GÜNDEM-YAŞAM Haberleri

Haberi Arkadaşına Gönder Haberi Arkadaşına Gönder

Köy Enstitülüler’den ‘laik, bilimsel eğitim’ vurgusu

18 Nisan 2017

www.haberanamur.net te yayınlanan haber ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz.

18-nisan-20171012Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Mersin Şubesi, Köy Enstitülerinin kuruluşunun 77. yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yayınladı. Açıklamada şunlar kaydedildi:

“17 Nisan 2017, Cumhuriyet tarihimizin en önemli eğitim ve öğretmen yetiştirme deneyimi olan Köy Enstitülerinin kuruluşunun 77. yıldönümüdür.

Köy Enstitüleri, Türkiye’de Cumhuriyet döneminin en önemli öğretmen yetiştirme deneyimidir. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde 1919-23 tarihleri arasında gerçekleşen Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşımız, dışarıda emperyalizme, içeride ise hilafete ve saltanata karşı verilen bir kurtuluş mücadelesiydi. Bu mücadelenin ardından kurulan cumhuriyetle birlikte, hayatın birçok alanında olduğu gibi eğitim alanında da çok önemli ileri adımlar atıldı.

Dönem itibariyle halkın büyük çoğunluğunun yaşadığı kırsal kesimler-köyler, her bakımdan yoksunluk içerisindeydi. Osmanlı derebeyliğinin sultası altında hem ekonomi hem de eğitim bakımından geri kalmış olan köyün ve köylülüğün ‘canlandırılmaya’ gereksinimi vardı. Tonguç bu gereksinimi şöyle ifade etmekteydi: “Köylü insanı öylesine canlandırılmalı ve bilinçlendirilmeli ki onu hiçbir güç insafsızca sömürmesin, ona köle ve uşak muamelesi yapmasın. Köylüler bilinçsizce ve bedava çalışan birer iş hayvanı haline gelmesinler”.

Yeni kurulan cumhuriyette, toplumun kalkınması ve modernleşme için, yalnızca okur-yazar oranının arttırılması değil, modern üretim tekniklerinin de tarıma girmesi gerekiyordu. Böylece, köylü geleneksel yöntemleri bırakıp, yeni bilgi ve becerilerle donanacaktı. Ayrıca, Cumhuriyet Devrimcileri’nin halkla bağını kuracak, reformları halka anlatacak nitelikte bir eğitim gerekiyordu. 1935′ten itibaren Köy Enstitülerine biçim veren nedenler bunlardı.

Köy Enstitülerinin tarihi sürecine baktığımızda, enstitüleri bitiren binlerce öğretmen, köylerde okul ve okur-yazar sayısının hızla artmasında, yeni görüşlerin köylere taşınmasında rol oynamıştır. 1935 yılında 380 bin olan ilkokul çocuğu sayısı, 1946-47 yıllarında 1.360.000′e ulaşmıştır. Enstitülerde teorik ve pratik eğitim birlikte alınıyordu. Yaz-kış açık olan bu kurumlarda eğitimin temel özellikleri beş duyuya yönelik, imeceye ve üretime dayalı, kültür ve meslek dersleriyle birlikte, müzik, spor ve halkoyunlarının da bulunduğu özgün ve laik bir eğitim modeli olmasıydı. Köy Enstitüleri, Cumhuriyet öğretmeni yetiştirmenin yanısıra, ülkeye önemli katkılar sağlayan birçok sanatçı ve yazar da yetişmiştir. Cumhuriyet Türkiyesinin kuruluş ideallerini ve felsefesini eğitim alanına taşıyan Köy Enstitüleri, “iş içinde eğitim” ve “yaparak yaşayarak öğrenme” uygulamalarıyla, özgün bir model olmuştur. Devam ettirilmediler ne yazık ki.

1950 DP iktidarıyla başlayan süreçle birlikte, 1. Antiemperyalist Kurtuluş Savaşımızın kazanımları kerte kerte yok edilmeye başlanmış, hem ekonomimiz hem de eğitimimiz Başta ABD emperyalizmi olmak üzere yeniden yabancı sermayenin sultası altına girmiştir.

Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşımız’ın sonucunda kurulan ve on binlerce şehidimizin yadigari olan Laik Cumhuriyet’imizin tüm kurumlarına AB-D Emperyalistleri ve onların yerli işbirlikçileri tarafından başlatılan saldırılar, artık son yıllarda açıkça yapılmaya başlanmıştır. Bu saldırılarda Eğitim ve Bilim kurumları da Yeşil Kuşak ve Ilımlı İslam projeleri doğrultusunda en önemli hedefler arasında olmuştur. Ve bu kurumlarda da kerte kerte Ortaçağcı-gerici anlayış hakim kılınmıştır. Özellikle din istismarı yapan iktidarlar tarafından, Ortaçağın eğitim anlayışına özenen yandaş sendika, dernek ve vakıflarla işbirliği içerisinde çocuklarımız ve gençlerimiz meczuplaştırılmakta, karanlığa mahkûm edilmektedir. Okul öncesinden üniversitelere kadar tüm okullarımız artık ne yazık ki mahalle mektepleri ve medreselerden farklı değildir. Değişik cemaat ve tarikatların cirit attığı kurumlara dönüşmüştür.

