GÜNDEM-YAŞAM Haberleri

Haberi Arkadaşına Gönder Haberi Arkadaşına Gönder

Feyzioğlu: ‘Hayır çıkacak gerginlik bitecek’

10 Nisan 2017

www.haberanamur.net te yayınlanan haber ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz.

10-nisan-20170161Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “16 Nisan’da sandıktan ‘hayır’ çıkacak ve bu gerginlik bitecek. Bu ‘hayır’ı her siyasi partiden kuvayi milliye ruhuyla bir araya gelmiş milyonlar sağladığı için Türkiye on yıllardır hasret olduğu milli birlik ve beraberliğe kavuşacak” dedi.

Feyzioğlu, beraberinde Prof. Dr. Süheyl Batum, ADD Akdeniz Bölge Sorumlusu Levent Cemal Güngör ve Eğitim İş Genel Başkanı Mehmet Balık ile birlikte Anamur Cumhuriyet Platformu tarafından düzenlenen ‘Türkiye anayasasını tartışıyor’ konulu konferansa katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan konferansta konuşan Feyzioğlu, Türk milletinin acıda da kıvançta da birleşebildiğini belirterek, “Millet olmak, senin gibi düşünmeyenin de acısında birleşmektir. Biz böyle bir milletiz. Çok köklü bir milletiz. Binlerce yıllık geçmişten geliyoruz ve ebediyete de bu millet taşımak zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet yaşatmak zorundayız. 16 Nisan böyle bir fırsatı önümüze getirdi. Böyle bir imkanı altın tepside bize sundu. Bu fırsatı kullanmak bize ait” dedi.

BU MESELE MİLLİ BİR MESELE

Referandumun bir siyasi parti meseli olmadığını ifade eden Feyzioğlu, “Ben milletimizin birleşmeyi başardığını görüyorum. Bu siyasi partilerin üzerinde bir birleşme. Sadece bu toplantının yapılmasını sağlayan Anamur Cumuhriyet Dayanışma Platformu’nun varlığı bile başka bir ruhla mücadeleye dahil olunduğunun bir ispatıdır. Türkiye’nin her yerinde milyonlarca insan, hangi siyasi partiden olursa olsun, siyasi partilerin üstünde bir mesele olarak gördükleri anayasa değişikliği konusunda bir araya gelmiş durumda. Bu mesele milli bir mesele. Bir siyasi parti meselesi değil. Neden milli mesele? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne kurulmuş büyük bir tuzak söz konusu. Bu işi parti düzlemine çekmek isteyen yanlış yapar. Siyasi iktidar bu işi parti düzlemine çekerek kendine göre bir strateji uygulamaktadır. Kim parti düzlemine çekerse, milli davaya, kutlu davaya zarar verir. O yüzden partiler üstü ve partiler dışı bir mücadeledir bu. Her siyasi partiden milyonlarca insanın katıldığı bir mücadeledir.”

TÜRK MİLLETİ CAHİL DEĞİLDİR

“Türk milleti birilerinin iddia ettiği gibi asla cahil bir millet değildir” diyen Feyzioğlu, şunları söyledi:

