Haberi Arkadaşına Gönder Haberi Arkadaşına Gönder

Anımsamak “Biz eskiden…”

23 Ocak 2023

www.haberanamur.net te yayınlanan haber ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz.

Emekli öğretmen İ. Gürdal Sümer’in kaleminden “Biz eskiden…” diye başlanır söze, dünü bugüne anlatabilmek için.

Biz eskiden…” diye başlanır söze, dünü bugüne anlatabilmek için. Kimler böyle başlar? O eskiyi yaşayanlar, yaşı belli bir yere gelmiş olanlar. Ama o kadar zaman geriye gitmeye de gerek yok. Beş sene öncesi, on sene öncesi de olabilir. O eski günler şimdiki zamana uymuyorsa yine aynı sözlerle başlarız; biz eskiden…

Hangi yaşa gelirseniz gelin yaşamınızda eskiler vardır, yeniler vardır. Onları içinizde çarpıştırır durursunuz. Bazen eskiler bazen de yeniler öne çıkar. Gönlünüz hafifçe eskilerden yanadır.

Eski deyince insanın aklına neler geliyor neler… Taa eski çağlardan başlayan bir açılım. Kullandığımız eşyadan tutun da nasıl yaşadığımıza kadar gider. Eskiden çıra yakarak aydınlanırdı insanlar. Şimdi öyle değil. Kimse derelerde çamaşır yıkamıyor artık. Onun da kolayını bulduk. Komşu kadınlar pencereyi açıp “Huu Emineanıııım !” diye bağırmıyor. Bir telefon yetiyor.

O kadar çok şey değişti ki insan hepsini anımsamakta yetersiz kalıyor. Bazen dalıp gidiyorsunuz uzandığınız yatakta. Üç diğer kardeşinizle aynı odada aynı döşeğin üstünde aynı yorganın altında yatıp uyuduğunuz aklınıza geliyor. Şimdiki çocuklar aynı yorganın altına girmezler. Onlara ayrı bir oda vereceksin. İçini döşeyeceksin, çalışma masası olmazsa olmaz. Niye? Devir masada çalışma devri de ondan. 1+1 ev deyince aklımıza üniversiteli öğrenciler geliyor. Böyle küçücük bir evde ancak bekar bir üniversiteli kalabilir. Biz kalamayız. Hele iki çocuklu bir aileysek, asla!

Oysa beş çocuklu altı çocuklu dedelerimiz babaannelerimiz nasıl da kalmışlar bir odalı evlerde, nasıl başarmışlar gel de kafa yorma. Aile nüfusumuz azaldığı halde o küçük az odalı evlere sığamaz olduk. Şişmanlayıp hacmimiz genişlediğinden mi? Değil elbette.

Meğer bu küçük evlere sığamayan biz değilmişiz. Aile düzeni anlayışımız ve onca paralar ödeyerek aldığımız eşyalar sözüm ona bu küçük evlere sığmıyor.

Eskiden evlenecek olan kızların çeyizi öyle çok olmazdı. Birkaç kat yatak yorgan, birkaç kilim, tencere tava çatal kaşık, durumları iyiyse bir de dikiş makinası, sonradan hediye edilen beşik, yeter. O küçücük eve gönülleri sığdı, kendileri sığdı, çocukları sığdı eşyaları da sığdı. “Nohut oda bakla sofa” misali.

Şimdi öyle mi? Evet diyecek halimiz yok. Bir kere gönlümüz sığmaz. Kendimiz de çocuklarımız da sığmaz. Hele o eşyalar yok mu 120 metrekare ev bile az gelir.

Günümüzde evlenip yuva kurmak şirket kurmak gibi bir şey. Düğün merasim masraflarına hadi bir şey demeyelim. Öteki harcamalara ne dersiniz? Halı almayla başlayacaksın. Bir tane değil, birkaç tane, salona, yatak odasına, oturma odalarına. Koltuk takımı da alacaksın, öyle sıradan değil, günün modasına uygun olacak. Buzdolabı, çamaşır makinası, bulaşık makinası, TV, elektrik süpürgesi, fırın, klimalar, alınacak hem de son çıkanlardan olacak. Perdelik kumaşlar, çelik tencereler. Bir de kiralık evde kalacaksalar… Yeter ben daha fazla saymayayım. Çünkü çarşıdaki hesap evdeki hesabı solladı, geride bıraktı. Geride bırakırsa bıraksın, taksitle ödemek var ya, oradan kısılır buradan kısılır ödenir. Çok çalışır yine öder. Çamaşırı bulaşığı elde yıkasa daha mı iyi? Odun sobasıyla ısınmak daha mı kolay? Yerleri el süpürgesiyle süpürmek daha mı pratik? Hiç de değil. Eskiden yeniye sıçramak insana güzel geliyor. Daha az yoruluyorsun ama daha fazla bedel ödüyorsun. Kolayına kaçmak işimizde geliyor. Şimdi size bir soru: Yorulmak mı yoksa yorulmadan kolayına kaçmak mı? Hangisi daha sağlıklı?

