Anamur’da kurulması planlanan balık çiftlikleriyle ilgili dava kapsamında denizde keşif yapıldı.

Anamur kıyılarında kurulması planlanan balık çiftliklerine karşı MERÇED tarafından açılan davaların reddine dair kararlar, bilirkişi raporlarının yetersizliği nedeniyle Danıştay tarafından bozularak yeniden görülmeye başlandı. Dava kapsamında Mersin İdare Mahkemesi’nce seçilen yeni bilirkişiler keşif yapmak üzere denize açılmak için Bozyazı limanına geldi.

Bu sırada limanda bulunan çevreciler, pankart açarak bölgede balık çiftlikleri kurulmasını istemediklerini belirttiler.

Balık çiftliklerine dava açan Mersin Çevre ve Doğa Derneği’nin (MERÇED) Başkanı Sabahat Aslan, açtıkları davanın Danıştay tarafından lehlerine bozulduğunu belirterek, “Bugün de tekrar edilen keşfe katılmak üzere buradayız. Balık çiftliklerine karşıyız ve yapılmaması için de mücadelemizi sürdürüyoruz” dedi.

Balık çiftliklerinin hukuksuz bir şekilde kurulmak istendiğini ifade eden Aslan, şunları söyledi:

“Bu bölge devlet tarafından 1/100 binlik Çevre Düzeni Planı’nda hassas korunması gereken bir bölge. Bu bölge arkeolojik sit bölgesi, 1. Derece doğal sit bölgesi ilan edilmiş. Bu bölgede korunması gereken Akdeniz fokları ve deniz kaplumbağaları mevcut. Bu endemik yapı ve korunması gereken canlılar uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmışken kirletici teknolojilerle bu canlıların yaşamı tehlikeye atılıyor. Ayrıca bu bölge devlet tarafından turizm bölgesi ilan edilmiş. Bölgede 6 alan turizm alanı olarak ilan edilmiş. Dolayısıyla bu kirli yatırım hem uluslararası sözleşmelere aykırıdır hem de turizm ve doğal balıkçılıkla geçinen insanların aleyhine bir yatırım olacaktır. Bu çiftliklerde kullanılan GDO’lu yemler, kimyasallar ile diğer ilaç ve hormonlar denizde çok ciddi bir kirlilik meydana getirecek ve deniz ekosistemini de bozacaktır.”

Hükümete çağrıda da bulunan Aslan, şöyle devam etti:

“Doğal balıkçılığı geliştirmek varken, turizmden ülke ekonomisine ciddi katkı sunmak varken, birkaç şirkete rant kazandırmak uğruna bu bölgeyi gözden çıkarmalarını kabul etmiyoruz. Bir an önce bu yatırımdan vazgeçilmesini istiyoruz. Hem hukuksal olarak hem de demokratik olarak bu balık çiftliklerin yapılmaması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.”

Limanda polisin yoğun güvenlik önlemi aldığı gözlenirken, bilirkişi heyeti ve MERÇED temsilcilerinin katılımıyla denizde 8 dosyayla ilgili keşif yapıldı.

Mersin Çevre ve Doğa Derneği, Toroslar Belediyesi’nin yol çalışması dolayısıyla ağaç kesilmesine tepki gösterdi.

Dernek yöneticilerinin yaptığı basın açıklamasında şunlar kaydedildi:

“Demokratik kitle örgütleri ve Çağdaşkent Mahalle sakinleri ve Mersinli yurttaşlar olarak diğer yerel yönetimler ve bu arada Toroslar Belediyesi’nin de olumlu hizmetlerini hiçbir siyasal görüş aynmı yapmadan hep takdir ettik.

Fakat en son çevre ile ilgili Toroslar Belediyesi’nin tutumunu ve uygulamasını şaşkınlıkla karşıladık. ..