“Türk milletine oturduğu rahat koltuklardan kim cahil diyorsa biliniz ki dibine kadar o cahildir. Eğitim yönünde eksik bırakılmış olabilir, ama eğitimsizlik ile cahillik arasındaki farkı bilmemek asıl kara cahilliktir. Türk milletinin geleneği, göreneği, kültürü, pirleri, velileri, ata sözleri, kültürü bizim cahil olmamızı kesinlikle önler. Biz sadece hünkar Hacı Bektaş’ın bir sözüyle veya Hz. Mevlana’nın bir sözüyle, Yunus’un bir deyişiyle yoğrulmuş milletiz. Bu yoğrulma Türk milletinin feraset sahibi olmasını sağlamıştır. Ben Türkiye’yi son 6-7 yılda gezdim. Gitmediğimiz, görmediğimiz yer kalmadı. Kılcal damarlara kadar gittik. Mensubu olmaktan onur duyduğum bu asil milletin bir ferdi olarak söylüyorum; Türk milletinin sağduyusuna, ferasetine her zamankinden daha çok güveniyorum. Çünkü, gördük, yaşadık. Sadece ‘hayır’ çıkacağını düşünerek söylemiyorum bunu. Milletimizin ne kadar sevgi dolu, hoşgörülü olduğunu ve siyaset dilini değiştirdiğinde, siyaset kucaklayıcı hale geldiğinde neler yapabileceğini gördük. Bir tek ihtiyacımız var bizim. Türkiye’de siyasetin bölmekten vazgeçip birleştirmeye başlaması. Siyaset, kucaklayıcı olduğunda, merkeze sadece kendi gibi düşünenleri değil, insanı, vatandaşları aldığında  bu milletin o köklerinden gelen sağduyusu devamını çözecek. Çünkü biz aynı sofrada yemek yiyoruz, farklı siyasi düşüncelerdeyiz, aynı apartmanda oturuyoruz, farklı siyasi düşüncelerdeniz, evleniyoruz farklı etnik kökenlerdeniz, arkadaş, ortak oluyoruz farklı dünya görüşleri taşıyoruz. Ama hep birlikte çalışabiliyoruz. İşte birleştirici, kucaklayıcı siyaset bunu yapmalı. Türkiye’nin bu muhteşem potansiyelini bölerek değil, birleştirerek çıkarmalı.”

ÖNÜMÜZE KONAN ‘KONTROLSÜZ TEK ADAM’DIR

Feyzioğlu, anayasa taslağı hakkında yaptıkları inceleme ve sistemin getirdikleri ile ilgili şunları aktardı:

“Referandum ile ilgili olarak ‘hayır’ demek için onlarca sebebimiz var. Bunları bir siyasi gerekçe ile söylemiyoruz. Hocamla günlerce çalıştık, akademisyenlerle çalıştık, 100 bin avukatımıza sorduk, 20 binin üzerinde yorum geldi, saha çalışması yaptık, her türlü incelememizi yaptık. Bu mesele parlamenter hükümet sistemiyle, başkanlık sistemi kıyaslaması değil. Çünkü önümüze konan bir başkanlık sistemi modeli değil. Önümüze konan ‘kontrolsüz tek adam’dır. Başkanlık sistemlerinde elbette başkana çok büyük yetkiler verilir, bunda tartışma yoktur. Ama başkanlık sisteminin, demokratik başkanlık sistemi olmasını sağlayan çok güçlü bir meclisin varlığı ve mutlak bağımsız, tarafsız bir yargının bulunmasıdır. O yüzden biz şöyle baktık, bu kadar gücü verdiğimiz başkanı