Konu Arşivi | "Türkiye"

Konular:

Türkiye nereye gidiyor?

Tarih: 29 Haziran 2011 Yazan: editor3

kmkmki656001LE MONDE Türkiye Muhabiri Guillaume Perrier’nin

“Türkiye analizi”

Türkiye, son ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidiyor.

Bu ülke korkulduğu gibi, ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı.

Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeye gidiyor.
Cumhuriyet boyunca süren “kültürel bölünme”.

Bu artık iyice keskinleşti.
Şimdi bir yanda, ayakkabılarını sokak kapısı önünde çıkaran, kadınları başı örtülü, erkekleri sokağa pijamayla da çıkabilen, erkek çocukları kahveye giden, kız çocukları tam bir baskı altında yaşayan, türkü ile arabesk arası bir müzikten zevk alan, futbol izleyen, belki de hiç kitap okumamış, hiç dans etmemiş, hiç karı koca birlikte yemeğe gitmemiş, hiç tiyatro seyretmemiş, iyi eğitim alamamış, dini inançları kuvvetli, kalabalık, bir kitle var.

Diğer yanda ise kız lisesi-Kolej yelpazesinde eğitim görmüş,
en azından bir düğün salonunda ya da kolej partisinde dans etmiş, sinemaya giden, çok fazla olmasa da kitap okuyan, müzik zevki pop şarkılarla, klasik müzik arasında dolaşan, evi nispeten daha zevkli döşenmiş, kızlarının flörtüne göz yuman, kadınları modern görünümlü, şarabın kalitesinden pek anlamasa da, kadın erkek bir arada içki içebilen, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kıyasla çok gelişmiş algılıyan, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da, batı standartlarına yakın bir grup var.

Bu iki grubun yaşam tarzı birbirinden kopuk.

Onların, Batı’daki sınıflar arasında ortak zevk alanları yaratan, müzik, resim, heykel tiyatro ve sanat gibi, birleştirici kültürel zeminler yok. Yaşamları, zevkleri, inanışları birbirinden çok farklı. Hatta birbirine düşmanca.

Birinci grup Cumhuriyet boyunca horlanmış, aşağılanmış, itilip kakılmış. Şimdi bu grup siyasal olarak örgütlendi. Kalabalıklar.

Ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artık.

İkinci grup ise azınlıkta. Ve artık bir daha seçim kazanma olanakları yok. Bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya çıkıyor.

Daha Batılı olan “ikinci grup”, Batı’nın siyasi değerlerini kabul ederse, bir daha asla iktidarı ele geçiremeyeceğini bildiği için, git gide Batı’ya ve Batı’nın demokratik değerlerine düşman oluyor.

Yaşam tarzı olarak Batı’ya düşman olan birinci kesim ise,
iktidarı ancak Batı’nın kriterlerini kabul ederek ele geçirebileceğini bildiği için, Batı’yla ilişkileri geliştirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor.

Bu kültürel parçalanmada “ordu” önemli bir role sahip.
Eğer , birinci grubu desteklerse ve batı’nın demokrasisi burada kabul görürse, ordu da iktidarını kaybedecek.

Aslında birinci grubun çocuklarından oluşan ordu, kendi iktidarını sürdürebilmek için, kendisine benzemeyen ikinci grupla işbirliği yapıyor. Bir anlamda kendi köklerine ihanet ediyor.

Bu iki grup, siyasi iktidar için son kez çarpışmak üzere hareketlenmiş gözüküyorlar.

 

Birinci grup ekonomik olarak da güçlü artık, Anadolu’da üretim yapıyor, malını dış dünyaya satıyor. Para kazanıyor. Siyasi örgütünü destekliyor.

İkinci grup ise parasal olarak da kuvvetli değil artık.
Mevcut iktidarın da baskısıyla giderek ekonomik kazançlarını kaybediyor.

Dış dünyayla iş yapan, dışarıdan borçlanan büyük burjuvazi, Türkiye’nin ancak demokrasiyle normalleşebileceğine inanan entelektüel kesim, devletin yapısının değişmesi ve dünyayla bütünleşmesi gerektiğini düşünen bir grup bürokrat, birinci grubun destekçileri.