Eski şehir planında Mersin çöplüğünden Mersin’in belli başlı birkaç yeşil alanından biri olan 68`ler Ormanına büyük zarar verecek olan 93134 no’lu sokağın devamı durumundaki 12 metrelik yolun iptali için bir yıl önce Toroslar Belediye Başkanı sayın Hamit Tuna ve belediyenin tüm yetkilileri Çağdaşkent mahallesine davet edilerek semt sakinleri ile birlikte sorun konuşulmuştur.. Netice olarak görüştüğümüz yetkili ve şehir plancılarına göre 24 yıllık yüzlerce ağacın kesileeeğı arazinin kot farkından dolayı maliyetinin yüksek olacağı ve hedeflenen yolun kısa-orta ve uzun vadede şehir trafiğine hiçbir yararı olmayacağı tarafımıza açıklanmıştır.

Toroslar Belediye Başkanı ile görüşmelerimizde sayısız ağacın yok edilmesine, Mersin’de her gün yüzlerce insanın 24 yılı aşkın süredir yürüyüş ve spor yaptığı, sayısız sporcunun yetiştiği, birçok spor etkinliğinin yapıldığı, 68`ler ormanının gereksiz yere zarar göreceği belirtilerek tarafımızca kendisinden yardım istendi. Ayrıca, yöredeki bazı şahısların kendi arsa ve binalarının rant artışı için orman zararına yolu açtırmak amacıyla BİMER’e sık sık başvurduklan hususu da konuşulmuştur

Bu bilgilendirmeden sonra 24 L lll pafta, 2l Ada, 36 Parselde bulunan 93134 no’lu sokağın devamı durumundaki yolun yapımının iptali için Toroslar Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi’ne Çağdaşkent semt sakinleri olarak başvurulmuştur.

Bundan bir önceki askıya alınan Mersin 1/5000 ‘lik revizyon imar planında ekteki plan paftasında da görüleceği gibi ilgili yol, Büyükşehir Belediyesi tarafından dilekçe ile verilen meşru talep dikkate alınarak yeşil alana dönüştürülmüştür.

Durum böyleyken Toroslar Belediyesi mevcut durumu hiç dikkate almayarak yüzlerce zeytin, narenciye ve orman ağacını kesmiştir. Bu ağaç katliamını Mersin Büyükşehir Belediyesi müdahale ederek durdurmuştur.

Şimdi bu aşamada ikinci kez askıya alınan Mersin 1/5000′lik revizyon imar planında anladığımız kadarıyla yine Toroslar Belediyesi’nin yönlendirmesi ile yeşil alan olarak gösterilen yer ne yazıktır ki ne hikmettir ki yeniden yola dönüştürülmeye çalışılıyor.

Bu durumu fırsat bilen Toroslar Belediyesi yapılan itirazların yasal boyutunu göz önüne almadan yine yol çalışmasına başlamıştır. Ancak bunun suç unsuru oluşturacağı mahalle sakinlerince söylenince yol çalışması durdurulmuştur. Toroslar Belediyesinin tutumunu anlamakta, kavramakta, izah etmekte zorlanıyoruz.

Daha önce Toroslar Belediyesinin yapmış olduğu ağaç katliamını kamuoyuna ve basına yansıtmadan çözmeye çalıştık. Toroslar Belediyesinin bu olumsuz tutumundan sonra sorunu yasal demokratik ve ekolojik bir hak olarak sizlerle paylaşmak istedik

Günümüzde yaşam alanlarımızın giderek daha çok betona ve kent rantına kurban edildiği gerçeği karşısında tüm Mersin halkını bu ve benzeri konularda duyarlı olmaya ve sorumluluk taşımaya çağırıyorum.”

Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) Başkanı Sabahat Aslan, Fukuşima Nükleer Santrali felaketinin 7. yıldönümü dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı.

Açıklamasında, Fukuşima örneği göstererek Akkuyu’ya yapılacak nükleer santral için uyarılar yapan Aslan, şunları kaydetti:

“AKKUYU RAPORLARI BİLİMSEL DEĞİL”

“Akkuyu Nükleer Santrali Projesi Bölgemiz ve Ülkemiz için Ekonomik ve Sosyal açıdan birçok soruna neden olacaktır. Bölgemizi Nükleer bir felakete sürükleyeceği açıktır. Akkuyu Japonya da Fukuşima ve Çernobilde meydana gelen nükleer santral felaketine adaydır. Her iki kazanın sonuçları tarihin en büyük nükleer felaketlerini meydana getirmiş olup Dünya her iki felaketin bedelini halen ödemektedir.

Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili hazırlanan tüm raporlar tekniğe aykırı olup, bilimsel değildir. Akkuyu Çed raporu nun bilimsel ve tekniğe aykırı olduğu için iptaline karşı açmış olduğumuz dava olumsuzlukla sonuçlanmıştır. Akkuyu Nükleer Santralinin ülkemize getireceği radyasyon, ekonomik ve sosyal felaketlerinin sonuçlarından başta davamıza bakan Danıştay Üyeleri ve davanın bilirkişi üyeleri sorumludur. Bu sonuca karar verenleri tarih yargılayacaktır.

“ECEMİŞ FAY HATTINA YAKIN OLAN AKKUYU, ÜLKEMİZ VE DÜNYA İÇİN BÜYÜK RİSKLER TAŞIYOR”

Dünya tarihinin en büyük nükleer santral felaketlerinden biri olan 11 Mart 2011 tarihinde Japonya da meydana gelen 9 şiddetindeki depremden sonra Fukuşima Nükleer Santralinde meydana gelmiştir.

Akkuyu Çed raporunda yazılanlarda olduğu gibi, Deprem kuşağında olan Japonya’nın Fukuşima Kenti, depremden en az etkilenecek bölge olduğu gerekçesiyle, bu şehir sanayi ve ticaret kenti yapılmıştı. Deprem uzmanları, Fukuşima depremden etkilenmez dedikleri için bu bölgeye nükleer santraller kurulmuştu. Japonya da bulunan tüm nükleer santraller 9 şiddetindeki depreme dayanıklı olarak ve güvenlik tedbirlerinde en son teknolojiler uygulanarak inşa edilmişti. Japonya da ki tüm nükleer santraller Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun tüm kurallarına göre çalıştırılıyordu ve devlet tarafından da denetleniyorlardı. Japonya da Halka nükleer santrallerin çok güvenli olduğu söylenmişti. Ayrıca nükleer santrallerin bulunduğu tüm bölgelerde de kaza sırasında uygulanacak acil eylem planları da mevcuttu. Ama Nükleer santrallerle ilgili tüm bu argümanlar 11 Mart 2011 de meydana gelen 9 şiddetindeki depremden sonra iflas etti. Çünkü meydana gelen deprem ve tsunami, Fukuşima da bulunan nükleer santralin soğutma sisteminin arızalanması ve çalıştırılamaması sonucunda soğutulamayan nükleer santralin 3 adet reaktörün çekirdeğinin aşırı ısınması sonucu erimiştir, bunun sonucunda atmosfere yayılan radyasyon dünyayı bir nükleer (radyasyon) felaketine dönüşmüştür.

Japonya bu felaketin ekonomik ve sosyal boyutlarının altında ezilmiştir.

Japonyada meydana gelen deprem, nükleer santrallerin güvensiz, insan ve doğa yaşamını tehdit eden, kirli teknolojiler olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır

Rusların tamamen sahip olacağı ve onların denetiminde olacak dünyada denenmemiş olan VVER1200 nükleer reaktör modeli ile hareketli Ecemiş fay hattına yakın, deprem bölgesinde kurulumu planlanan Akkuyu Nükleer santrali taşıyacağı riskler açısından, Ülkemiz ve Dünya için ilerde büyük bir felaket kaynağı olacaktır.

“JAPONYA’DAN DERS ALMALIYIZ”

Japonya da yaşanan nükleer tehditlerden hükümetin ders almasını, Ülkemiz için zorunluluk olmayan nükleer santral projelerinin derhal iptal edilmesini talep ediyoruz. Akkuyunun Fukuşima olmasına izin vermeyeceğiz. Herkesin yaşam hakkı için Nükleer Santrallere karı mücadele etmesini bekliyoruz.”