70’li yıllar bizim televizyonla tanıştığımız yıllardı. Pahalıydı ama sinemayı evin içine getiriyordu. İlk Tv alanlar Kıbrıs Rum ve Suriye Arap televizyonlarını izleyebiliyordu. Ne de olsa Anamur Kıbrıs’a yakın, Arap Ülkelerine de yakın. Henüz ülkemizde Tv yayını yoktu. Seyredebilmek için damlara çatılara anten kurulurdu. Görüntü bulandığı zaman evden bir kişi çatıya çıkar, anteni sağa sola oynatır ve yukardan aşağıya bağırır. “ Düzeldi mi ?” “Düzeldi in gayrı !” yanıtını alınca aşağı iner. Yine de görüntü çok net değildi ve siyah beyazdı. Rumca ve Arapça bilmediğimizden söylediklerinden kimse bir şey anlamıyordu. Olsun, ziyanı yok ne de olsa evin içine kadar gelmiş bir sinemaydı. Herkesin evinde böyle bir alet yoktu. Evde televizyon olması komşulara karşı da bir ayrıcalıktı. Akşamları tv li evlere yapılan komşu ziyaretlerinde kimse zorunlu olmadıkça konuşmaz, pür dikkat televizyona bakılırdı. Gereksiz konuşmalar hoş görülmezdi. Küçük komşu çocukları tv li evlere gelir çizgi film izlerlerdi. Ev sahibi hanım onlara bisküvi ikram eder yerleri batırmadan dökmeden yiyin diye de sıkı sıkı uyarırdı.

Derken TRT ve Çukurova televizyonların yayına girmesiyle televizyon evlerin zorunlu eşyası oldu, tıpkı buzdolabı gibi. Akşamları Komiser Kolombo, Tatlı Cadı, Dallas gibi dizilerinin esiri olduk. O zamanlar uzaktan kumanda yok, bir zahmet yerinizden kalkacaksınız, tuşlarına basacaksınız veya düğmelerini çevireceksiniz. Televizyonu ancak böyle kullanabilirsiniz.

Bu inanılmaz bir alet. Ne ararsan içinde buluyorsun. Haberler, sinema filmleri, naklen futbol maçları, çocuklara çizgi filmler, yemek tarifleri ve daha neler neler…

Ve arkadan gelen renkli televizyonlar, uzaktan kumandalar insanları televizyonlara biraz daha yaklaştırdı. Hareketsiz bir yaşama alıştırdı. Ne gerek var komşu ziyaretlerine, giy pijamayı, geç tv nin karşısına, atıştır patlamış mısırı seyret romantik dizileri oh yaşam ne güzel, sonra çocuklar niye oynasın dışarda tozun toprağın içinde, seyretsin Pembe Panter’i, Tom ve Jerry’yi, üstü başı temiz kalsın.

Bu yaşam tarzına iyice alıştık, ne yazık ki arkadaşlardan komşulardan doğadan uzaklaşarak. Belki de yaşamı böyle daha güzel zannettik.

Hızla değişen her şeye çabuk alıştık. Direnmemiz gereken yerler vardı. Direnemedik. Zamana uyduk. Değiştik.

Örnek mi? Çocuklar eskiden okula yürüyerek giderdi. Okul yolu güvenliydi. Çok araç yoktu. Onları taciz edecek sapıklar da yoktu. Anamur sakin sorunsuz bir kasabaydı. Böylece anne rahat, baba rahat. Bu çocuklara bir gezinti gibiydi. Yolda arkadaşlarıyla buluşan çocuklar gülerek şakalaşarak biraz da bahçelerden yola sarkmış dallardaki erikten kayısıdan kopararak okula varırlardı. Vardıkları okul devlet okuluydu. Eğitim devletin göreviydi. Özel okul yoktu, özel dershane yoktu, özel kurslar da yoktu. Eğitimli bilgili, birikimli bir insan mı olmak istiyorsun, gideceğin yer devlet okuluydu. Bir meslek sahibi mi olmak istiyorsun gideceğin yer yine aynı yerdi.

Ancak bizi yönetenler eğitimde kaliteyi özel girişimcilere bıraktılar. Özel okullar, Özel dershaneler açtılar. Bunlara özel kursları da eklediler. O zaman anlarsınız eğitimde tüccarların ne kadar güçlendiğini. İşsizler ordusuna katılmamak için vay bizim çocuklarımızın, gençlerimizin başına gelenler, Eleme sınavlarında 1 puan daha alabilmek için çocukları yarış atına çevirdik. “Paran kadar eğitimlisin” olgusu yayılmaya başladı.