Yargı, ordu, bürokrasinin önemli bir kısmı, ikinci grubun arkasında.
Ve bu İkinci grup, siyasetle demokrasiyle, iktidarı elinde tutmasının olasıl olmadığını kavradığından, şimdi siyaset ve demokrasi dışında bir çözümün peşinde.

Cumhurbaşkanı seçimi; kavganın keskinliğini ve iki tarafın niyetlerini açıkça ortaya koydu.

Ordu destekli ikinci grup artık seçim de istemiyor. Ve darbe söylentileri gittikçe artıyor. Cuntalardan söz ediliyor. 

Peki, darbe olursa ne olur?

Yaşam tarzı Batı’ya daha yakın olan ikinci grup, orduyla birlikte iktidara gelir ve Batı’nın desteğini kaybeder. Avrupa buna kesinlikle karşı çıkar. Amerika her zamanki pragmatizmiyle, Kuzey Irak ve Ortadoğu politikalarını desteklemesi karşılığında darbeyi kabullenebilir aslında.

Ama Amerika’nın önünde de ciddi bir engel var. “Demokrasi getireceğim” diye Irak’ı işgal eden bir ülke, dünyaya ve kendi kamuoyuna Türkiye’deki “darbeyi” niye desteklediğini açıklayamaz.

Ve Irak faciasından sonra ikinci bir “zorlamayı” gerçekleştirecek gücü yok. İstese de istemese de darbeye karşı çıkacak.

Silahını ve parasını Batı’dan alan bir ordu ve ülke, Batı’dan koptuğunda ne yapacak?

Sanırım uzun zamandır bunu düşünüyorlar ve korkarım bunun yanıtını buldular.

Türkiye’de darbe olursa, dünya, tarihte bugüne kadar hiç gerçekleşmemiş, yeni bir oluşumla karşılaşacak. Türkiye, olası bir darbeden sonra, Rusya ve Iranla ortaklık kurmak isteyecek. Silahı, enerjiyi ve parayı bu iki ülkeden alacak.

Rusya’yla Iran’ın elindeki doğal gaz, petrol ve nükleer güç, Türkiye’yi ayakta tutmaya yeter.

Ama Rusya- Türkiye- Iran bloku. Dünyanın bütün dengelerini değiştirir. Ortadoğu’nun kontrolünü tümüyle ele geçirir. Avrupa’yı küçük kıtasına hapseder. Kafkasları, Afganistan’ı, Pakistan ‘ı kendi gücüne katar. Müslüman dünyayla yakın bir ilişki kurar. Petrol kaynaklarına egemen olur. Çin’le işbirliği yapabilir.

Bu gelişme, Avrupa, Amerika ve biraz da Japonya’dan oluşan
“Batı” nın, dünyadaki etkinliğini inanılmaz bir biçimde azaltır.

Yeni blok asker, enerji ve para acısından çok güçlenir.
Böylece, Türkiye’deki çatlama dünyada büyük bir çatlamaya yol açar.

Eğer Üçüncü Dünya Savaşı çıkacaksa, sanırım, bu çatlamadan çıkar.
“Asla böyle bir şey olmaz” diyebilirsiniz. ..

Niye olmayacağına dair elinizde çok kuvvetli veriler varsa, söyleyin.

Ama, ya olursa… ki…. bana çok mümkün geliyor.

O zaman ne yapacaksınız?

Bugün Türkiye’de kamplaşan ve bölünen insanların da…
Türkiye’yi Avrupa dışına itmeye çalışan, eski bir imparatorluk olmanın bir yanıyla; çok görkemli, bir yanıyla; çok zayıf mirasına sahip olan bir ülkeye küstahça davranan, işbirliği yerine “baş öğretmenlik” yapmaya kalkan Avrupa’nın da…

Türkiye politikasında “ikili” oynayıp, kurnazlık ettiğini sanan Amerika’nın da…

Bu senaryoyu bir düşünmesini isterim doğrusu.

Türkiye’de yaklaştığı görülen kanlı bir çatışmanın,
bütün dünyayı yakması sandığınız kadar uzak bir ihtimal değil.

