www.haberanamur.net te yayınlanan haber ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz.
Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odaları Birliği’ne bağlı Makine Mühendisleri Odası Mersin Şubesi’nin eski başkanı Serdar Erkan, Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santralin açılması ve işletmesinin Rusya Federasyonu ile Türkiye’nin dış ilişkilerinin seyrine bağlı olduğunu ve santralin üreteceği enerjinin de “milli olmayacağını” son günlerde yaşanan olaylarla açıkça gözler önüne serildiğini kaydetti.
Türkiye’de referandum sürecinin başlamasıyla gündemin tozu dumanı arasında Türkiye’yi ve Mersin’i ilgilendiren iki önemli olayın aynı günde peş peşe yaşandığını belirten Erkan, şunları kaydetti:
“Bunlardan bir tanesi, 9 Şubat 2017 tarihinde Fransa’da yerel saatle 10 civarında, Manş Denizi kıyısında, Cherbourg kentine 25 kilometre mesafede bulunan Flamanville Atom Santralin 1 nolu reaktörün(1300 MW) makine dairesinde yaşanan ve 5 kişinin yaralandığı ifade edilen patlama idi. Bölgeden gelen haberlere göre, bu patlama sonrası, civarda büyük korku yaşanırken, santrali işleten devlet şirketi EDF den yapılan açıklamada santralde herhangi bir sızıntının olmadığı iddia etti. Aynı santralde 1987 ve 1988 yıllarında devreye alınan reaktörlerde geçtiğimiz yıllarda sık sık arıza yaşandığı ,en son 2012 yılında yaşanan bir sızıntı nedeniyle bölgede büyük bir panik yaşandığının haberleri basında yer aldı.
Bu olay Nükleer rant lobisinin Mersin’de yapılacak Akkuyu Atom Santrali için sık sık dillendirdiği, Atom Santrallerin aslında çok güvenli olduğu, bu konuda örnek gösterilen Fransa’nın enerjisinin yüzde 70′inin Atom santrallerinden sağlandığı, hatta Paris yakınında bile bir Atom Santrali bulunduğu ve kaza riskinin sıfıra yakın (milyonda bir) olduğu” şeklindeki şehir efsanesinin çöktüğünü gösteriyor. Çünkü uzmanlar, Atom Santrallerinde kaza olasılık hesaplarında bu tip “sözde küçük kazaları” dikkate alındığında kaza olasılık riskinin aslında yüzde 1 gibi önemli bir orana yükseldiğini ifade ediyorlar.
Öte yandan yüzde 51 hissesi Rusya Federasyonuna ait olan Akkuyu NGS firmasının 7 Haziran 2015 seçimlerinden önce , milli işaretleri ve çocukları kullanarak tüm Türkiye’nin her yerinde çok büyük, anlı şanlı reklam kampanyasında, “Akkuyu Atom Santralinin milli bir enerji” olduğunu vurgulamaktaydı. Oysa ki 24 Kasım 2015 tarihinde Rus Uçağının düşürülmesi ile başlayan uçak krizi sonrası santral inşaatının tamamen durdurulması, içeride çalışan Türk personelin işten çıkartılmasıyla devam eden süreç Akkuyu Atom Santralinin ve üreteceği enerjinin ”milli” olmadığını ortaya koymuştu.”
İkinci olayın ise aynı gün Suriye El-Bab dayaşandığına dikkat çeken Erkan, şöyle devam etti:
“Rus uçaklarının “kaza ile” askerlerimizi vurmasını açıklamasıyla yaşandı. Arkasından TSK tarafından “askerlerimizin bulunduğu yerlerin koordinatların Rus yetkililerine daha önceden verildiği” açıklandı. Bu açıklamaya Rus yetkililerden bildiğim kadarı ile herhangi bir itiraz gelmedi.
Rusya ile aramızda yaşanan bu olaylar, 2010 yılında imzalanan çok kötü bir anlaşmayla, Akkuyu sahasında yapılması planlan atom santralinin fiziki ve ticari kontrolüne tamamen hakim olan, işletmeciliğinin ve enerji güvenliğinin tamamen Rusya Federasyonun da olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Bu nedenle santralin açılması ve işletmesi Rusya Federasyonu ile aramızdaki dış ilişkilerin seyrine bağlı olduğunu ve santralin üreteceği enerjinin de “milli olmayacağını” bir kez daha açıkça gözler önüne seriyor.
Şimdi Rusya ile bu olaylar yaşanmışken, Akkuyu Atom Santralinin işletmeciliğini yapacak firmanın ticari ve fiziki kontrolünü elinde bulunduran , Rusların dış politikada en sıkışık anlarımızda böyle “kazaların olmayacağını” veya “kaza ile” elektriklerin kesilmeyeceğini kim garanti edebilir?
Bu konuda artık karar vericiler şunu görmeli ki ,Türkiye’nin kalkınması için gereksinim duyduğu enerjiyi üretmesine kimse karşı çıkmıyor, ancak kalkınmamız için milli bir enerji politikası tamamen özel sektörün insafına bırakılmadan, güvenli enerji politikalarının üretimi gerekiyor.
Bu nedenle, halen yüzde 70 oranında dışa bağımlı olan enerji politikalarımızı terk ederek, yıllarca TMMOB ve ona bağlı ilgili odaların sürekli dikkat çektiği gibi , milli enerji politikalarına yani, yerli ve yenilenebilir kaynaklar ile yerli işletmeciliğe öncelik vererek, çevreye ve halkın taleplerine duyarlı ve halkını aldatmayan gerçekçi ve güvenilir yönetim anlayışına dayanması gerekiyor. Aynı günde yaşanan, patlama ve askerlerimizin “kazayla” vurulması olayları ,Akkuyu Atom santrali yatırımını “bir kez daha” düşünmemizi gerektiriyor. Günümüz iletişim dünyasında mızrak artık çuvala sığmıyor, Nükleer rant lobisinin, Mersin’lileri kandırmak için dile getirdiği şehir efsaneleri bir bir çöküyor.”