Bugün eğitim açısından yaşanan felaketi  istatistiklerle daha açık belirtmek gerekirse:

1. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, okul, derslik, öğretmen ihtiyacı ve altyapı sorunlarına rağmen 2016 yılı için 76 milyar TL olarak belirlenmiştir. OECD ülkelerinde milli gelirin ortalama yüzde 6’sı eğitime ayrılırken, Türkiye milli gelirin yaklaşık yüzde 3,45′ine karşılık gelen bu bütçeyle eğitime en az pay ayıran ülkeler arasında yer almaktan kendini kurtaramamıştır.

2. Devlet okullarının çoğu imam hatipleştirilmiş, yoksul halk çocuklarına da neredeyse imam hatiplerden başka bir seçenek bırakılmamıştır.

3. 4+4+4 modeli ile örgün eğitim sisteminde olması gereken öğrenci sayısı hızla düşmüş, örgün eğitim sisteminden ayrılan kız öğrenci sayısı daha yüksek olmuştur. Günümüz itibarıyla, açık öğretim liselerine yöneltilen öğrenci sayısı 1 milyon 536 bin 135′tir. İstatistiklere göre 665 bin 738 kız öğrenci açık öğretim liselerinde okumaktadır. Kız öğrenciler 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte örgün eğitim dışına bilinçli bir politika ile itilerek, “çocuk gelin” liğe mahkum edilmektedir.  Günümüzde devletin asli görevinin laik, bilimsel, demokratik eğitim olması ve öğrenim çağındaki çocukları örgün eğitim sisteminde okutmak olması gerekirken, bu durum tersine dönmüştür.

4. İlk ve orta öğretimin başını 4+4+4 modeli ile bağlayan Ortaçağcı anlayış, Üniversitelerde de kamu adına, halk adına, bilim adına, laiklik adına ne kaldıysa izini-tozunu silip süpürmektedir.

Eğitimin amacı laik, aklını özgürce kullanan, bilimsel düşünen, sorgulayan, sorumluluk üstlenen ve üreten bireylerin yetiştirilmesini sağlamaktır. Onlara aynı zamanda Cumhuriyetimizin yaşaması ve yaşatılması için gereken bilgi ve becerileri kazandırmaktır.

YKKED Mersin şubesi yönetimi ve üyeleri, bu süreçte her zaman olduğu gibi üzerlerine düşen sorumluluğun bilincinde, temeli 1923′te atılan Cumhuriyetimizin “Bağımsızlık Benim Karakterimdir”, “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ve “Hayatta En Gerçek Yol Gösterici Bilimdir Fendir” ilkelerine sahip çıkma azim ve kararlılığındadır.”

Yorumlayın

Anket

Mersin - Antalya yolu tamamlandığında Anamur'a ne gibi faydaları olur?

  • Turizm yatırımları artar, turizm gelişir (45.0%, 513 Oy)
  • Göç alır, fayda değil zarar getirir (33.0%, 375 Oy)
  • Anamur'un il olmasına katkı sağlayabilir (12.0%, 134 Oy)
  • Tarım ürünleri kolay pazarlanır (10.0%, 116 Oy)

Toplam Oy: 1,139

Loading ... Loading ...

HAVA DURUMU

ANAMUR

İLETİŞİM SAYFALARI

Son Yorumlar

  • Mehmet Büyükarı: Işıklar içinde olsun… İlk kez Bulut’u...
  • Şeref Koz: Genç meslektaşımız Sevgi Kilunç’ı ve onun yetişmesine katkı...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Haziran emekçiler için ne kadar hüzün dolu olsada yine...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY:
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Emeği geçen tüm usta öğretici, kursiyer, idareci ve...
  • Vatandaş: Sayın Müdür Bey, Anamur Devlet hastahanesi yeni binasına...
  • Şeref Koz: Kim ne derse desin Anamur’da en çok çalışan CHP’liler...
  • Şeref Koz: Ruhu şad olsun. Sayın Fikri Sağlar’a ve ailesine başsağlığı...
  • Vatandaş: Biz toplum olarak şak-şak yalaka ve taklacılığını ekonomik,...
  • Abdullah Aydın: Emek en yüce değerdir.