 

Yorum (1)

Konular:

Güzel ülkemin acı gerçekleri

Tarih: 14 Şubat 2011 Yazan: editor3

tur001Güzel ülkemin dereceye girdiği bazı istatistik gerçekler:
1. İş kazalarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü olmuşuz.
2. Büyüme hızı sıralamasında 89. ülke imişiz.
3. Nüfusumuzun % 62?sini 30 yaş ve altı gençler oluşturuyormuş.
4. Her dört üniversite mezunundan biri halen işsiz durumda imiş ve bu manada yine Avrupa birincisi ülke bizmişiz.
5. Uluslararası Şeffaflık Örgütü?nün 86 ülke arasında yaptığı bir anket çalışması neticesinde; Yolsuzluk ve rüşvet konusunda ortalama % 33 ile Avrupa birincisi ülke yine biz olmuşuz.
6. Kabaca 300 milyar USD olarak bilinen dış borç stoğumuz açısından da yine açık ara birincilik bizim imiş.
7. Mevcut TV kanal sayısı ve günde kaç saat TV izlendiğine ilişkin araştırmalar neticesinde Avrupa birinciliğini ve dünya ikinciliğini kimselere kaptırmadığımız ortaya çıkmış.
8. Kadın hakları (kadının iş hayatındaki yeri-kadın vatandaşlar arasındaki ortalama eğitim düzeyi-kadına karşı istismar-şiddet uygulanması vs.) konusunda Avrupa birincisi olmuşuz.. Ne güzel değil mi.. Ama dikkat ediniz SONDAN BİRİNCİ.. Hele bir de bu sıralamada önümüzdeki ülkelerden bazılarını yazsam şaşar kalırsınız.
9. AİHM?deki dava ve mahkumiyet sayısı bakımından yine birincilik onuruna biz sahipmişiz.
10. Gelir dağılımındaki adalet açısından şu iftihar edilesi tablo söz konusu imiş: GSMH?nın % 82?si nüfusumuzun % 15?ini oluşturan mutlu azınlık tarafından kazanılıyormuş. Sosyal sınıflardaki en alttakiler ile en üsttekiler arasında 210 misli fark varmış. Bu gerçeklik yine bizi tartışmasız birinci yapıyormuş..ama yine SONDAN BİRİNCİ.
11. Dünyadaki en iyi üniversiteler sıralamasında hiç Türk Üniversitesi yokmuş ve Uluslar arası hakemli bilimsel dergilerde bilimsel makalesi yayınlanan akademisyen sayısı bakımından ancak üçüncü olabilmişiz.. Ama dikkat yine SONDAN ÜÇÜNCÜ.
12. Sosyal paylaşım/medya platformlarından biri olan Facebook?taki kullanıcı sayımız 24.8 milyona ulaşmış ve bu konuda dünya dördüncülüğünü elde etmişiz. Öte yandan ülkemizde basılan tüm günlük gazetelerimizin toplam tirajı (sanırım 4 milyon civarında) sadece bir Washington Post/Financial Times/Newyork Times/USA Today?in günlük tirajının çok altında kalıyormuş.
Kıymetli düşünür dostlarım,
AB ye girmemiz yolundaki direnç haksız değil galiba dediğinizi duyar gibiyim.
Daha fazla uzatıp canınızı sıkmak ve sizi üzmek istemiyorum. Eğer bu istatistikler, gerçekten böyle ise (umarım bu kadar acıklı değildir);
- Yaşadığımız her anı nasıl değerlendirdiğimizi,
- Zaman yönetimi diye bir derdimizin olup olmadığını,
- Ne kadar ve ne üretebildiğimizi,
- Bu güzel ülkenin kaynaklarından ne kadarını hak ederek tükettiğimizi,
- Farkındalık düzeyimizi ,
- Başımıza gelenleri ve yaşam koşullarımızı kader olarak mı algıladığımızı yoksa daha mutlu ve müreffeh bir toplum olabilmek için ben ne yapabilirim diye kafamızı zorlayıp zorlamadığımızı,
- Ne kadar risk alabileceğimizi ve yüreğimizin ne kadarına yettiğini çok dikkatle düşünmemiz gerek galiba.
Efendim, ne yazıktır ki bazen sadece düşünmek, çözüm için fikir üretmek yeterli olmuyor.
Fikirler ve düşünceler hayatın içinde somut pratiklere dönüştürülebildiği ölçüde kıymet ifade ederler. Aksi takdirde felsefi düzeyde laf üretmek durumuna düşülür diye korkarım.
Gayet tabi ki sadece hayatı izlemek ve bize empoze edilenlere boyun eğmektense en azından düşünce bazında eleştirebilmek ve alternatif fikirler ile çözüm üretebilmek kanımca saygıdeğer bir çabadır.
Ömrüm boyunca; herhangi bir şeyi tenkit ve şikayet etmek ama ıslahı için hiçbir öneri getirmeden geri çekilmekten hep sakınmışımdır. Bize Kurmay mektebinde saygıdeğer hocalarımız ve komutanlarımız şu prensibi öğretmişlerdi..Eğer herhangi bir sorunu amirine/karar vericiye rapor eder de sorunun giderilmesi için düşüncelerini belirtmezsen sen de o sorunun bir parçası olursun..
İşte bu alışkanlığımdan hareket ederek yukarıda biraz keyfinizi kaçırdığım istatistik gerçekleri, daha onurlu ve çağdaş modernite kriterlerine yükseltebilmek adına birkaç fikir kırıntısı aşağıda takdirlerinize sunulmuştur..keşke daha fazlası elimden gelseydi..
- İş güvenliği konusunda çok daha modern bir yasa yapılmalı ve sistemi/idare?yi değil emekçi yi esas alan bir anlayış hakim kılınmalı,
- Eğitimde; bireysel ekonomik özgürlük düzeyinden arınmış bir fırsat eşitliği sağlanmalı
- Daha çok okumalı-araştırmalı, daha az TV seyretmeli.
- Kadınlarımıza daha çok sahip çıkmalı, hayatın her alanında daha çok var olmalarını sağlamalı ve onların hayatımızın kalitesini yükseltecek/ toplumsal yaşama zerafet getirebilecek denge unsurları olduklarını asla unutmamalı,
- Gelir dağılımında adalet-dürüstlük-samimiyet ve fazilet belirleyici olmalı,
- Akademisyenlerimizin (en azından bir kısmının) TV kanallarında sürekli boy gösterip <nitelikli yorumlar> yapmak ve maddi-manevi rant peşinde koşmak yerine bilimsel araştırmalara yönlendirilmeleri konusunda teşvik edici sistemler geliştirilmeli,
- TV yayınlarının kalite ve içeriği halk arasından seçilmiş tarafsız-gönüllü murakıplar ve reklam veren kurum-kuruluşlar tarafından denetlenmeli,
- Sosyal hayatı disipline eden hakim parametrenin kayıtsız şartsız HUKUK olması sağlanmalıdır.
Serdar DURAT
Stratejist
Fikir Fabrikam Düşünce kulübü

