadığı ortamda yeni döneme başlamaları sonucu, terör eylemlerinin ortasında kalan öğretmenlerimizin ve öğrencilerinin en sıcak ve trajik haberlerinin yaşanmasına neden olmaktadır.

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği;  laik, bilimsel,  demokratik, parasız, karma eğitimden yana taraftır ve eğitimi bir insanlık hakkı olarak görmektedir.  Eğitimin Köy Enstitülerinde olduğu gibi bir değişim ve dönüşüm yaratma amaçlı niteliğinin günümüzdeki karşılığının bulunmasını talep etmekte ve bu amaçla da çalışmalar yapmaktadır.
Yaşanan tüm sıkıntılara rağmen, tüm öğrencilerimize ve öğretmenlerimize yeni öğretim yılında başarılar diliyoruz?

                                                                                               Serdar ERKAN
                                                                                 YKKED Mersin Şub. Yön. Kur. Bşk.ykke001

Yorumlayın

Anket

Mersin - Antalya yolu tamamlandığında Anamur'a ne gibi faydaları olur?

  • Turizm yatırımları artar, turizm gelişir (45.0%, 513 Oy)
  • Göç alır, fayda değil zarar getirir (33.0%, 375 Oy)
  • Anamur'un il olmasına katkı sağlayabilir (12.0%, 134 Oy)
  • Tarım ürünleri kolay pazarlanır (10.0%, 116 Oy)

Toplam Oy: 1,139

Loading ... Loading ...

HAVA DURUMU

ANAMUR

İLETİŞİM SAYFALARI

Son Yorumlar

  • Aziz Saydam: Harika bir oyun, Karacaoğlan hepimizin. Her yerde izi var. Bütün...
  • Mehmet Büyükarı: Işıklar içinde olsun… İlk kez Bulut’u...
  • Şeref Koz: Genç meslektaşımız Sevgi Kilunç’ı ve onun yetişmesine katkı...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Haziran emekçiler için ne kadar hüzün dolu olsada yine...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY:
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Emeği geçen tüm usta öğretici, kursiyer, idareci ve...
  • Vatandaş: Sayın Müdür Bey, Anamur Devlet hastahanesi yeni binasına...
  • Şeref Koz: Kim ne derse desin Anamur’da en çok çalışan CHP’liler...
  • Şeref Koz: Ruhu şad olsun. Sayın Fikri Sağlar’a ve ailesine başsağlığı...
  • Vatandaş: Biz toplum olarak şak-şak yalaka ve taklacılığını ekonomik,...