denetleyebilecek çok güçlü, etkin bir meclis var mı ve etkin, bağımsız, tarafsız bir yargı var mı? Yeni sistemde meclis etkin hale gelmiyor. Çünkü 550′yi 600′e çıkarmakla meclis güçlenmez. Meclisin güçlenmesi için genel başkanların temsilcilerinden değil, milletin temsilcilerinden oluşan bir meclise ihtiyaç var. Yani meclis sizi temsil etmeli, genel başkanı değil. Bugünkü sistemde bile maalesef genel başkanları temsil ediyor. Size değil, genel başkanlarına, partilerine hesap vermek zorunda olan milletvekilleri kuşkusuz seçildiği yerin insanının sorununu değil, genel başkanının talimatını yerine getirmeye koşulludur. İşte sorun bu. Fakat bugünkü sistemden farklı olarak bölünmüş yetkileri bir tek kişiye verdiğinizde meclisin bu haliyle kalması, o muazzam güç verdiğiniz kişiyi meclis denetimi dışında bırakıyor. Muazzam güçler verdiğinizde o kişinin meclis denetimi dışında inanılmaz yetkilerle donatılmış bir kişi olarak bir ülkeyi tek başına yönetmesi mümkün. İyi yönetirse iyi gideriz. Yanlış yaparsa felaket olur. Hiç kimse tek başına karar verirken devamlı doğru kararı veremez. Mutlaka bir yerde yanlış yapar. Küresel kuklacılar bu bölgede güçlü meclisler ve bağımsız yargılar istemezler. Küresel kuklacılar bir kişiyle muhatap olmak isterler. O bir kişi öyle yada böyle ikna ettiklerinde yada değiştirip yerine istedikleri birini getirdiklerinde istediklerini yaptırırlar. Meclisleri ikna etmek, toplu yapıları yönetmek neredeyse imkansızdır. Ama bir kişiyi, yanındaki üç beş kimsenin cümlesiyle doğru yaptığına, vatansever duyguyla hareket ettiğine ikna edebilirsiniz. O da çok büyük bir felakete yol açabilir. Meclis maalesef güçlenmiyor. Yargı bağımlı. Anayasa mahkemesinin 15 üyesi ve HSK’nın neredeyse tamamını iktidar partisinin genel başkanı atıyor. Bu durumda ortada hiçbir denetim kalmıyor. Bu kadar denetimsiz bırakılmış bir başkanın elindeki yetkiler neler? Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle iş dünyası, finans ve devlet kurumlarında yeni düzenlemeler yapabiliyor. Milli güvenlik politikasına karar verebiliyor.  Bu sabah Suriye dostumuz mu düşmanımız mı? Akşama bu tekrar değişecek mi? Yani aşamalarla toplu kurullarla karar verilen ve mutlak meclis denetiminde olan değerlendirme yetkisini bir tek kişiye bağlıyoruz. Bunları söylediğimizde sayın cumhurbaşkanının, sayın başbakanın kızmak yerine ‘buyurun gelin, bunu bir tartışalım’ demesini açıkçası isterdik, beklerdik. Ama bu dönemde sadece kendi gibi düşünenler, kendini doğrulayanlar, kendilerini alkışlayanlar toplanmış ve onların mutlak emrine girmeyenler de terörist, hain, şucu,bucu diye ayrılmış durumda.”