Nerde kaldı okul sonrası doyasıya oynayan çocuklar? Nerde kaldı gönlünce dersten kurstan bunalmayan gençler? Yanıt basit. Mazide kaldı.

O siyah beyaz öğrencilik fotoğrafınıza bakın, daha iyi anlayacaksınız.

Kırışmış buruşmuş o yorgun fotoğraflar. Siz bakmayın o fotoğrafların o haline. İçinde çok emek var. Harcanan para var. Mekanik işlem var, kimyasal işlem var. Fotoğrafı kendiniz mi çekmek istersiniz? O zaman bir fotoğraf makinanız olmalı. Önce Foto Halis’in ya da Foto Baki’nin dükkânından bir film alacaksınız. 16 ya da 36 poz çeken bir film. Makinanıza dikkatlice takacaksınız. 1. Poza kadar çevirip hazır hale getireceksiniz. Çekim yapacağınız nesnenin mesafe ve ışık ayarlarını iyi yapacaksınız. Gölgede mi yoksa güneş ışığı altında mı, ona göre ayar yapacaksınız. Net görüntü için bu gerekli. Hem öyle olur olmaz her şeyin resmi çekilmez. Çekersen maliyetine katlanırsın. Onun için dikkatli çekeceksin ama bir kez çekeceksin. Çekim tamamlandığında tekrar fotoğrafçıya gideceksin. Fotoğrafçı filminizi karanlık bir odada kimyasal işlemden geçirecek ve filmin negatifini size gösterecek. Bu negatif filmlere eskiler filmin arabı derdi. Çünkü film simsiyah bir şerit gibidir. Bu siyah şeritteki görüntü yine karanlık odada fotoğraf kartının üzerine düşer. Ve elinize “fotoğraf” olarak geçer. İçi emek yüklü bir çalışma. Zaman ilerledikçe yani yıllar geride kaldıkça o elinizdeki fotoğraf fotoğraf olmaktan çıkar. “Belge” ye dönüşür. Unuttuğunuz o yaşam biçimini size anımsatır, giydiğiniz elbiseyi, beraber olduğunuz arkadaşları, resim çektirdiğiniz yerde şimdi bir apartman olduğunu, başka başka şeyleri…

Ne kadar kırışık olsa da, ne kadar renksiz olsa da atmayın o resimleri, dursun bir kenarda. Sizden sonrakilere kalsın. Çünkü belgeler değerlidir, saklanır. O belgeler şarap gibidir, eskidikçe değerlenir.

Teknoloji hızla gelişiyor, bizi değiştiriyor, huyumuzu değiştiriyor, her şeyi değiştiriyor. Bu kadar değiştikten sonra aklımızda ne kaldı? Neyi anımsıyoruz?

Onu da size Nazım Hikmet söylesin!

Kaldı işte;

Çayımız bardakta…

Çocukluğumuz sokaklarda…

Mutluluğumuz kursağımızda…

Sevdiklerimiz uzaklarda…

Gülüşlerimiz fotoğraflarda…

N.H.

haberanamur0073haberanamur0063haberanamur0054haberanamur0046haberanamur0035haberanamur0024

Yapılan Yorumlar:1 Adet

  1. Adil Demir Yorumu:

    Kalemine sağlık abi,zamanda yolculuk gibi!

Yorumlayın

Anket

Mersin - Antalya yolu tamamlandığında Anamur'a ne gibi faydaları olur?

  • Turizm yatırımları artar, turizm gelişir (45.0%, 513 Oy)
  • Göç alır, fayda değil zarar getirir (33.0%, 375 Oy)
  • Anamur'un il olmasına katkı sağlayabilir (12.0%, 134 Oy)
  • Tarım ürünleri kolay pazarlanır (10.0%, 116 Oy)

Toplam Oy: 1,139

Loading ... Loading ...

HAVA DURUMU

ANAMUR

İLETİŞİM SAYFALARI

Son Yorumlar

  • Mehmet Büyükarı: Işıklar içinde olsun… İlk kez Bulut’u...
  • Şeref Koz: Genç meslektaşımız Sevgi Kilunç’ı ve onun yetişmesine katkı...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Haziran emekçiler için ne kadar hüzün dolu olsada yine...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY:
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Emeği geçen tüm usta öğretici, kursiyer, idareci ve...
  • Vatandaş: Sayın Müdür Bey, Anamur Devlet hastahanesi yeni binasına...
  • Şeref Koz: Kim ne derse desin Anamur’da en çok çalışan CHP’liler...
  • Şeref Koz: Ruhu şad olsun. Sayın Fikri Sağlar’a ve ailesine başsağlığı...
  • Vatandaş: Biz toplum olarak şak-şak yalaka ve taklacılığını ekonomik,...
  • Abdullah Aydın: Emek en yüce değerdir.