Yorum (0)

Anket

Mersin - Antalya yolu tamamlandığında Anamur'a ne gibi faydaları olur?

  • Turizm yatırımları artar, turizm gelişir (45.0%, 513 Oy)
  • Göç alır, fayda değil zarar getirir (33.0%, 375 Oy)
  • Anamur'un il olmasına katkı sağlayabilir (12.0%, 134 Oy)
  • Tarım ürünleri kolay pazarlanır (10.0%, 116 Oy)

Toplam Oy: 1,139

Loading ... Loading ...

HAVA DURUMU

ANAMUR

İLETİŞİM SAYFALARI

Son Yorumlar

  • Mehmet Büyükarı: Işıklar içinde olsun… İlk kez Bulut’u...
  • Şeref Koz: Genç meslektaşımız Sevgi Kilunç’ı ve onun yetişmesine katkı...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Haziran emekçiler için ne kadar hüzün dolu olsada yine...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY:
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Emeği geçen tüm usta öğretici, kursiyer, idareci ve...
  • Vatandaş: Sayın Müdür Bey, Anamur Devlet hastahanesi yeni binasına...
  • Şeref Koz: Kim ne derse desin Anamur’da en çok çalışan CHP’liler...
  • Şeref Koz: Ruhu şad olsun. Sayın Fikri Sağlar’a ve ailesine başsağlığı...
  • Vatandaş: Biz toplum olarak şak-şak yalaka ve taklacılığını ekonomik,...
  • Abdullah Aydın: Emek en yüce değerdir.