MİLLET BÖLÜNMEYİ REDDEDİYOR

En yukardan yapılan acımasızca ayrıştırma propagandasına rağmen aşağıda milletin parçalanmayı, bölünmeyi reddettiğini ifade eden Feyzioğlu, şöyle devam etti:

“Biz aşağıda bölünmedik, biz aşağıda tam aksine tabanda her siyasi partiden insan yan yana geldik. Türk devletinin çöküşüne karşı çok ciddi uyarıda bulunuyoruz.

Kadir Topbaş, İstanbul için özerklik istedi. Bir başka siyasi partiden olan Garo Paylan da ‘altına imzamı atarım’ dedi. Kadir Topbaş İstanbul için isterken, Garo Bey başka bir bölge için istedi. Bu iki ismin birleştiği özerklik talebi mevcut anayasaya göre söz konusu olmadığına göre acaba neyi biliyorlardı da ağızlarından kaçırdılar. Bu Anayasa başkana tek başına adı ‘eyalet’ olmayan, adı ‘özerk bölge’ olmayan eyalet, özerk bölge ilan etme yetkisi veriyor. Bunu bizim konumumuzdaki insanlar söylediğinde sayın cumhurbaşkanı, sayın başbakan keşke çıkıp hakaret etmek, hedef göstermek, suçlamak yerine ‘Bir dakika bu çok ciddi bir şey. Bana etrafımdakiler böyle bir düzenleme olmadığını ifade ediyor. Siz tam tersini söylüyorsunuz. Sebebi nedir’ diye sormaları lazım. Bunu sadece şu anda bulunduğumuz konumlar sebebiyle değil, geçmişe de bakarak sorması lazım. Geçmiş, algı yönetimleriyle belki değiştirilmeye çalışılıyor ama belgeler, arşiv ve tarih orada duruyor. 2007-2008 kumpas davalarda yaptığımız uyarılar kayıtlıdır. O zaman biz ne dediğimizi biliyoruz, başkalarının ne dediğini de biliyoruz. Tüm milli kurumlarımız işgal edilirken, F tipi suç örgütüne karşı yürüttüğümüz mücadeleyi biliyoruz. Savcı cüppesi giymiş F tipi suç örgütü militanı bir şahıs, İlker Başbuğ’u tutuklamaya sevk ettiğinde benim Ankara Barosu Başkanı olarak o zamanki başbakana yazdığım mektup arşivdedir. Gazetede de yayınlanmıştır. Mektup aynen şöyle başlıyor: ‘Sıra size geliyor. İlker Başbuğ’un tutuklanması, sizin tutuklanma yönündeki ilk adımdır sayın başbakan. Çünkü aynı maddeye tabisiniz ve aynı madde İlker Bey’i de koruyor sizi de koruyor. İlker Başbuğ’u korumadığını söyleyen savcı, emin olunuz ki sizi hedefe koymuştur’ demiştim. İki ay sonra MİT müsteşarını alıp, onun üzerinden sayın başbakanı almaya kalktılar. Bu savcılara kimse bize ‘Cumhuriyetin savcısı’ dedirtemez. Daha önce kendileri zırhlı araç vermişlerdi, kendilerini tutuklamaya kalktı. Biz bunu söylediğimizde bir başka cepheden saldırıya uğradık.

Ardından Habur çadır tiyatrosu, Öcalan’ın açılım mektubu, her birinde uluslararası hukuk kurallarına göre resmi uyarılarımız vardır. Hem bölücü terör örgütüne, hem de F tipi suç örgütüne karşı zamanında, doğru zemin ve doğru üslupla yaptığımız yüzlerce uyarı arşivlerdedir. Sayın cumhurbaşkanının bunlara bakıp ‘Arkadaşlar siz eyaletten, özerklikten söz ediyorsunuz. Buyurun gelin, bunları dinlemeliyim’ demesi gerekir.  Ama bu olmuyor. Biz doğruyu o zaman da söyledik, bugün de söylüyoruz, yarın da söylemeye devam edeceğiz. Size burada açık bir söz vereceğim. Bizi vurabilirler, bizi kırabilirler. Ama hiç kimse bizi hiç bir tehdit veya menfaat teklifiyle bükemez. Buna asla izin vermeyiz.”

HAYIR’A UMUT YÜKLEMELİYİZ

Feyzioğlu, referandum öncesi gözlemlerini ise şöyle aktardı:

“Bizim için kamuoyu yoklaması ‘bir puan ileride, iki puan geride’ tahminleri değil, sokaktaki insanın gözlerindeki ışıktır, bakıştır, sessiz ifadesidir. O kamuoyu yoklaması, güzel bir oranda ‘hayır’ çıkacağını bize söylüyor. Bu ‘hayır’ın gerçekten hayırlı olması için ona umut yüklemek zorundayız. Bu umut ne biliyor musunuz? Sandıktan ‘hayır’ çıkacak ve bu ‘hayır’ı her siyasi partiden kuvayi milliye ruhuyla bir araya gelmiş milyonlar sağladığı için Türkiye on yıllardır hasret olduğu milli birlik ve beraberliğe kavuşacak. Sandıktan ‘hayır’ çıkacak ve Türkiye, göklere yükselmeyi hak eden bu asil millet, kömürlüğe inmeyi reddettiği için düzenini, sistemini, milleti esas alan, güçlü etkin meclis, bağımsız yargı diyen dört dörtlük bir sisteme düzeltme, evirme imkanı bulacak. Sandıktan ‘hayır’ çıkacak, kömürlüğe inmeyi reddedeceğiz, göklere çıkma umudunu yakalayacağız.”

HAYIR ÇIKACAK VE BU GERGİNLİK BİTECEK

Konuşmasının sonunda birlik beraberliğe vurgu yapan Feyzioğlu, şunları kaydetti:

“Sizin aranızdan gelmekle, aranızda kalmaya devam etmekle onur duyan bir kardeşiniz olarak sizden taleplerim şudur:

Mustafa Kemal Atatürk, hiçbir siyasi partinin mülkiyetinde değildir, Türk Milleti’nin ortak değeridir,bunu kabul edeceğiz. Yüce İslam dini hiçbir siyasi partinin tapusunda değildir, İslam dininin en kutsal değerlerini dünya işine, dünya siyasetine karıştırmak bu dine, Yaradan’a, Hz. Peygamber’e yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Bu konularda mutlak bir anlayış içinde olmamız bizim Türk milleti olarak bilinçli algı operasyonlarıyla zayıflatılmış bağlarımızı sımsıkı hale getirmemizi sağlayacaktır. Cumhuriyetin mayası tüm senaryolara rağmen, tüm algı operasyonlarına rağmen Türkiye’de tutmuştur. Bunu gördük, anladık. Atatürk, bu mayanın tutmasını şükürler olsun sağlamıştır. Ak sakallı dedelerimiz, ninelerimiz, muhafazakarlar, laikler, başı örtülü, başı açık kızlarımız, kadınlarımız Cumhuriyet’e bağlıdır. O zaman sizden ricam, 16 Nisan’da çıkacak ‘hayır’ın bize geleceği vaat etmesi için hiç kimse düne, evvelki güne döneceğimizi aklının ucundan bile geçirmesin. Dünün ve evvelki günün hem doğrusunu hem yanlışını alacağız, ders çıkaracağız. Geleceği hep birlikte ‘birlikte Türk milletiyiz’ diyerek inşa edeceğiz. Bu umudu yakalayacağız.

Ben aslında tüm Türkiye’nin aklından geçeni söylüyorum. Allah’ın izniyle ‘hayır’ çıkacak ve bu gerginlik bitecek. Biz bu nesilde bütün sorunları çözelim, zulmü bu topraklardan kazıyıp atalım. Bizim çektiklerimizi evlatlarımızın çekmesin. Onlar bir Avrupa toplumunun gençlerinin sıradan ve sıkıcı sorunları neyse onlarla uğraşsınlar.”10-nisan-2017012110-nisan-201701010-nisan-2017011110-nisan-2017014110-nisan-2017015110-nisan-2017017110-nisan-20170181

Yorumlayın

Anket

Mersin - Antalya yolu tamamlandığında Anamur'a ne gibi faydaları olur?

  • Turizm yatırımları artar, turizm gelişir (45.0%, 513 Oy)
  • Göç alır, fayda değil zarar getirir (33.0%, 375 Oy)
  • Anamur'un il olmasına katkı sağlayabilir (12.0%, 134 Oy)
  • Tarım ürünleri kolay pazarlanır (10.0%, 116 Oy)

Toplam Oy: 1,139

Loading ... Loading ...

HAVA DURUMU

ANAMUR

İLETİŞİM SAYFALARI

Son Yorumlar

  • Mehmet Büyükarı: Işıklar içinde olsun… İlk kez Bulut’u...
  • Şeref Koz: Genç meslektaşımız Sevgi Kilunç’ı ve onun yetişmesine katkı...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Haziran emekçiler için ne kadar hüzün dolu olsada yine...
  • Mahmut Gazi ÖZSOY:
  • Mahmut Gazi ÖZSOY: Emeği geçen tüm usta öğretici, kursiyer, idareci ve...
  • Vatandaş: Sayın Müdür Bey, Anamur Devlet hastahanesi yeni binasına...
  • Şeref Koz: Kim ne derse desin Anamur’da en çok çalışan CHP’liler...
  • Şeref Koz: Ruhu şad olsun. Sayın Fikri Sağlar’a ve ailesine başsağlığı...
  • Vatandaş: Biz toplum olarak şak-şak yalaka ve taklacılığını ekonomik,...
  • Abdullah Aydın: Emek en yüce değerdir.